İLKNUR YILMAZ

                                              

                                                                         İLKNUR YILMAZ  (1961-22 Ocak 2016)

1961 yılında Balıkesir’de doğdu. Genç yaşlarda devrimci mücadelenin içinde oldu. Buca Yurtsever Gençlik Derneğinde yoldaşlarıyla birlikte halkın kurtuluşu mücadelesine katıldı.  12 Eylül Faşist askeri darbesi gerçekleştiğinde 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransızca Bölümü’nde öğrenciydi. 1980 yılında Tariş işçilerinin direnişiyle dayanışma amacıyla yapılan Gültepe semt dayanışma direnişine katıldı.  Faşist cunta koşullarında kaçak olarak yaşamak zorunda kaldı.  İşçi yaşamını öğrendi. Emekçi sendikalarında çalıştı. 2007 yılında Hayat Televizyonunun  Ankara bürosunda kameranlık ve muhabirlik yaptı. Belgesel filmler çekti. Sağlık sorunları ilerledi. İlerleyen yıllarda Kanserle kanser tedavisi gördü, hastalığın geçirdiği bir atak sonucu Gönen Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi.

“Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler

Malakanlar – 2014
Eylül’de Bile Gülmek – 2012
Ninnilerin Göçü – 2010
Bir Macahel Ezgisi – 2008
Kapı ve Kilitlerin Öyküsü – 2008

Yönetmenliğini Yaptığı Kısa Filmler

Anlamak – 2013 …. Kurmaca
Ankara Tabip Odası Kısa Film Yarışması, Teşvik Ödülü. 2013
 SETEM Akademi BAK Ödülleri, Kurmaca Dalı, Finalist. 2013
Sinetopya Kısa Film Gösterim Seçkisi. 24 Ekim 2013″ **

**Kameraarkası.org

 

İLKNUR YILMAZ

                                                                         

                                                                           İLKNUR YILMAZ  (1961-22 Ocak 2016)

1961 yılında Balıkesir’de doğdu. Genç yaşlarda devrimci mücadelenin içinde oldu. Buca Yurtsever Gençlik Derneğinde yoldaşlarıyla birlikte halkın kurtuluşu mücadelesine katıldı.  12 Eylül Faşist askeri darbesi gerçekleştiğinde 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransızca Bölümü’nde öğrenciydi. 1980 yılında Tariş işçilerinin direnişiyle dayanışma amacıyla yapılan Gültepe semt dayanışma direnişine katıldı.  Faşist cunta koşullarında kaçak olarak yaşamak zorunda kaldı.  İşçi yaşamını öğrendi. Emekçi sendikalarında çalıştı. 2007 yılında Hayat Televizyonunun  Ankara bürosunda kameranlık ve muhabirlik yaptı. Belgesel filmler çekti. Sağlık sorunları ilerledi. İlerleyen yıllarda Kanserle kanser tedavisi gördü, hastalığın geçirdiği bir atak sonucu Gönen Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi.

“Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler

Malakanlar – 2014
Eylül’de Bile Gülmek – 2012
Ninnilerin Göçü – 2010
Bir Macahel Ezgisi – 2008
Kapı ve Kilitlerin Öyküsü – 2008

Yönetmenliğini Yaptığı Kısa Filmler

Anlamak – 2013 …. Kurmaca
Ankara Tabip Odası Kısa Film Yarışması, Teşvik Ödülü. 2013
 SETEM Akademi BAK Ödülleri, Kurmaca Dalı, Finalist. 2013
Sinetopya Kısa Film Gösterim Seçkisi. 24 Ekim 2013″ **

**Kameraarkası.org

 

 

 

 

 

MUHAMMET YILDIZ

                                                                             MUHAMMET YILDIZ  (1957-13.10.2015)

1957 yılında Makedonya’da doğar. Eskişehir Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ni 1980 yılında bitirir.  Üniversite yıllarında  Yurtsever Devrimci  Gençlik Derneği  saflarında emperyalizme ve faşizme karşı halkın kurtuluşu yolunda mücadele etti.  1980  ilkbaharında  Maden Tetkik Araştırma  (MTA) Genel  Müdürlüğü’nde Sondaj Dairesi Başkanlığı’nda mühendis olarak çalışmaya başlar. 1984 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) Ege Bölge Müdürlüğü’ne mühendis kadrosuna atanır. 1986 yılında DSİ 2. Bölge Müdürlüğü’nde çalışır.  2005 yılında emekli olur. 2005-2014 yıllarında serbest maden mühendisliği yaptı. Maden Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde yöneticilik yaptı. 2009-2014 yıllarında Bornova Belediyesi Meclis üyeliği yaptı. 15.04.2014 tarihinde de Belediye Başkan Yardımcılığı görevine başlamış ve ölümüne kadar bu görevi başarı ile yürütmüştü.

Bornova Belediye Başkan Yardımcısı ve Maden Mühendisleri Odası İZMİR Şb. Başkanı  sevgili dostumuz, yoldaşımız, 6 ekim 2015 günü  kalp krizi  geçirmiş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde  tedavi olurken 8 Ekim 2015 tarihinde beyin kanaması geçirmiş ve  doktorların tüm girişimlerine karşın kurtarılamamıştı.. Muhammet Yıldız, evli ve üç çocuk babasıydı.

