17 Aralık 2012 Pazartesi Günü Saat:20.00
Yapımcı-Yönetmen Ruhi karadağ’ın katılımıyla
ÖZEL GÖSTERİM
Ege Sanat Merkezi Tiyatro Sokağı No:20 Karşıyaka-İzmir
İmece Dostluk Dayanışma Derneği GSM:0 536 402 06 28
Oca 10
17 Aralık 2012 Pazartesi Günü Saat:20.00
Yapımcı-Yönetmen Ruhi karadağ’ın katılımıyla
ÖZEL GÖSTERİM
Ege Sanat Merkezi Tiyatro Sokağı No:20 Karşıyaka-İzmir
İmece Dostluk Dayanışma Derneği GSM:0 536 402 06 28
Oca 10
ANIYORUZ
(18.05.1958-01.11.1993)
Eskişehir?de 18.05.1958 tarihinde doğdu. Annesi ev hanımı babası Eskişehir Şeker Fabrikasında işçiydi. Aktaş ailesinin altı çocuğu vardı, Naime kardeşlerinin ortancasıydı. İlkokulu, ortaokulu ve meslek lisesinin elektronik bölümünü Eskişehir?de bitirdi. Meslek lisesinde devrimcilerle tanıştı. 1977 Öğretim yılında Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu Elektronik Bölümününe kayıt yaptırdı. Öğrenim yıllarında başarılı bir öğrenciydi.
1979 yılının başında Ankara Yurtsever Devrimci Gençlik Derneğine üye oldu. 1979 Öğretim yılında Yüksek Teknik Öğremen Okulu faşist güçlerce işgal edildi. Devrimci, demokrat öğrenciler can güvenliği sorunuyla karşıya karşıya kaldılar. Can güvenliklerini ve okuma hakkını temini için devrimci demokrat öğrenciler örgütlenerek, işgale karşı direnmeye ve topluca okula gidip gelmeye başladılar. Direnen öğrencilerden biri de Naime?ydi.
1979 yılında, Naime öğrenimine devam ederken evlendi. Bu dönemde okuldaki anti-faşist mücadelenin yanısıra, Ankara Altındağ gecekondu bölgesinde oturan emekçilere yönelik nasıl bir düzende yaşadıklarını anlattı ve Halkın Kurtuluşu gazetesinin dağıtımını örgütledi ve aydınlatma çalışmalarına katıldı. Emekçileri aydınlatma çalışmalarına Sıkıyönetim ve 12 Eylül Askeri Faşist Cunta döneminde de devam etti.
1981 yılında Ankara Halkın Kurtuluşu imzalı, içeriği ??Faşist Cunta Halka Karşı Saldırılarına Devam Ediyor?? olan üç sayfalık bildiriyi dağıttıktan sonra, bir faşistin ihbarı üzerine Ankara?da iki arkadaşı ile birlikte yolda gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü ve Savcılıkta örgüt üyeliği suçlaması ile karşı karşıya kaldı. İşkencelere karşın suçlamayı kabul etmedi. Askeri mahkemede yargılama sonucu eski T.C.K ?nu 141/5.maddesinden örgüt üyeliğinden 5.5 yıl ceza aldı. Aldığı ceza Askeri Yargıtay daireler kurulu?nda 7?ye 6 üye kararı ile onaylandı.
Ankara?da sıkıyönetim ilanından sonra cezaevine dönüştürülen Beştepe?deki 2 Yıllık Eğitim Enstitüsü- Kadınlar Cezaevinde başlayan tutukluluk dönemi Mamak Askeri Cezaevi zindanlarında devam etti. Mamak Askeri Cezaevinde kişiliğine ve bilincine yönelik her türlü saldırıya karşı diğer kadın arkadaşları ile birlikte karşı durdu. Kadınlar Mamak zindanında direnişin sembolü oldu. Naime her türlü işkence ve eziyeti görmesine karşın insanlığın mutluluğu ve özgürlük dünyasına olan inacını kaybetmedi. Tutsaklık yaşamı Ankara Ulucanlar Cezaevi ve Bartın Özel Tip Cezaevinde devam etti.
