İnsan Hakları Gününü ve Ankara katliamının 2. ayında yitirdiklerimizi unutmadık.

İnsan Hakları Gününü ve Ankara katliamının 2. ayında yitirdiklerimizi

unutmadık.Unutmayacağız!

Günümüzde; İnsan hakları mücadelesinin, ezilen ulusların, ezilen dünya

halklarının ve işçi sınıfının emperyalizme,emperyalist savaşlara ve kapitalizmin

bütün sonuçlarına karşı bir mücadelesi olduğunu da unutmayacağız!

Kahrolsun Faşizm! Yaşasın Mücadelemiz.

 

İnsan hakları ve barış savunucusu ve Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü.

İzmir Emek,Barış ve Demokrasi Güçleri Kıbrıs Şehitleri caddesi girişinde toplanarak

basın açıklaması yaptı ve İzmir Barosu önüne kadar yürüdü.Yürüyüşte faşizm ve

katliamlara karşı sloganlar atıldı.

Faşizme,katliamlara karşı teslim olmayacak,direneceğiz.Faşizme karşı birleşik

mücadeleyi örmek ve yükseltmek insanım diyen herkesin omuzlarındadır.

Gün faşişt diktatörlüğe,katliamlara, zulme,işkenceklere,sokağa çıkma yasaklarına

karşı birleşik mücadele günüdür.

Kahrolsun Faşizm!

Yaşasın Mücadelemiz.

Haber alma- haber yapma hakkı engellenemez.

 

Bir gazeteci yaşadığı toplumda ve dünyada olup biteni araştıran, belgemeye ve gerçekleri

yurttaşlara haber olarak  ulaştırmaya çalışan politik bir varlıktır. Sermaye gruplarından

hükümetlerden ve devletlerden bağımsız olduğu oranda görevini yapabilir.

Gazeteciler, basın emekçileri üzerindeki siyasi baskılara son!

Haber alma- haber yapma hakkı engellenemez.

Tekelci kapitalizmin G20 örgütü Antalya’da toplandı

 

Tekelci kapitalizmin G20 örgütü Antalya’da toplandı. Antalya’da, tüm demokratik

hak ve özgürlükler askıya alındı, sokağa çıkan muhalifler gözaltına alındı.

Emekçi halkımızdan korkuları dağlar kadar büyük. Korkun, korkunuz da haklısınız.

Ezilen ulus ve halkların kan emicileri, soygun ve talancılar, savaş kışkırtıcıları, islamcı

terör örgütlerinin besleyicileri, ergeç yenileceksiniz. Halklar sömürücü, soyguncu, talancı

kapitalizminizi yerle bir edecek, paylaşmacı ortaklaşmacı sömürünün olmadığı, tüm

ulusuların ve halkların eşit,özgür ve mutlu yaşadığı sosyalist bir ekonomik düzen

işçilerin emekçilerin emekleri üzerinde yükselecek.

Kahrolsun Emperyalizm!

Yaşasın Mücadelemiz !

Yaşasın Sosyalizm!

Mülkiyeliler Birliği

28.10.2015

Mülkiyeliler Birliği

UNUTMUYORUZ…

AFFETMİYORUZ…

Ankara Garı, 10 Ekim 2015 günü Türkiye tarihinin en kanlı katliamına tanık oldu. Katliamda 100 kişi hayatını kaybederken 500’den fazla kişi yaralandı. Bugün, aradan iki hafta geçmişken halen yoğun bakım servislerinde yaralıların yaşama tutunma mücadelesi sürüyor.