14.10 .2015, saat 14.00 de Bornova Büyük park içindeki AYFER FERAY Açık hava Tiyatrosu Salonundaki, anma toplantısından sonra, İZMİR-Bornova,KAVAKLIDERE  gömütlüğünde uğurlandı..

Bornova Belediyesi Muhammet Yıldız’ın kaybından sonra Işıkkent Spor Tesisleri’ne  ‘Bornova Belediyesi Muhammet Yıldız Işıkkent Spor Tesisleri’ adını verdi.  İzmir Maden Mühendisleri  Odası Başkanı’da olan Muhammet Yıldız  anısına tesisin giriş kısmına  ‘Madenci Heykeli’ dikildi.

Muhammet YILDIZ’a sevgi  saygı ve özlemle..

 

ŞADAN EREN

 

Unutulmanın kolay ülkesinde, Erdal Eren’in annesi Şadan Eren’e Saygıyla

HASAN GÜZEL


 

HASAN  GÜZEL

(1956-29.05.1980)

Hasan  Güzel Antakya-Samandağında doğar.  Emekçi bir ailenin üç  çocuğundan biridir. İlkokuldan mezun olduktan sonra çalışmaya başlar.

Küçük yaşta  soğuk demircilikle  başlayan  işçi yaşamını  ileriki yıllarda kaynakçı olarak İzmir’de sürdürür. Efe Tarım fabrikasında;  İzmir Alsancak  Limanında STFA’da  çalışır. Sınıf içerisinde çalışırken politik bilinç kazanır. Proleter devrimci hareketle tanışır. Çalıştığı işyerlerinde bildiri ve gazete dağıtımı yapar, öğrendiklerini işçi arkadaşlarıyla paylaşır. Yaşamda edindiği ortaklaşmacı dayanışmacı kültürü ve disiplini, alçak gönüllüğü hoşgörülü kişiliğiyle yoğurur. Birlikte yaşadığı arkadaşları onu, sosyalizme inancı, paylaşmacı ve dayanışmacı mücadeleci kişiliği ile anıyorlar. 

Bornova-Çamdibi semtinde Yurtsever Devrimci Gençlik Derneğinde faaliyetlere katılır.  Halkın Kurtuluşu gazetesini  ev, ev sokak ,sokak dağıtır.. Emperyalizme, faşizme, işsizliğe pahalılığa, işkencelere karşı  afişlemelerin ve bildiri dağıtımının bir neferidir her zaman.   Proleter devrimci hareketin  siyasi çalışmalarına tüm enerjisi ve çabasıyla katılır.

Çamdibi semtindeki siyasi faaliyetlerinden dolayı diktatörlüğün, faşizmin dikkatini çeker. Siyasi çalışmalarından dolayı can güvenliği sorunu ortaya çıkar. Ağır koşullarda soluklanmak için Adana’ya gitmesi kararıyla, otobüs bileti alır.  O arada Yeşildere  semtinde proleter devrimci  genç Haldun Erkuş’un  modern revizyonistlerce öldürülmesi  üzerine düzenlenen  protesto gösterisine katılır.  

Faşizme ve saldırganlara karşı  29.05.1980 tarihinde düzenlenen gösteriye diktatörlüğün güçleri  şiddet kullanarak müdahale ederler.  Devlet  terörü şiddetlidir, zaman zaman proleter devrimciler kendilerini savunmak zorunda kalır, çatışmalar yaşanır. Böyle bir çatışma sırasında bir polis ağır yaralanır. Yoğun bir gözaltı furyası hızla başlar, evler basılır devrimci avına çıkılır onlarca  devrimci  gözaltına alınır. Bu arada polis amiri telsizle “polis arkadaşımız vuruldu, intikamını alın” anonsu yapar.  Hasan Güzel yanında bulunan bir arkadaşıyla Nurten S.ile bir eve sığınır, gözaltına alınacakken telsizle gelen nefret ve intikam söylemi, sonu hazırlamıştır;  yanındaki arkadaşı dışarı çıkarılır, ardından duyulan silah sesleri ile Hasan kurşunlanır… 

Tarih 29.05.1980 ve saat 19.30 dur. Gazeteler 30 Haziran sabahı hastanede öldüğünü yazar. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir neferi daha canını yitirmiştir; ancak kavgadaki samimiyeti, inancı, yoldaşları içerisindeki paylaşımcılığı ile unutulmazlar arasında yerini alır .

Anısı ve mücadelesi ışık tutuyor. Saygıyla anıyoruz.


Hasan Güzel, arkadaşlarıyla

İBRAHİM ÖZTAŞ

İBRAHİM ÖZTAŞ’I  ANIYORUZ !

İbrahim Öztaş, 1950 yılında Şereflikoçhisar ilçesinin Dereköy’ünde doğdu. Babası  Ali Efendi, aydın  bir insandı. Dereköy’de sekiz yıl muhtarlık  ve izleyen yıllarda Şereflikoçhisar?da  arzuhalcilik de yapmıştı. Türkiye İşçi Partisi ilçe örgütünün kuruluşunda  öncülük etmişti.  Annesi  Melek hanım ev  kadınıydı. Köyde sevgi ortamında büyüdü, iri kıyım, gösterişli  bir çocuktu.   İlkokulu köyünde okudu. İlkokulu bitirince İstanbul Vefa Lisesi   yatılı bölümünü  kazandı. Vefa Lisesi’nin, orta ve lise kısmını  yatılı ve burslu okudu.