Hükümlülük sürecinde ayrıca dağıtılan bildirinin içeriğinden dolayı 159/1. Maddeden bir yıl dört ay ceza aldı. Aynı suçtan iki defa ceza alarak toplam 6 yıl 10 ay cezaya çarptırıldı.
Naime Bartın Cezaevinde de devrimci kimliğine yönelik saldırılarla karşılaştı. Mamak?ta olduğu gibi arkadaşlarıyla birlikte direndi. Bu süreçte cezaevinde çeşitli disiplin cezaları aldı.
23.04.1985 tarihinde Bartın özel Tip Cezaevinden şartlı tahliye oldu. Tutulanmadan önce Ankara Yüksek Öğretmen Okulu 4.sınıf öğrencisi olan Naime tüm yasal başvurlarına rağmen bir daha okula dönme ve okulu bitirme yasal hakkından yararlandırılmadı.
1986 yılında bir kız çocuğu dünyaya getirdi, adını Güneş koydu.
Cezaevi sürecinden sonra bir süre Ankara ve İzmir?in Kınık ilçesinde yaşadıktan sonra İzmir?e yerleşti. Tansaş?a işçi olarak girdi. Tansaşta işçilerin sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde hep önde yer aldı.
Mayıs 1990 yılında Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) operasyonunda İzmir?de gözaltına alındı. Beş gün Emniyette gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
Mart 1992 yılında lenf kanserine yakalandığı tespit edildi. Yirminin üzerinde kemoterapi ve radyoterapi gördü. Hastalığa karşı büyük bir direnç gösterdi. Tedavi görürken bile çalıştığı Tansaş şubesinde ve diğer Tansaş şubelerinde işçi arkadaşlarının sendikal mücadelesinin yanında yer aldı. Yaşama ve mücadeleye olan bağlılığını hiç kaybetmedi.
Son çare olarak tedavi amaçlı Almanya?ya gitti. Ancak Almanya?da 1 kasım 1993?te Naime?yi yitirdik. 4 Kasım 1993?te Buca?da yapılan cenaze törenine yüzlerce insan katıldı. Naime arkadaşlarının konuşmaları ve sloganları ile partisinin bayrağına sarılı olarak toprağa sonsuzluğa uğurlandı.
Oca 10
SER VERİP SIR VERMEYEN BİR YİĞİT
Hasan Asker Özmen
(1956-5 Ekim 1980)
1956 yılında Adana iline bağlı Şambayad köyünde Hüseyin-Mediha çiftinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.
Hüseyin Özmen çiftçilikle geçinen yoksul bir köylü olmasına rağmen 5
çocuğunu da okutur. Çocuklarının hepsini çok sever ama Hasan?ı ayrı sevmektedir. Hasan köyünde ailesi akrabaları ve arkadaşları içerisinde çok sevilen zeki, akıllı bir çocuktur. İlkokulu köyünün adını taşıyan Şambayad İlkokulunda bitirir. Okulda çok sevilen başarılı bir öğrencidir.
Hasan?ın ağabeyi Cabbar Özmen kardeşi Hasan?ı anlatırken ?harika bir çocuktu, yardımsever gururlu, başarılı kimseye kötülük etmeyen elinden geldiği gücü yettiğince herkese yardım etmeye çalışan kendine has bir çocuktu.? diyor.
Evde ne anne ne baba çok karışmazmış; çok alıngan olduğu için kimse kendisine bir şey söylemek istemezmiş. Çünkü bir şey söylendiğinde alınır yemek bile yemezmiş bu nedenle de çok sık hastalanırmış. Hasan kendine has tavrıyla gurur ve öfkesini içinde taşıyan, dışarıda oldukça sevecen bir çocukmuş.
Hasan?ın ailesi ve akrabaları yurtsever devrimci nitelikler taşımaktadır. Dolayısıyla Hasan devrimci düşüncelerin tartışıldığı bir ortamda büyür. Yetişkinlik sürecinde sosyalizmi, dayanışmayı, paylaşmayı anlamaya, öğrenmeye çalışır.