Katliamın hemen sonrasında, daha cenazelerimiz yerden kaldırılmadan kitlenin güvenliğini sağlama safsatasının ardına sığınan polisin saldırısı, devamla olay yerini incelediği ve katliamı aydınlatma iddiasında olduğu bir rivayetten ibaret olan savcılığın tavrı; siyasi iktidar temsilcilerinin yaptıkları açıklamalar soruşturma sürecinin devletin katliamlardaki sorumluluğunun tespit edilerek katliamın asıl sorumlularının açığa çıkarılmasına yönelik değil katliamın üstünün örtülmesine yönelik yürütüldüğünü göstermektedir. Buna izin vermeyeceğiz. Soruşturma sürecine ilişkin kimi gözlem ve tespitlerimiz:

Katliamlara ilişkin gerçekler kısıtlama kararlarıyla ve yargı eli ile gizlenmeye çalışılmaktadır:

Bizler, bu sürecin hukuksal takibini üstlenirken, katliamın aydınlatılması ve faillerin tespiti; devletin katliamlardaki sorumluluğunun ve katliamın asıl sorumlularının açığa çıkarılması çabası içerisindeyiz. Bu çabamız öncelikle dosya içeriğine ulaşmamızın fiilen engellenmesi, devamla önümüze mağdur vekillerini kapsamadığı açıkça yazılı kısıtlılık kararı ile boşa çıkartılmaya çalışılmıştır. Nihayet Sulh Ceza Hakimliği’nin kısıtlılık kararının hukuken geçerli olmadığı yönündeki itirazımız bir diğer Sulh Ceza Hakimliği tarafından hiçbir dayanak, hukuksal gerekçe gösterilmeden reddedilmiştir.

Kısıtlılık kararına yapılan birden fazla itirazın reddedilmesi üzerine, kısıtlılık kararı kapsamında olmayan bilgi ve belgelerin mağdurlarla paylaşılmasına ilişkin taleplerimiz de reddedilmiştir.

Dosyadaki kısıtlılık kararı nedeniyle, soruşturmanın kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişletilmesi taleplerimizle ilgili acilen atılması gereken adımların atılıp atılmadığı konusunda bilgi sahibi değiliz.

Dosya içeriğinin mağdurların ve halkın bilgisinden kaçırılması, faillerin ve delillerin gizlenmesi, katliamın arkasındaki karanlığın korunmaya çalışıldığını göstermektedir. Oysa bizler biliyoruz ki Reyhanlı Katliamı, Suruç Katliamı, Diyarbakır Katliamı’na ilişkin soruşturma süreçlerindekine benzer kısıtlılık kararları Ankara Katliamı’nın koşullarını yaratmıştır.

Biz katledilenler ve katledilmeye çalışılanlara yönelik ilk engel dosyanın gizlenmesi de değildir. Henüz cenazelerimiz yerden kalkmadan hukukçulara yönelik engelleneme ve hukuksal faaliyetleri gizleme çabası başlamıştır.

Katliam alanına ambulans değil TOMA, sağlıkçı değil çevik kuvvet gönderen zihniyet; yaralılara sedye değil gaz bombasını reva görmüştür. Bu şekilde polis postalları altında çiğnenen sadece cenazelerimizin hatırası değil, alandaki delillerdir.

Olay yeri inceleme ekiplerinin, savcıların, yetkililerin alana müdahale etmedeki basiretsiz tutumunun yanı sıra, katliamı aydınlatmaya yönelik en önemli veri olarak olay yeri incelemesinde biz avukatların bulunması fiilen ve zor kullanılmak suretiyle engellenmeye de çalışılmıştır.

Henüz alanda delilleri korumak isterken, sırasıyla kolluğun, devamla savcılığın ve siyasal iktidar temsilcilerinin engelleri ile karşılaşılmıştır. Yaralılar için kan verilmesi çağrısı yapmanın ambulans göndermekten aciz bir sağlık teşkilatının bakanı tarafından provokasyon olarak nitelenmesi ile olay yeri incelemesinden sorumlu polisin cenazelerin üzerine tükürmesi arasında hiçbir fark yoktur.

Hukukçu gibi davranması beklenen savcıların yaralılar, sağ kurtulan mağdurlar, tüm aileler ve avukatlarına yönelik tutumu ve üslubu da siyasal iktidarın kendisine verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda şekillenmektedir. Yaralıların ve tanıkların ifadelerinin alınması, hayatını kaybedenlerin ve yaralıların olay yerinden ya da hastanelerden el konulan eşyalarının iadesi süreçlerinde de sadece hukuk değil; terbiye sınırlarını aşan bir tutum sergilenmektedir.