Altı yıl İstanbul’da  okuyarak hem kent yaşamını  hem de kollektif yaşamayı  öğrendi. Halk oyunlarını çok severdi ve iyi oynardı.  Çok güzel türkçe ve ingilizce şarkılar söylerdi.  Ortaöğrenim dönemindeki öğrencilik yılları, İbrahim’e   paylaşmayı ve dayanışmayı öğretti.  Yaz tatillerinde   tanıdığı öğrencilere  yardımcı olur,  ders verirdi. Çocukluğundan beri, zayıfları kollayan, koruyan,  sevecen,  sorumluluk duygusu  yüksek  bir  kişiydi. Güçlü kuvvetli  boylu poslu, yakışıklı bir devrimciydi,  boyu 1.90’ı aşıyordu. Ama bu gücünü gereksiz gösteriye dönüştürdüğüne okul arkadaşları hiç tanık olmamıştı. Onun belirgin özelliği  kararlılığı ve cesaretiydi, sevimliliğiydi.

Vefa Lisesini bitirdikten sonra,  1967-1968 öğrenim yılında ODTÜ Matematik Bölümünü  dereceye girerek kazandı  ve kayıt yaptırdı.  ODTÜ’de Hazırlık sınıfında bir yıl okudu. Bölümünü beğenmedi ve 1969 -1970 öğrenim yılında yeniden  üniversite sınavlarına girdi ve  İTÜ İnşaat Fakültesine kayıt yaptırdı. Lise yıllarında çok okuyan bir öğrenciydi, eline  ne geçerse okurdu.  Politik ve toplumsal olaylara ilgi duyuyor  ve  çürümüş düzenin  ezilenlerden yana değiştirilmesi gerektiğini  kavramaya başlıyordu.

ODTÜ  Hazırlık sınıfında  Deniz  Gezmişler’le tanıştı. Denizler’le birlikte hareket etti. Kadir Manga da yakın  arkadaşıydı. Gençliğin ,İşçi sınıfın ve ezilenlerin  toplumsal mücadelelerine katıldı. 15-16 Haziran İşçi sınıfının büyük kitlesel direnişine katıldı. İstanbul’da düzenlenen bağımsızlık haftasında, 18 mart günü Pan Amerikan Hava Yolları binasını tahrip ettiği gerekçesiyle tutuklandı iki ay hapis iki ay hapiste kaldı. Deniz ve Cihan Alptekinler’le  Sağmalcılar Cezaevinde kaldı. Şereflikoçhisar’da  Dev-Genç’i örgütledi  ve kurucularındandı. Köyleri dolaştı  yoksul  köylüleri  ve üreticileri  mücadele için  örgütlemeye çalıştı.  Bu dönemde  1969-1970 dönemindeki  tüm  toplumsal  mücadelelere omuz verdi , katıldı. Anti-emperyalist gençlik eylemlerinin; Natoya ve 6. Filoya hayır eylemlerinin  örgütleyicilerindendi.  Akhisar ve çevre köylerde  tütün üreticileri arasında çalıştı, örgütleme faaliyeti yürüttü, 2. Akhisar tütün mitinginin örgütleyici ve destekleyicilerindendi, tütün üreticileriyle tütün mitingi için omuz omuza çalıştı.

1971’lerde Cihan Alptekin ve Ömer Ayna arkadaşlarıyla  birlikte döneme damga vuran   THKO’nun  kurucularındandı.  İstanbulda  Cihan Alptekin  grubunun kamulaştırma eylemlerinde yer aldı. Aranmaya başladı.  İzmir’e  politik örgütlenmeyi gerçekleştirmek  amacıyla gelmişti.  Halilrıfatpaşa semtinde kaldığı ev  polis tarafından  21 Mayıs gecesi basıldı. Çıkan çatışmada,  dört polis yaralandı. İbrahim Öztaş da ağır yaralandı ve devlet hastahanesinde  yaşamını yitirdiği  devlet  yetkilileri tarafından açıklandı. Yakınları tarafından ağır  yaralı yakalandığı ancak  öldürüldüğü; İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi  duruşma tutanaklarında, avukatı tarafından  ağır yaralandıktan sonra öldürüldüğü  ifade edilmişti.

İbrahim’in cenazesi memleketine götürülmek üzere  ailesine verilmedi, ölümünden dört gün sonra Karabağlar Paşaköprüsü Mezarlığın’da sonsuzluğa uğurlandı. Bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin yılmaz ve inançlı bir neferiydi; kararlılığı, cesareti,  alçak gönüllüğü, mücadele azmi ve direnmeyi  miras bıraktı. İbrahim’in hasletleri bugün de yol göztericidir.. Onun  bağımsızlık özgürlük  ve sosyalizm hasletleri emeğin ve halkın kurtuluşu mücadelesinde  sürecektir
                            Fotoğraf: Şereflikoçhisar Güzeltepe’den bir anı

ŞAZUMAN KANSU

 Sevgili Dostlar,

26 Eylül 1980 günü sapa sağlam gözaltına alınıp,  16 Ekim 1985 günü cenazesi teslim edilen Gaziemir’li tekel tütün işçisi yoldaşımız Şazuman Kansu’yu 27. ölüm yılında, mezarı başında  anıyoruz.