1963-64 yılarında okula devam etmek üzere Adana merkezine, ağabeyinin yanına gelir. Tepebağ Mahallesinde İstiklal Ortaokulunda okumaya başlar. Çok başarılı bir öğrenci olur, tüm karnelerini her yıl takdirle alır. Okulun tatil olduğu zamanlarda da köyüne ailesine yardım etmeye gider. Ortaokulu başarıyla bitirdikten sonra Adana Erkek Lisesine başlar. Lisede de oldukça başarılıdır. Sınıflarını takdir ile geçer.
1973-74 yılında üniversite sınavına girer, ilk sınavda 400 puan alarak Ankara Hacettepe Üniversitesi Fizik Bölümünü kazanır
Artık Adana?dan ayrılmıştır. Ankara?ya gelir okuluna kaydını yaptırır. O dönemde Hacettepe Üniversitesi daha çok devrimcilerin etkin olduğu bir okuldur. Burada devrimcilerle tanışır, yurtsever devrimcilerle hemen kaynaşır, halkın kurtuluşu yolunda gençlik mücadelesinin bir militanıdır. Okullarda, fabrikalarda, semtlerde bildiri dağıtır, afişlemeye çıkar; yaşamını işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesiyle birleştirir.
1977 yılında Halkın Kurtuluşu Gazetesinin merkezi basım ve dağıtımında görev alır. Yurt-Da Kitap evi artık mekânı olmuştur.
Halkın Kurtuluşu gazetesinin basımı ülke çapında dağıtılması, en ücra köşelerde yaşayanların eline geçmesi için her türlü özveriyi ve yaratıcılığı gösterir. 26 Aralık 1978 tarihinde faşizmin Kahramanmaraş kırımından sonra 11 ilde ilan edilen sıkıyönetim sonrası gazetenin İstanbul?da basılamaz duruma gelmesi üzerine İzmir?de basılması gündemdedir.
Hasan, basım ve dağıtım işlerini organize etmek için İzmir?e yerleşir. İzmir?de işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesiyle bütünleşir ve yoldaşlarıyla gecesini gündüzüne katarak gazetenin ülke düzeyinde basımı ve dağıtımını gerçekleştirir. Örgütüne bağlı, disiplinli, özverili devrimci komünist kişiliğiyle üstlendiği işte emeğini ve aklını birleştirip fedakarca çalışır.
1979 yılında sıkıyönetim ilan edildiğinde, sıkıyönetime cevap anlamında ?Mücadele durmayacak? başlıklı özel sayı basılır. Özel sayının dağıtımının da sıkıyönetim koşullarında özel olması gerekmektedir. Gazete özel sayısı uçakla illere dağıtılacaktır. Dağıtım işini Hasan üstlenir. Havaalanına geldiğinde görevli asker, ? açın kolileri, bakacağım? dese de Hasan kendine güvenli ve kararlı duruşuyla kolilerini açtırmaz ve dağıtım gerçekleşir. Eve geldiğinde kendisini merakla bekleyen arkadaşları dağıtımın sorunsuz olduğunu duyunca rahat bir nefes alırlar. Özel sayının sıkıyönetime rağmen yerine ulaştırılması moral anlamda güçlü bir etki yapmıştır.
1980 Yılı şubat ayında İzmir?de sıkıyönetim ilanı sonrasında Ankara Altındağ?da gecekondu bölgesine yerleşir. Semtte oturan emekçilere ulaşmakta, onlarla bütünleşmekte hiç zorlanmaz; onlardan biri olarak günlük olaylardan hareketle politik yorumlar yapmaya, yönlendirmeye; emperyalizmi, faşizmi, demokrasiyi, işçilerin neden sömürüldüğünü, halkın kurtuluşu yolunu anlatmaya çalışır. Burada da tüm emekçilerin ve yoldaşlarının sevdiği saydığı bir önderdir artık. Öyle ki semtteki tüm emekçilerin evleri Hasan?ın gidip oturduğu, sohbet ettiği, çay içtiği evler olur.