Dosya bizlerden, katledilenlerden ve katledilmeye çalışılanlardan kaçırılıp, gizlenirken siyasal iktidar temsilcileri bulundukları her ortamda soruşturma sürecini maniple eden açıklamalar yapmaktadır:

Kamu kurumları olayın gerçekleştiği andan itibaren katliamı aydınlatmaya dönük değil, karartmaya ve katliam mağdurlarını daha fazla mağdur etmeye yönelik hareket etmiştir, etmektedir. Örneğin, Başbakan Davutoğlu’nun iddiasının aksine olaydan sonra can çekişen insanların üzerine gaz bombası atılmış, ambulansların geçişi polis ve itfaiyeler tarafından geciktirilmiştir.

Gizli kapaklı bir şekilde soruşturma yürüten Başsavcılık ve iktidar temsilcileri yaptıkları açıklamalarda IŞİD’in adını dahi anmazken akla mantığa sığmayan iddialarla hayatını kaybedenlerin aileleriyle, yaralılarla ve halkla adeta dalga geçmektedirler. Katliamı gerçekleştiren IŞİD, Davutoğlu tarafından aralarındaki işbirliğini de ifşa edecek şekilde ancak “nankör”lükle suçlanabilmiştir.

“Onlar terörist değil öfkeli çocuklar” dedikleri vahşi terör örgütlerine tırlar dolusu silah göndererek destek olan siyasi iktidar; elbette Ankara Katliamı’nın ardındaki ismi telaffuz edememektedir ve hatta Cumhurbaşkanı birbiriyle savaşan düşman yapıların katliamı birlikte gerçekleştirdiğini iddia edebilmektedir. Başsavcılığın bilmediği ayrıntıları Cumhurbaşkanı seçim meydanlarında dillendirmektedir. Tarihimizin en kanlı eyleminin bu ciddiyetsizlikle, alay edercesine soruşturulması, dosya içeriğinin karartılmaya ve kamuoyunun yönlendirmeye çalışılmasının amacı ise zaten Davutoğlu tarafından “AKP oylarının katliam sonrası artış trendine girmesi” şeklinde ifade edilmiştir.

Katliam hakkında konuşmak, devletin sorumluluğunu teşhir etmek, adalet talep etmek gerek üniformalı ve gerekse sivil faşist odaklar tarafından şiddet kullanılarak karşılanmıştır.

Katliam sonrası hem cenaze törenlerine katılanlar, hem de çeşitli etkinlikler ile anma ve protestolar düzenleyenlere kolluk saldırmış, katliamın hesabının sorulmasını isteyenler sanki bu katliamın failleriymişçesine sokak ortasında kolluk eliyle cezalandırılmaya çalışılmıştır. Alanya Adliyesi’nde avukatlara, Ankara’da siyah yas bezlerine ve asanlara saldırılması; Rize ve Eskişehir’de cenaze ve anmalara katılanların sloganları sebebiyle tutuklanması, İstanbul’da yaşanan gözaltılar yargının katliamı aydınlatmak değil, katliamın aydınlatılması çabasını bastırmak üzere işlevlendirldiğinin göstergesidir.

Öyle ki, Davutoğlu katliamın üzerinden henüz 48 geçmişken katıldığı canlı yayında “Türkiye’de bulunan canlı bombaların isim listesi elimizde, ancak eylem yapılmadıkça tutuklayamıyoruz” deyip, canlı bombaları Suruç ve Ankara’daki gibi katliam gerçekleştirdikten sonra yakalamakla övünürken; Bursa’da Davutoğlu’nun protesto edilebilme olasılığı ile toplumsal muhalefete önleyici gözaltı işlemi yapılabilmiştir.

Saldırı sadece sokakta değil, her alanda gerçekleşmiştir. Katliamın hemen ardından bazı iktidar temsilcilerinin, kendilerine bağlı sosyal medyadaki tetikçi hesaplarının ve yandaş medyanın hiçbir bilgi, belge ve delile dayanmayan iddiaları savcılık soruşturmasını yönlendiren pozisyona gelmiştir. Başsavcılık açıklamasında olayı gerçekleştiren örgütten adını verememesi, devamlı suretle başka örgütlerin bağının araştırıldığını eklemesi de tam olarak bu hedeften saptırmanın, manipüle etmenin bir sonucudur.