Yaşadığı sürece son ana dek unutmadığı, güvenle, sevgiyle bağlandığı, uğruna ölümü göze aldığı dostları, arkadaşları ve yoldaşları olarak 16 Ekim 2011 Pazar günü saat 14:00?de Gaziemir Kabristanı girişinde buluşuyoruz.

Sevgiyle, Dostlukla..

Yönetim Kurulu

   ŞAZUMAN KANSU

  (12.07.1956/16.10.1985)

12 Temmuz 1956 tarihinde İzmir-Gaziemir (Sevdiköy) de doğdu. Baba tarafı Yugoslav kökenli, annesi ise İzmir-Torbalı doğumluydu. Şazuman ailede iki kız üç erkek kardeşten en büyüğüydü.

İlkokulu ve ortaokulu Gaziemir?de okudu;İzmir Ticaret Meslek Lisesini bitirdi. Okulu bitirdikten sonra tekel-sigara fabrikasında tütün işçisi olarak çalışmaya başladı.

1970?li yıllarda yükselen  emekçi ve gençlik mücadelesinden etkilendi. İşçi sınıfı ve halk gençliğinin  kapitalizme ve faşizme karşı mücadelesi içinde yer aldı. İşçi sınıfının ve onun  siyasal örgütünün sadık bir militanıydı.Tekel işçilerinin siyasi demokrasi talepleri temelindeki mücadelesinin örgütleyicilerinden biriydi. Bu mücadeleler içerisinde   sınıfın partisine yönelik her türden faşist, revizyonist, opotünist ve hizipçi saldırılara karşı mücadele etti.

İşçi sınıfının bilimsel ideolojisini savunan sınıf partisinin  öncü işçilerindendi. O işçi sınıfına kapitalist sömürüden kurtuluşun ve emeğin yeni dünyasının kuruluşunun yolunu gösterenlerdendi.

O işçi sınıfının örgütlü gücüne güvenmiş,  işçi sınıfı  partisinin tüm emekçilerin kurtuluşu yolunda  zorunlu koşul olduğunu kavramıştı. Sermayenin ve  faşizmin saldırılarına karşı işçi sınıfının örgütlü gücüyle direnilebileceğinin bilincindeydi. İşçi sınıfına ve tüm ezilenlere kendi örgütlü güçlerine güvenmeleri, ve kendi örgütü, sınıf partisi üzerinden, ?insanca bir hayat, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm? diyen ve bunun için günlük politik mücadeleyi yürüten bir komünistti.

 İşçi sınıfının ideoloik, siyasi, ekonomik her alanda burjuvaziye ve gericiliğe karşı yürütüğü mücadelenin sıra neferi olarak, işçi sınıfı içinde, sekiz saatlik iş günü, sınırsız grev ve genel grev hakkını, örgütlenme özgürlüğünü, insanca yaşama ve çalışma koşulları için mücadeleyi yükseltti. Tütün işçilerinin örgütlü sendikal mücadelesi içerisinde Devrimci Sendikal Muhalefet (DSM) hareketinin   örgütleyicisi ve önderlerindendi. Burjuvazinin  izin  ve yasalarıyla çerçevesini sınırlayan ve kapitalizme eklemlenmiş reformist, revizyonist ve sarı  sendikacılığa karşı uzlaşmazdı. Emekçilerin azami çıkarlarını savunan ve bu talepler için mücadelenin örgütlenmesini önüne görev olarak belirleyenlerdendi. Mevcut duruma kendini uydurmuş sendikal anlayışlara karşı, her şart altında mücadele etmeye yetenekli sınıf sendikacılığının ilkeleri doğrultusunda Devrimci  Sendikal Muhalefetin örgütleyicisi olarak Türk-İş?in ve Tek-Gıda İş Sendikasının  uzlaşmacı ve emekçilerin  çıkarlarıyla, taleplerini çözmeye dönük olarak ciddi ve sistematik biçimde ilgilenmeyen sendika ağalarına karşı mücadele etti.  .

Gaziemir?de haftalık Halkın Kurtuluşu gazetesinin dağıtımını örgütledi. İş yaşamı dışında enerji ve çabasını gazetenin dağıtımı ve örgütlenmesine seferber etti. Semtte oturan işçileri,emekçileri ve gençliği aydınlatmanın önemli bir görev olduğunu kavradı ve Gaziemir?in emekçi evlerinde  sömürü ve zulüm düzenini anlatttı.

Gaziemir?de Yurtsever Devrimci Gençliği örgütledi. Gençliğe faşist terörle azgınca saldırarak sindirmeye, reformist ve revizyonist demogojilerle aldatmaya faşizmin ve sermaye düzeninin bekçisi haline getirmeye, yozlaştırmaya, çürütmeye çalışan, emperyalist kültürün bir uzantısı haline getirilmesine  karşı, özgürlüğün , bağımsızlığın ve sosyalizmin bayrağını yükseklere kaldırdı.

12 Eylül 1980  askeri faşist darbesiyle birlikte, Gaziemir?deki faaliyetlerinden dolayı aranmaya başladı ve gözaltına alındı. Şirinyer Askeri Cezaevi ve Buca Cezaevlerinde  kaldı. Sıkıyönetim askeri Mahkemesinden TCK (Eski) 141.maddeden  4 yıl 2 ay ceza aldı. Hükmün Yargıtay’ca onaylanınca Çanakkale Özel  E tipi cezaevine gönderildi.