Ülkede yükselen mücadele karşısında saldırılar da artmıştır. Faşizmin artan saldırılarına karşı mücadeleyi örgütlerken Hasan geminin hem kaptanı, hem tayfası olmuştur. Çalışma gruplarında o vardır; duvar yazılamalarında, afişlemelerde, her türlü faaliyette hem önder hem de işin işçisidir. Bu arada, mücadele içinde gönlü de kaymıştır Altındağ?lı devrimci bir kıza. Mahallede nişan yapılmıştır. Tüm ailesinin, yoldaşlarının katılımıyla nişan töreni kitle gösterisine dönüşmüştür adeta. Süreç zorludur ve giderek artan sıkıntılı günler başlamıştır. Ardı ardına gözaltına alınanlar arasında nişanlısı da vardır ve gözaltına alınanlar insanlık dışı uygulamlardan, işkencelerden geçmmektedir. Artık darbenin ayak sesleri giderek hissedilmeye başlamıştır. Yoldaşları Hasan?la ilgili endişe duymaktadır onu korumak adına. Ama Hasan hâlâ mücadelenin en ön saflarındadır.
Ve 12 Eylül 1980, askeri faşist cunta..
Saldırılar daha da yoğunlaşmış, evler, okullar, işyerleri basılmaya başlamıştır. Muhalif tüm sesler, devrimciler, demokratlar, aydınlar tek tek gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmuştur. Hasan, faşist cuntaya karşı da mücadelenin en ön saflarındadır. Kendisine ?Hocam artık kendine daha dikkat etmelisin? diyen yoldaşlarına bir gün ?Ne olacak, alırlar ya üç gün içinde öldürürler ya da üç gün içinde serbest bırakırlar? der.
Ve 2 Ekim 1980 gecesinde Hasan, nişanlısı Birgül, nişanlısının abisi ve yengesiyle birlikte gözaltına alınır. Ankara emniyetinde yeni kurulan işkencehane (DAL)?da tüm işkence yöntemleri, her tür teknik Hasan?ın üzerinde uygulanır. Devrimci Komünist Partisine, yoldaşlarına ilişkin ağzından tek kelime bile çıkmaz; İfade vermeyi reddeder. 4 Ekim?i 5 Ekim?e bağlayan gece işkencede katledilir. Belgelere göre Hasan Asker Özmen?i sorgulayan komiser Enver Göktürk ve ekibidir. Özmen 4 Ekim 1980 günü saatler süren sorgudan sonra hücresine atılır. Sabah sayım yapılırken Özmen?in öldüğü fark edilir. Tutanaklara göre Hasan gözleri kapalı ve ayaklarını karnına doğru çekmiş, hücrenin bir köşesinde hareketsiz durumda bulunmuştur. Vücudunda elektrikten kaynaklı yanık izleri vardır.
Soruşturmada tanık olarak ifadesine başvurulan Birgül Kaya şunları söylüyordu: ?Başkomiser Enver Göktürk?ü nişanlıma işkence yaparken gördüm, nişanlıma cereyan veriyorlardı. Bunu gözüm bir ara açıldığında gördüm. Nişanlımın yanında bana da defalarca işkence yapıldı.? Hasan Asker Özmen?in sorgulandığı süreçte Ankara Emniyet Müdürlüğünde sorgulanan Kamber Ateş de?? Halkın Kurtuluşu grubuna o zaman müdür ya da müdür yardımcısı olan Enver Göktürk bakıyordu.. Yapılan işkencelerden sonra ismimi kabul etmem için babamı ve kardeşimi karşıma getirdiler.. O dönem, bir eylemde polis öldürülmüştü, o suçu bana yıkmaya çalıştılar. İşkencenin her türlüsü uygulandı üzerimizde. Ben ve Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Hasan Asker Özmen?le beraberdik. Hasan Asker Özmen işkencede öldürüldü. İşkenceciler Hasan?ı polisi öldürdüğünü kabul etmesi ve eylemi örgütleyenlerin, katılanların isimlerini söylemesi için vahşi işkenceler uygulayarak öldürdü. Tüm işkencelere rağmen direndik? ?? diye anlatıyor.