Herkes bilmektedir ki söz konusu eylem IŞİD eliyle gerçekleştirilmiştir.

Canlı bombalardan birisinin kimliği ve ona yardım eden kişilerin basında yer alan ifadeleriyle bu ispatlanmıştır. Ancak şimdilik bilinmeyen, IŞİD’in bu saldırıyı gerçekleştirmesinde, bu saldırının planlanmasında devlet ve siyasi iktidar içindeki isimlerin rolleridir. İşte tüm karartma ve hedef saptırmanın amacı da bunun bilinmesini önlemek, katliamın bu yönünü karanlıkta bırakmaktır. Soruşturma dosyasına kısıtlılık kararı konulmasının bir sonucu da bu rollerin ortaya çıkması engellemektedir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki düzenlemenin aksine soruşturmanın amacını tehlikeye düşüren, anılan içerik kaçırma faaliyetidir. Son yıllarda siyasi iktidarın sorumluluğu bulunan soruşturma dosyalarının tamamında kısıtlılık kararları verilmekte ve bu kararın ardından bu dosyalarda hiçbir kayda değer gelişme olmamaktadır. Reyhanlı’dan Diyarbakır’a, Suruç’tan Cilvegözü’ne katliamları planlayanlar bu yolla gizlenmiştir ve bir defa daha gizlenmeye çalışılmaktadır.

Gerçekler açığa çıkarıldığında devletin katliamdaki sorumluluğunun basit bir ihmal veya göz yummadan ibaret olmadığı da ortaya çıkacaktır. Bizler biliyoruz ki savaş çıkarmak için “Suriye’ye adam gönderir bu tarafa üç beş füze attırırım” diyenler kendi halkını katletme planları da yapmaktadır. Ankara Katliamı da böyle bir planın ürünüdür.

Soruşturma sürecinin sağlıklı yürütülmesinin ve katliamın aydınlatılması için bugün acilen yapılması gerekenler ise;

– Soruşturma dosyasındaki kısıtlılık kararının, biz bu olayın aydınlatılmasını elbette ki herkesten çok isteyen mağdurlara yönelik uygulanmasına derhal son verilmesi;

– Soruşturma sürecinin; katliamın gerçekleşme sürecinin öncesinde ve sonrasında parçası olan siyasi polis tarafından değil bizzat savcılık tarafından yürütülmesi;

– Soruşturma sürecinin katliamın siyasi sorumluları, MİT ve emniyet yetkililerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi;

– Cumhurbaşkanı, başbakan ve AKP iktidarının tüm temsilcilerinin sürecin hukuksal takibini ve soruşturma mercilerini siyasi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye, katliamda parmağı olanları aklamaya çalışmaya son vermesidir.

Başlarken söyledik, UNUTMUYORUZ, AFFETMİYORUZ,

Bilinmelidir ki biz aşağıda imzası olan hukuk örgütleri ve bu katliamı aydınlatacak olan hukukçular, bu soruşturmanın asıl sahibidirler. Barış talebini dile getirirken katledilen arkadaşlarımıza, barış özlemleri bombalanan halklara barışın yanı sıra bir de adalet sözümüz var.

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ

DEMOKRASİ İÇİN HUKUKÇULAR

HALKEVLERİ HUKUK DAİRESİ

HUKUKTA SOL TAVIR DERNEĞİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ

ÖZGÜRLÜKÇÜ HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI

Emek, barış ve demokrasi güçleri kazanacak!

Faşist-gerici siyasi örgütlerin,faşist diktatörlüğün katliamlarına,silahlarına bombalarına, barbarlığınıza,vahşi

katliamlarınıza  boyun eğmeyeceğiz.

Özgürlüğü,demokrasiyi,emeği, sosyalizmi ve barışı  savunmayı sürdüreceğiz!

Emek, barış ve demokrasi güçleri kazanacak!

Üzgünüz, Öfkeliyiz, Yastayız ve İsyandayız!