Çanakkale E tipi Cezaevinde,  30.06 1983 tarihinde  Adalet Bakanlığının emriyle, cezaevi idaresinin şiddet kullanarak, siyasi tutsakları don-atlet bırakarak  tek tip elbise giydirme uygulamasına ve saçların kesilmesine karşı çıktı. Operasyonun başarısı  için her türden zorbalığın yapıldığı koşullarda, meşru direnme hakkını kullanarak mücadele  etti ve bu nedenle  1983/39  sayılı iddianame ile 81 arkadaşı ile birlikte yargılandı.

Cezaevinde faşist cuntanın siyasi tutsakları sindirmek, ezmek, kişiliksizleştirme ve teslim alma politikalarına karşı direnen siyasi tutsaklardan 101 inin infazı yakılmıştı. 1984 yılında askeri cezaevlerinde baskılara karşı süresiz açlık grevleri ve  ölüm orucu eylemleri başlamıştı. Birçok cezaevinde olduğu gibi Şazuman?ın kaldığı Çanakkale Cezaevinde de direnişleri desteklemek ve cezaevi sorunlarının çözümü için destek  açlık grevleri yapıldı. Açlık grevi yapanlar da hücre cezalarına çarptırıldılar ve infazları yakıldı. İnfazı yakılanların içerisinde Şazuman da vardı.

Siyasi tutsakların Cezaevi Müdürü Mehmet Gözüuykulu, başgardiyanlar Mehmet Ateş, Veli Çıtak, gardiyanlar Tahsin Tabur, Abdullah Atilla, İsmail Ünal, Hasan Aktaş hakkındaki yaptığı suç duyuruları ise tüm uğraşılara ve çabalarına karşın takipsizlikle sonuçlandı.

Gözaltında Emniyet Müdürlüğünde gördüğü işkenceler ve cezaevlerinde tüm meşru-haklı insani talepler odaklı direnişler içerisinde gördüğü  zulüm sonucu Şazuman’ın kalbi ve ciğerleri başta olmak üzere sağlığı bozuldu.

Tedavisinin yapılması için Çanakkale Devlet Hastanesi tarafından tam teşekküllü bir hastaneye, İstanbul’a sevk edildi.  Sağmalcılar Cezaevi’ne götürüldü.  Sağmalcılar Devlet Hastanesi (Bayrampaşa) cezaevi koğuşuna  konuldu. Buradayken arkadaşına yazdığı 30.08.1985 tarihli mektubunda:  ” Bayramda bilumum görevliler geldi: yalnız başhekim aynı gün iki defa geldi. Birincisinde beni görünce ‘siyasi misin’ dedi. Ben de evet dedim.  ‘Kaç adam öldürdün’ dedi ben de ‘saymadım’ dedim önce. Sonra ,  neden öldüreyim ki dedim. O zaman, ‘kaç adamı öldürme emrini verdin’ dedi….’Neyin var ‘,   ‘ Hastalığın ne ‘ dedi. Ben de hastalığımı söyledim. Aldı eline yanındaki doktorun dinleme cihazını sırtımı, göğsümü dinledi. ‘Kaç ay cezan var’  dedi. Ben de  ‘4,5 ay’  dedim. Bizimki ufladı pufladı.  Bak kardeşim sen bu 4,5 ayı çıkaramazsın, dediklerime kulak ver. Biraz evvel benim ona söylediğim hastalıkları o bana saymaya başladı.  ‘Ancak bir iki aylık ömrün var. Bak pişmanlık yasası var. Pişmanlık göster biran evvel çık ailen seni kurtarsın. Yoksa böyle sen gidersin.  Seni bu yola kim itti. Ne eylem yaptın kaç kişiyi öldürdün, kaç kişiyi öldürttün hepsini bir bir yaz çık git oğlum.’ Ben de nasihatına teşekkür ederim,  ‘4.5 ay namussuzca yaşamaktansa iki ay şerefimle yaşarım’ dedim. Bana bir daha böyle bir şeyi sakın ola açmayın dedim.

Şazuman bu mektubu yazdıktan sonra bir ay 16 gün daha onuruyla yaşadı. Tedavi olmak için böyle bir belge imzalamayı reddetti. Üç kişinin yattığı bir bölümdeydi.. kalp ve akciğerleri tedavi edilmediği için hastalığı hızla ilerledi.

Annesi, ‘Benim oğlum elindeki iki lokmayı ikiye bölüp paylaşan bir çocuktu, paylaşmayı dayanışmayı çok severdi, sapa sağlamdı. Boylu poslu bir delikanlıydı, iki metrekarelik bir yerde oğlumu aylarca yatırdılar sapa sağlam verdiğim oğlumun cansız bedenini bana teslim ettiler. 4.5 ay kalmıştı oğlumun cezasının bitmesine. O günkü dönemde baskılar yıldırma hareketleri bütün hızıyla sürüyordu. Cezaevi doktoru ve görevliler oğlumun sağlık problemlerini kullanarak üzerine baskı kurmaya çalıştılar, pişmanlık belgesi imzalatmaya çalıştılar, ailesiyle görüştüreceklerini, erken salacaklarını söylediler, baskılara karşı direndi. Tedavisini yapmadılar. Şazuman’dan,  ‘Anne gel seni çok özledim diye bir mektup aldım; ardından bir mektup daha aldım. Yine aynı cümleler,. Anne gel, seni çok özledim.’