Hasan işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesinde onurunu sınıf düşmanlarına çiğnetmedi.
Askeri Savcılık, Komiser Enver Göktürk ve polisler Serdar Kerem, Niyazi Porç hakkında ?işkence yapmak?tan dava açtı. Adli Tıp Raporu Özmen?in vücudunda görülen yanıkların elektrik akışı taşıyan sivri uçlu sıcak bir maddenin batırılmasından meydana gelmiş olduğu bildirildi. Üç polise Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi ceza verdi. Karar Askeri Yargıtay verilen karar bozdu; İşkenceciler beraat ettiler.
Ailesi cenazesini almak için Ankara?ya geldiğinde baba Hüseyin Özmen, ?benim oğlum karıncayı bile incitmezdi, neden benim oğlumu incittiler, ne istediler benim oğlumdan? demişti. Karıncayı bile incitmeyen, Çukurova?nın yiğidini askeri faşist cuntanın işkencecileri öldürmüş, yine cuntanın askeri yargıtayı tarafından işkenceciler beraat ettirilerek yeni işkenceler için cesaretlendirilmiş, önleri açılmıştı..
Hasan Asker Özmen Adana İli Şambayad beldesinde yatıyor..
Erdemleri rehberimiz , anısı yolumuza ışık olsun?
Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Unutturmak isteyenlere inat, unutmadık, unutturmayacağız
Oca 10

SER VERİP SIR VERMEYEN BİR YİĞİT
EKREM EKŞİ
(30 Kasım 1955-14.10.1980)
12 Eylül askeri faşist cuntasının halkın üzerine zorun bütün biçimleriyle çöktüğü günlerdi. TBMM, sendikalar, kitle örgütleri, siyasi partiler kapatılmış, milletvekilleri, siyasi parti ve kitle örgütü yöneticileri, üyeleri gözaltına alınıyorlardı. Fabrikalar, okullar, caddeler, sokaklar işgal ediliyor, evler basılıyor, zindanlar ,işkencehaneler ağzına kadar dolduruluyor, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle insanlar sokak ortasında katlediliyor, geceleri sokağa çıkma yasağı ilan edilerek evler hapishaneye çevriliyor, radyolarda, televizyonlarda, gazetelerde yasaklanan sendika, kitle örgütü, gazete, dergi adları ardı ardına sıralanırken, bu örgütlere üye oldukları, bu gazeteleri okudukları için işçilerin, öğrencilerin, emekçilerin isimleri yakalananlar ya da arananlar listelerinde çarşaf çarşaf ilan ediliyordu.
Tutuklanacak kişilerin adları Bayrak Liste de yazılı. Bayrak Liste de Ekrem Ekşi nin de adı var.
Faşist cunta işçilerin, emekçilerin, gençlerin sömürü ve soygun düzeni tekelci kapitalizme karşı mücadelesini bastırmak için her türden şiddeti uygularken, tüm devrimcilere demokratlara teslim ol çağrısı yapıyordu. Bu çağrıya önemli ölçüde aydın ve sendika ağaları sıkıyönetim komutanlıkları önünde sıraya girerek cevap verdiler. Modern revizyonizmin ideolojik temsilcisi, sosyal emperyalizmin hempaları TKP ve radyoları faşist cuntayı destekleyici açıklamalar yaptı Devrimciler, demokratlar ve komünistler için tek yol vardı; faşist askeri cuntaya karşı direnmek..Her alanda; fabrikalarda, okullarda, tarlalarda, işkencehanelerde direnme..
Direniş bayrağını işkencehanelerde ilk kaldıranlardan biri Devrimci komünist Ekrem Ekşi’ydi.
12 Eylül 1980, Cuntanın ilk günü…12 Eylül 1980 günü ağabeyinin evinden Ekrem Ekşi?yi gözaltına aldılar.14 Ekim 1980 günü cansız bedenini teslim ettiler.