ÖLEN ARKADAŞLARIMIZI ANMAK, FAŞİST KATLİAMI PROTESTO ETMEK İÇİN YARINDAN İTİBAREN

YASTAYIZ/12-13 EKİM GÜNLERİ BÜTÜN TÜRKİYE’DE GREVDEYİZ!

Bugün Ankara’da Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi için toplanmıştık.

Türkiye’nin dört bir yanından gelmiştik.

Emek, Barış, Demokrasi taleplerimizi haykırmak için gelmiştik.

İşçilerin, kamu çalışanlarının, işsizlerin, yoksulların, mağdurların sesini duyurmak için gelmiştik.

“Savaşa İnat Barış Hemen Şimdi!” demek için gelmiştik.

Saray’ın saltanatı uğruna aylardır kan dökenlere “Dur!” demek için gelmiştik.

Savaşa karşı barışı; baskı, şiddet ve zora karşı özgürlükleri ve demokrasiyi; yolsuzluğa, hırsızlığa ve sömürüye karşı emeğin mücadelesini hep birlikte yükseltmek için gelmiştik.

Başvurusu Ankara Valiliği’ne yapılmış (ve Valilikçe uygun görülmüş), bütünüyle barışçıl bir miting için gelmiştik.

Türkülerimizle, halaylarımızla, pankartlarımızla, sloganlarımızla ve coşkuyla miting alanına yürüyüşümüz başlarken patlattılar bombaları.

Türkiye’nin göbeğinde, Ankara Garı’nın, binlerce polisin gözü önünde patlattılar.

Şu ana kadar belirlenebilen seksen altı kardeşimiz hayatını kaybetti, yüzlerce kardeşimiz yaralandı.

Üzgünüz, Öfkeliyiz, Yastayız ve İsyandayız!

Hiç kimse bize bu katliamın faili meçhul olduğunu söylemesin.

Bombaları tanıyoruz.

18 Mayıs’ta Adana ve Mersin’deki, 5 Haziran’da Diyarbakır’daki, 20 Temmuz’da Suruçtaki patlamalardan tanıyoruz; “aynı seriden” olduğunu biliyoruz.

Katilleri tanıyoruz.

Katiller; diktatörlük hevesleri 7 Haziran seçimlerinde kursaklarında kalanlardır.

Katiller; 400 vekil alamadıkları için ülkeyi iç savaşa sürükleyenlerdir.

Katiller; yarattıkları terör ve dehşetin korkusuyla 1 Kasım seçimlerinden galip çıkmaya çalışanlardır.

Katiller; aylardır AKrep’lerle, TOMA’larla, tanklarla, toplarla ülkeyi kan gölüne çevirenlerdir.

Amaçlarını biliyoruz.

Amaçları; bizi korkutarak, bizi yıldırarak, bizi sindirerek on üç yıllık zulüm ve hırsızlık düzenlerini sürdürmeye çalışmaktır.

Amaçları; Gezi İsyanı’ndan bu yana diktatörlüğe karşı direnen milyonlarca yurttaşın iradesini kırmaktır.

Amaçları; halkın iradesine rağmen KaçAK Saray’daki iktidarlarını devam ettirmeye çalışmaktır.

Emek, Barış ve Demokrasi Mitingimiz kana bulayanlara sesleniyoruz:

BÜTÜN VAHŞETİNİZE, BÜTÜN ŞİDDETİNİZE, BÜTÜN KATLİAMLARINIZA RAĞMEN EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE BİR ARADA YAŞAMI VE BARIŞI SAVUNMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ!

Bizi korkutmaya, bizi yıldırmaya, bizi sindirmeye çalışanlara sesleniyoruz:

KORKMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ, UNUTMAYACAĞIZ VE AFFETMEYECEĞİZ!

DÖKTÜĞÜNÜZ KANDA BOĞULACAKSINIZ!

Ölen Arkadaşlarımızı Anmak, Faşist Katliamı Protesto Etmek İçin Yarından İtibaren Üç Gün Yastayız/12-13 Ekim Pazartesi-Salı Günleri Bütün Türkiye’de Grevdeyiz!