Şazuman annesini, arkadaşlarını çok özlemişti, tedavisinin yapılarak yaşatılmaya çalışılmadığı koşullarda onları hiç unutmadı, güç koşullarda bir yolunu bularak onlara mektuplar yazmaya çalıştı, bilgilendirdi. O mektuplar  yaşadıklarını bugünlere taşıdı.

Şazuman komünist dünya görüşünden, ideolojik-politik çizgisinden asla vazgeçmedi. İşçi sınıfını, emekçileri ve yol arkadaşlarını canından çok sevdi. Asla pişman olmadı ve 16 Ekim 1985 tarihinde bu dünyadan onuruyla ayrılarak ölümsüzleşti.

HALİT ÇELENK

Halit Çelenk’i  Yitirdik .

Halit Çelenk, 1921 yılında Antakya’da doğdu. İlkokulu Mektebi Sultani’de okudu, Lise öğrenimini ise Fransız mandası altında olan doğduğu kentte yaptı. 1940 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi?nde öğrenimini yapmakta iken sınıf arkadaşı Şekibe Sayar’la evlendi.
Yaklaşık on yıl Samsun’da ceza avukatlığı yaptıktan sonra 1960’da Ankara’ya yerleşti ve 1962’de eşiyle birlikte Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldu.

İzmir’de 10.02.1964 tarihinde yapılan TİP 1. Genel Kongeresinde  Genel Yönetim Kurulu üyeliği (GYK) ne seçildi. 27.09.1964 tarihinde yapılan Ankara İl örgütünün Genel Kurulunda Halit  Çelenk İl Yönetim kurulu Üyeliğine; Şekibe Çelenk ise  İl haysiyet Divanı üyeliğine seçildi. 25.12.1964 Tarihinde Ankara İl başkanlığına atandı. 25.09.1965 seçimlerinde partisinin Ankara Milletvekili adayı olarak adayı olarak seçimlere katıldı.  Halit Çelenk, 23.11.1966 tarihinde Malatya ilinde yapılan II. Büyük Kongeresi’nde GYK üyeliğine; Şekibe Çelenk ise merkez Haysiyet Divanı üyeliğine seçildi. 24.12.1966 tarihinde TİP MYK  tarafından anti-emperyalist mücadele planlama komisyonunda göreve atandı.

Milli demokratik devrim tezini parti örgütü içerisinde savundu. Görüşleri ve yürüttüğü faaliyet nedeniyle Şekibe Çelenk ile birlikte uyarı cezası aldı.

12.11.1968 tarihinde yapılan TİP III. Büyük Kongeresi’nde Şekibe Çelenk Merkez Haysiyet Divanına seçildi.

29.12.1968 tarihinde yapılan II.Olağanüstü Kongrede Şekibe Çelenk Hüseyin İnan ve Deniz Gezmiş ile birlikte parti içerisinde MDD çizgisinde Devrimci Gurup adıyla seçimlere girdi. Halit çelenk TİP?nin yanısıra  mesleki örgütlerinde de  aktif olarak çalıştı.

1963 ve 1965 yıllarında, sırasıyla, İlerici Avukatlar Derneği ve Devrimci Avukatlar Derneği kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldı.12 Mart Sıkıyönetim mahkemelerinde devrimcilerin savunmanlığını yaptı. 1976 yılında yüze yakın meslektaşıyla birlikte Çağdaş Avukatlar Derneği’ni kurdu.  DGM’lere karşı mücadele etti.  Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri vb konularda kitapçıklar hazırladı. Gelirini derneğe bağışladı. Konferanslara, panellere katıldı. 12 Mart Hukukuna karşı mücadele etti. 12 Mart hukuksuzluğuna karşı yazılar kaleme aldı. 12 Eylül faşist cuntası döneminde devrimcilerin ve sosyalistlerin sıkıyönetim mahkemelerinde avukatlığını yaptı. Faşist cuntanın hukukunu analiz eden  yazılar kaleme aldı, mücadele etti.

Ülke Dergisi’nin Nisan-Mayıs-Haziran 1978 tarihli sayısında yazdığı, 12 Mart Hukuku yazısının sonuç bölümünde şöyle  diyor;

1. Sınıflı toplumlarda hukuk, temelde, egemen sınıfların yasallaşmış iradesi ve emekçi sınıf ve tabakalar üzerinde bir baskı aracıdır. Emekçi sınıf ve tabakaların tarih boyunca  sömürü düzenine karşı verdikleri ?çoğu kez- kanlı mücadeleler sonunda kazanılan hak ve özgürlükler bir savaşım aracı olarak önemli olmakla birlikte, bu, hukukun değinilen temel karekterini değiştirmez

2.12 Mart, emperyalizmin desteğinde işbirlikçi burjuvazinin, uyanan işçi ve emekçi sınıfların direniş ve taleplerini ortadan kaldırmak için kendi koyduğu kuralları bir yana iterek başvurduğu açık bir faşizm uygulamasıdır.