30 Kasım 1955 tarihinde Zonguldak`ta doğan Ekrem Ekşi, 1974-75 öğretim yılında İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ) Mimarlık Fakültesi`ne girdi. O yıllar gençliğin 12 Mart yarı-askeri darbesinin etkisini kırdığı; örgütlenmeye başladığı ve kitlesel mücadelelerin ivmesini yükseltmeye başladığı bir dönemdi..
Okullarda, fabrikalarda, semtlerde düzene muhalif olan gençler devrimci saflara katılıyor, hayatın her alanında mücadele yükseliyordu. Bu devrimci yükseliş döneminde üniversiteye giren Ekrem Ekşi de devrimci harekete katıldı. Boykotlara, yürüyüşlere, gençliğin öğrenim özgürlüğünü, can güvenliğini tehdit eden faşist saldırılara karşı yürütülen mücadeleye atıldı. Mücadele sürecinde öne çıktı. O bir kitle önderiydi. İTÜ ve İstanbul gençliğinin mücadelesinin önderlerindendi. Bir gençlik önderinde bulunabilecek vasıfları mücadele içerisinde gelişti. Kitlelerle ilişki kurma ustasıydı. Öğrencisi olduğu Mimarlık Fakültesi temsilcilik seçimlerini büyük bir farkla kazanmıştı. Aynı türden ilişkileri yaşamın her alanında kuruyor, Topkapı, Zeytinburnu bölgesindeki fabrikalarda, çırakların çalıştığı atölyelerde, emekçi semtlerinde kısa sürede ilişki kurduğu herkesin sevgisini kazanıyordu.
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği -(YDGF) genel sekreterliği yapmış bir devrimci komünistti. Öğrenci gençliğin eylemlerinde, köylülerin çay ve tütün gösteri ve yürüyüşlerinde, gecekondu yıkımlarında halkın yanında direnişte, grev çadırlarında işçilerle dayanışmada,tüm ezilenlerin mücadelesinde yer aldı.
‘Mütevazıydı. Kibir nedir bilmezdi. İlişkide olduğu herkese eşiti olarak davranırdı. Bildiği konularla ilgili başkalarına üstünlük taslamaz, bildiklerini arkadaşlarına öğretir, sürekli öğrenmeye çalışırdı. Arkadaşlarının, yoldaşlarının, ihtiyacı olan herkesin yardımına koşar, bunu yaparken, karşılığı olacağını düşünmez, bir komüniste yaraşır paylaşım ruhuyla yapardı bunu. İyi bir ajitatör ve iyi bir propagandisti. Halkın Kurtuluşu gazetesi satışlarında sesini çok uzaklardan duyabilir, söylediği her sözü rahatlıkla ayırt edebilirdiniz. Gazete satışına çıkan birçok kişi nasıl ajitasyon yapılacağını öğrenmek için onu izlerdi.
‘Birçok forumun, mitingin konuşmacısı Ekrem`di. Boykotlarda, yürüyüşlerde en önde olanlardan biri yine Ekrem`di. Her türden eylemde gür sesiyle slogan attırırken görürdünüz Ekrem`i. Büyük iş, küçük iş ayrımı yapmazdı, Onun için her iş, bir devrimci için kaçınılmaması gereken bir görevdi. Duvarlara yazı yazarken de,afiş asarken de, bir gösteride yer alırken de, bir gazete paketi taşırken de, yaptığı işin devrimci mücadelenin bir parçası olduğunu düşünür, başkalarından yapmasını istediği bir işi önce kendisi yapardı.
‘Onu her zaman okurken görmek mümkündü, onca yoğun pratik faaliyet içinde zaman bulamama gerekçesinin arkasına sığınmak yerine, okumak, kendisini geliştirmek için zaman yaratırdı. Üstelik teoriyi ne çok şey bildiğini göstermek için değil, kendini yenileyip geliştirebilmek ve teorinin pratiğe yol gösterici olması için ele alırdı.