Bütün Sendikaları, Bütün Meslek Örgütlerini, Bütün Siyasi Partileri, Örgütlü-Örgütsüz, Hangi Sendikanın Üyesi Olursa Olsun Bütün İşçileri-Bütün Kamu Çalışanlarını, İnsanlığa Sahip Çıkan Bütün Yurttaşlarımızı Katılmaya Çağırıyoruz!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

Türk Tabipleri Birliği

SF Deri işçilerinin Direnişi 87.Gününü Doldurdu

SF Deri işçilerinin Direnişi 87.Gününü Doldurdu

İşçiler ve Emekçiler Direnen İşçilerin Yanında Olmalıdır

İzmir SF Leather Deri ve Tekstil Konfeksiyon San.ve Tic.Ltd.Şti’  İşçilerinin Deriteks Sendikasında örgütlenmeye başlamasıyla işten atmalar sonrası başlayan direniş 87. gününü doldurdu. DERİTESK Sendikası’nın örgütlenme çalışması yürüttüğü SF Deri’de 200 işçi; SF Konfeksiyon’da 200 işçi kötü koşullarda, düşük ücretlerle çalışıyor. Deriteks her iki işyerinde de örgütlenme çalışması yürütüyor.

SF Leather Deri, Uluslararası Mulberry, Lancel, Je Porte Mon Bebe, Haremligue, Michael Corse firmalarına kadın ve erkek çantası, cüzdan gibi malzemeler üretiyor. İşçilerin ürettiği çantaları  Mulberry  firması  en düşük 3-4 bin TL’sına pazara sunuyor.

İşveren SF Leather Sendikal  Hak ve Özgürlüklere Saldırıyor.

İşçilerin Deriteks Sendikasında örgütlenmesini hazmedemeyen işveren 14 sendika üyesini 25-26 Mart tarihlerinde işten çıkarmıştı.  Fabrikada çalışmaya devam eden diğer sendika üyelerine baskı uygulamaya ve sendikadan istifa ettirmeye çalıştı. Geçtiğimiz 87 gün içerisinde Deriteks Sendikası İzmir Şubesi defalarca İşverene, sendikalaşmanın İşçilerin yasal hakkı olduğunu belirtti. İşverene bu hakka saygı duyma ve atılan işçileri geri alma çağrısını yineledi. İşten çıkarılan işçilerin direnme hakkını kullanmalarına tahammül gösteremeyen SF Leather Deri yönetimi işçilerin temel hak ve özgürlüklerini; örgütlenme özgürlüğünü ve ifade etme özgürlüklerini yok saydı.

SF Leather Deri’nin Patronlarından Biri İşçi Sınıfının Tanıdığı Bir İsim

SF Deri’nin ortaklarından birisi İzmir Basma Fabrikası’nın sahibi Frederic Giraud’dur. İzmir’in en eski Levanten ailelerinden biri olan Giraud’lar, Koç ailesinin dünürüdür. İzmir Basma Fabrikası’nın 2000’li yılların başında kapanmasının ardından, işçilere yıllarca kıdem tazminatları ödenmemiş ve işçiler ücret ve tazminatlarını mücadele sonucunda alabilmişlerdi.

İşçilerin Niçin Sendikalaşıyor?

SF Leather Deri’de işçiler yoğun  ve uzun çalışma saatlerine karşın düşük ücret almakta. Fazla mesai ve hafta sonu mesaisi yaparak düşük ücretleri yükseltmeye çalışıyorlar; böylelikle mesailerle oniki saate kadar uzayan günlük iş saatleri arasında, yemeklerin yetersizliği neredeyse aç çalışmalarına yol açıyor;‘’ramazan paketi” dışında hiçbir yardım ya da sosyal hakta almıyorlar. Ayrıca işçiler, yöneticilerin işçilere yönelik  yaklaşım ve davranışları (hakaret, azarlama) vb. uygulamaların kaldırılması ve işverenle toplu sözleşme masasına oturarak çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi için  mücadele ediyorlar.

Din ve İnanç Özgürlüğü Yok Sayıldı

SF Deride  kadın işçilerin başörtüsü takması yasak. İşçilerin sendikal örgütlüğe yönelmeleri ve mücadelelerinin kazanımı ile kadın işçilere başörtüsü yasağı kaldırıldı. İşveren işçilerle yaptığı toplantıda inanç özgürlüğüne saygılı olacağını açıkladı. Ayrıca bir oda, ibadet yeri (mescit) olarak düzenlendi. Yemeklerde iyileştirmeye yapıldı.