3.12 Mart muhtırası, daha başında, Anayasal düzeni ortadan kaldırmış, hukukun temel ilkelerini çiğnemiştir.

4.12 Mart faşizmi döneminde, hukukun yukarıda açıklanan sınıfsal niteliği daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Sıkıyönetim, siyasal iktidara bağımlı, hakimlik güvencesinden yoksun Sıkıyönetim mahkemeleri, savunma hakkının kısıtlanması, avukatlar üzerinde ağır baskılar, siyasal nitelikli olağanüstü bağımlı mahkemeler, yürürlükteki yasalara ters düşen, keyfi ve siyasal amaçlı idam kararları, anayasal ilkelere ve ceza hukuku kurallarına aykırı, tutarsız yorumlara dayalı mahkeme kararları, Yürütme’nin Yargı’ya  açık müdahalesi, kimi sıkıyönetim askeri mahkemelerinin siyasal iktidara yol göstererek Anayasayı çiğnemesi, kararları beğenilmeyen mahkemelerin görevlerine son verilmesi, kontr-gerillalar, insanlık ve ahlak-dışı işkenceler bunun göstergeleridir.

Hukuku ve yasaları hiçe sayan bu uygulamalar, egemen sınıfların kendi koydukları kuralları, çıkarları gerektirdikçe, her zaman çiğneyebileceklerini ve çiğnediklerini açıkca göstermektedir..

1968 yılında Türk Hukuk Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilen Çelenk 22 yıl süreyle bu kurumun ikinci başkanlığını yaptı.

Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın ve TÖB-DER’in de hukuku danışmanlığını yapan Halit Çelenk, İHD?nin de kurucuları arasındaydı. İHD Genel Kurullarında  Divan Başkanlığı yaptı.

12 Mart Faşist Darbesi sonrasında THKO davasında TİP’deki  devrimci gruptan  yoldaşları  Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ile arkadaşlarının avukatlığını üstlenen Halit Çelenk, Avukat Mükerrem Erdoğan ile birlikte idam gecesi üç devrimcinin yanında oldu ve onların tarihi sözlerinin halka aktarılması görevini büyük bir cesaretle yerine getirdi. Tüm baskılara rağmen bıkmadan, usanmadan yılmadan ölünceye kadar üç fidanın tanıklığını yaptı  kitaplarıyla tarihe not düştü.

Üç fidanı o kadar içselleştirmişti ki Halit Çelenk onların idam edilişinin 39. yılında 5 Mayısta yaşamını yitirdi. Bu 6 Mayısta Üç Fidanın anması Halit Çelenk’in cenaze töreni ile birleştiriliyor. Tören için saat 12.00’de Karşıyaka Mezarlığı 2 No’lu Kapı’da buluşulacak. Denizlerin mezarındaki anmanın ardından Halit Çelenk de toprağa verilecek.

Anısını ve mücadelesini yaşatacağız.

Kahrolsun Faşizm ve sermaye

Yaşasın Devrim ve Sosyalizm Mücadelemiz.

FAHRETTİN HALDUN ERKUŞ

FAHRETTİN HALDUN ERKUŞ
(08.06.1959-25.05.1980)

Fahrettin Haldun Erkuş 08 .06 1959 İzmir’de doğdu. Babası ‘araç çekici’ aracıyla ailesinin geçimini sağlayan bir emekçiydi. Beş çocuklu bir ailenin ilk çocuğuydu. İlk orta ve lise öğrenimini İzmir’de yaptı. Üniversite giriş sınavında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesini kazandı ve öğrenimini bu okulda sürdürdü.

Ailesi Konak ilçesi Çimentepe Mahallesinde oturuyordu. Haldun, Kadifekale, Ballıkuyu, Çimentepe, Basmane, Yeşildere mahallerinde kitle çalışması yapıyordu. Aldığı görevi mutlaka yerine getiren, saygılı,kibar, duygusal,fişek gibi atılgan tüyü henüz çıkmış, devrimcinin delikanlısıydı. O dönemde Aziziye’de MHPliler, Çimentepe’de İGDliler, Kadifekale’de kürt ulusalcıları etkiliydi.. Bu mahallelerde Haldun, gazete, bildiri dağıtıyor, zamlara, hayat pahalılığına, faşizme karşı aydınlatıcı, halka gerçekleri açıklayan bir faaliyet yürütüyordu.

Arkadaşları, Haldun’un sempatik, yalın, içtenlikli, emekçilerle kolaylıkla ilişki kuran fedakar, halka ve devrime nişanlı özellikleri olan bir devrimci olarak anlatıyorlar. Onun kişilik özellikleri ve fedakarca kitlelere gerçekleri açıklama faaliyeti her türden emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı kararlı mücadelesi ve gençlik kitlelerinde bıraktığı etki modern revizyonizmin ve onun hempalarının da dikkatini çekiyordu. Haldun, düzenli ve disiplinli bir çalışma yürütüyordu. Çimentepe’de oturmasına karşın her gün Yeşildere YDGD ye gelirdi. Yeşildere, Kadifekale, Yalçınkaya mahalleleri 1970 li yıllarda hem heyelan bölgesi hem de İzmir’in en yoksullarının oturduğu yerleşim yerlerinden biriydi. Daha o yıllarda yoksul mahallelerde uyuşturucu çeteleri kol geziyordu .Yeşidere’de de, gençliği uyuşturucu bağımlısı yaparak ,kokuşmuş kapitalist düzenin parçası durumuna getirmek ve düzene kölece bağımlı hale getirmek istiyorlardı. Gençliğin dinamizminin sömürüye, eşitsizliğe, pahallılığa ve faşizme karşı mücadeleye ve gençliğin örgütlü bir güce dönüşmesi engellenmeye çalışılıyordu. Tüm kapitalist devletler yoksulları ve emekçileri çürümüş düzene bağlamanın yolu olarak halen bu politikaları sürdürmektedir..