‘Ekrem`in daha birçok özelliği sayılabilir. Ancak en büyük özelliği, faşist katillerin hedef tahtasına koymasının da nedeni olan özelliği, Ekrem`in bir örgütçü olması ve her koşulda örgütlü mücadeleyi savunan bir devrimci olmasıdır. Bir birimin önderi olmaktan İstanbul gençliğinin, giderek Türkiye gençliğinin önderlerinden biri pozisyonuna onu yükselten bu özellikleriydi..
Onu gözaltına aldıklarında amansız işkencelerden geçirdiler, kendine, arkadaşlarına, yoldaşlarına, partisine ihanet etmesini istediler. Ama o direnmeyi seçti.
Kudurmuş işkenceciler göğüs kafesini kırıyorlar. Elleri ayakları şişmiş, koluna felç inmiş bir haldeyken, işkencecileri, belki ağzından bir çift laf alırız diye, konuşmadan ölmesin diye hastaneye kaldırıyorlar. Kırıklar, çürükler içerisindeyken bile doktora gülümseyerek: Hiçbir şey söylemedim, onları yendim diyor.
Onurunu ve partisini korudu. Yaşarken nasıl dimdik durduysa, ölüme giderken de dik durmayı bildi. Ölümsüz kahramanlar arasına girdi.
Anısı ve mücadelesi sosyalizm mücadelesine ışık tutsun..
Oca 10
Ortadoğu?da ABD ve AB emperyalistlerinin çıkarlarına uygun politikalara HAYIR demek; emperyalist savaş politikalarına karşı çıkmak; Halklar ve ezilen uluslar arasında eşitlik ve kardeşlik temelinde, gönüllü birlikteliği savunmak üzere 1 Eylülde alanlarda olacağız. Saat 15.oo ten itibaren Dernekte buluşmak, elele, yürek yüreğe olmak üzere.
Sevgiyle ve dostlukla.
Oca 10
15 Ağustos 1978
YUSUF METİN
“Biz bu halkı sevdik
Ve bu ülkeyi.
İşte bağışlanmaz
Korkunç suçumuz ”
YAŞAMI, MÜCADELESİ, ANISI ÖRNEK OLSUN.
Oca 10

Oca 10
6 MAYIS PAZAR GÜNÜ PANKART ve FLAMALARIMIZLA
ALİAĞA CUMHURİYET MEYDANINDA OLACAĞIZ.
İZMİR’E KURULMASI PLANLANAN 7 ADET TERMİK
SANTRALİN HAVAMIZI, SULARIMIZI, DENİZİMİZİ,
TOPRAKLARIMIZI, KİRTLETMESİNE
İZİN VERMEYECEĞİZ.
ETKİNLİK SAAT 13.OO İLE 18.30 ARASINDA
GERÇEKLEŞECEK.
6 MAYISTA ALİAĞA CUMHURİYET MEYDANINDAYIZ.
Ölülerimiz .İşte Deniz, Yusuf, Hüseyin
Bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm fidanları
Emperyalizmin, faşizmin işbirlikçileri kuşatmış çeveresini
Sehpadalar
Boyunlarında faşizmin ipi
Ve Onlar son nefeslerinde
Yırtıyor inançları hançerelerini
haykırıyorlar..
”Kahrolsun faşizm, kahrolsun emperyalizm
Yaşasın işçiler köylüler ve devrimciler”
Onlar devrim ve sosyalizm mücadelesinin
Onurun bekçisi
Direnmenin..
Üniversitelerde, kampüslerde
Beyazıtta, Kızılayda, Cumhuriyet meydanlarında, alanlarda
Zapsuyunda,
Köy meydanlarında,
Miting alanlarında,
Yürüdükleri gibi
Omuz omuza
Emperyalizme ve faşizme karşı
Sonsuzluğa yürüdüler
Devrim ve sosyalizm mücadelesinin kızıl gelinliğiyle…
İşçiler,yoksul köylüler, tüm emekçiler , gençlik
Yürüyorlar elele….
Kahrolsun faşizm…
Yaşasın devrim ve sosyalizm mücadelemiz..