Dönemin Yurtsever Devrimci Gençlik hareketi uyuşturucu çetelerine karşı aktif mücadele ediyordu; hatta arkadaşlar, bağımlı hale gelen 20-30 civarında ergenlik yaşındaki gencin üniversite hastanesinde tedaviye görmesini sağlamıştı. Bir gün Haldun arkadaşlarıyla birlikte uyuşturucuları ve satanı yakalıyor, diğer arkadaşlar satıcıyı cezalandırmak istiyor ama Haldun adamla konuştuktan sonra bu işi, çaresizlikten, yoksulluktan yaptığını kavrıyor. Ona gençliğe verdiği zarar ve sonuçlarını anlatarak bir daha yapmaması konusunda uyarıyor, uyuşturuculara da el koyup YDGD yönetimine haber veriyor. Uyuşturucular yakılarak yok ediliyor. Satıcı daha sonraki zamanlarda Haldun ve babasının kurduğu ilişkilerle, uyuşturucu çetelerinden kopuyor.

Haldun siyasal perspektifi kuvvetli, halkın kurtuluşu davasında inançlı, halka bağlı, teoriyi öğrenmeye, gelişmeye çok açık çok kararlı bir devrimci ve tam bir dava işçisiydi. Hatta âşık olmayı bile devrimden çalınmış zamanlar olarak görecek, yaşı gereği ne yaparsa yapsın susturamadığı gencecik kalbi sevdiği kız için çarparken bile “Şimdi bunların zamanı mı? Hocam bizim bunlarla geçirecek zamanımıza yazık değil mi?” diye yaşadığı bu güzelim duygudan utanarak anlatacak kadar da inceydi..

Ailesini devrimci mücadelenin bir parçası yapmakla başlamıştı çalışmaya. Babası önceleri apolitik, hatta örgütlü mücadeleye uzak duran, işi gereği güvenlik güçleriyle ilişkiliyken, Haldun’un ısrarlı anlatımları, arkadaşlarıyla babasını tanıştırması sonrasında, arkadaşlarımızdan her birini oğlu gibi benimsemesini sağlamıştı.
Haldun, gazete satışı, Buca afet evlerinde halka arsa dağıtımı, gecekondu yapımlarına destek olsun, propaganda, yazılama, afişleme çalışmalarında hep görev alıyor hiçbir görevini aksatmıyordu. Tokullar Deri grevci işçileriyle, Şafak Deri Fabrikalarının grevci işçileriyle ilişkiler kurulmasında onun cana yakınlığının çok etkisi olur. Onun yüreği, işçilere emekçilere sıcaktı; onların sendikasız, düşük ücretlerle, sağlıksız koşullarda ve uzun süreli çalışması onun derdiydi..
Sıkıyönetim şartlarında, Hatay Üçyol’dan Burdur ve Denizli bölgelerinin gazetelerini alıcılarına ulaştıranlardan biri de Haldun idi.

Sevgili Haldun, 25 Mayıs 1980 de mahallenin gençleriyle 19 Mayıs İlkokulu’nun bahçesinde top oynarken İGD li Hasan adında bir modern revizyonist silahlı olarak okulun bahçe kapısına gelir ve silahını ateşler ve genç devrimci olduğu yere yığılır, can verir.

Haber hızla yayılır, İzmir’de sıkıyönetim koşulları yaşanmaktadır. Haldun Çimentepe’deki evine taşınır, evi yoldaşları ve mahalle gençleriyle doludur. Cenaze yoldaşları tarafından kaldırılacaktır. Henüz gencecik ve naif, işçilerin ve emekçilerin dostu, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm sevdalısı, her türden emperyalizme ve faşizme ve gericiliğe karşı mücadele azmiyle dolu yiğit devrimci Haldun 26 Mayıs günü evinden alınarak yüzlerce yoldaşının elleri üstünde yağhanelerde sloganlarla yürünerek Eşrefpaşa cami önüne kadar getirilir; burada cenaze kortejine güvenlik güçleri tarafından saldırı başlar…. Haldun’un devrimci arkadaşları göz altına alınır, gözaltındakilere şiddet uygulanır ve bir kısmı yargılanır, ceza alanlar olur. Haldun aynı gün 26 mayıs 1980 tarihinde toprağa verilir.

Günümüze dek sosyalizm mücadelesinde ve anılarda onurlu yerini koruyor, her zaman genç, her zaman ışık tutan, umutlu gülüşüyle bizlerle yaşıyor.

ALPASLAN ÖZDOĞAN,KADİR MANGA,SİNAN CEMGİL

Halka karşı sevgi ve güvenleri, emperyalizme karşı bilinçli öfkeleri, devrim için inançları, mücadele coşkuları
ve bağlılıkları ile onları kalbimizde yaşatıyoruz.

Alpaslan Özdoğan,Sinan Cemgil ve Kadir Manga ‘yı saygıyla anıyoruz.

 

Alpaslan ÖZDOĞAN

 

KADİR MANGA

Sinan CEMGİL