SF Deri Patronları İşçilere ve Sendika Yönetimine Hukuk Dışı Uygulamalarla Baskı Uyguluyor

SF Leather Deri işçilere ve sendika yönetimine haksız rekabete dair yasa hükümlerini ihlal ettikleri ve bu nedenle zarara uğradıklarını iddia ederek 300 bin lira tazminat talebiyle dava açmıştır. Nitekim 26.05.2015 tarihinde direnen işçilerin beklemekte olduğu kamuya ait Serbest Bölge girişinde  bulunan pankarta İcra Memurunca el konulmuş  ve  2. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimliği 25.05.2015 tarihinde tensiben vermiş olduğu ihtiyati tedbire dair kararı, işçilere ve sendika başkanına  tebliğ etmiştir.

Sendika Üretici bir Firma mı ?

Sendika  haksız rekabetin unsuru olamaz. Sendika Deri ve konfeksiyon alanında üretici bir firma değildir. Deri konfeksiyon sektöründeki rekabetin tarafı da değildir. Deriteks İzmir Şubesi Yöneticileri ve Sendika üyeleri, uluslararası sözleşmeler ve yasalar çerçevesinde örgütlenme haklarını kullanmıştır. Ulusal ve uluslar arası yasalar çerçevesinde yürütülen sendikal faaliyetin, “deri çanta imalatı sektöründe” işverenler arasında gerçekleşen rekabete bir etkisinin bulunması söz konusu bileolamaz..

İşverenin Talebi ile Mahkemenin Kararını Hukuka Aykırı Buluyoruz.

Mahkemenin kararı hukuka aykırıdır ve sendikaların sınıf içerisinde örgütlenmesini ve  faaliyetini yasaklamaktadır.

Kararda; ‘‘..organizasyon ve üretim bilgilerini, çalışanlara ilişkin politikalarını müşterilerinin ticari unvan ve markalarını, afiş, pankart, yazı ve internet ortamında kullanmalarının engellenmesi için bu tür yazı, görsel,haber ve yorum içeren;

a-)Afişlerin asılmasının, toplantı ve gösterilerde kullanılmasının,

b-)internet ve sosyal medyada paylaşmalarının, ‘’ önlenmesine diyor. Sendikalar Yasası ‘‘çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerin korunması ve geliştirilmesi için’’ esasları düzenlemekte ve işçilerin haklarının ilerletilmesinde ve çıkarlarının savunulması görevini  içermektedir.  Bu karar ile “şirketin organizasyon ve üretim bilgileri” ile “çalışanlara ilişkin politikaları” konularının afiş, pankart, yazı, internet paylaşımı, haber ve yorum yapılamaz duruma getirilmektedir. Sendikal faaliyet uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasalara aykırı bir şekilde  yasaklanmaktadır. SF deri’nin ‘’organizasyonu ve üretim bilgileri’’ ve ‘’çalışan politikaları’’ doğrudan sendikanın ulusal ve uluslararası yasalarca belirlenmiş çalışma alanına girmektedir. Sendikanın işverenin çalışanlara ilişkin politikalarını eleştirmek, kamuoyuyla paylaşmak, işçilerin lehine değiştirmek için faaliyet yürütmesi, işçilerin haklarının korunması, ve pazarlık konusu yapması  asli göreviyken, kararın kapsamı düşünüldüğünde   sendikal faaliyetin yasaklanması söz konusudur. Karar bu yönüyle de hukuka aykırıdır. .

Sendikal faaliyet Ulusal ve Uluslararası yasalarca; ILO’nun 87 ve 98. Maddeleri ve Anayasa hükümlerince güvence altına alınmıştır.

Mulberry Markasının Çalışma Yaşamı Kriterleri

SF Deri’nin  ürettiği çantaları satan Mulberyy firması da kurumsal ve sosyal sorumluluk politikaları gereği, işçilerin özgür bir şekilde sendikalara üye olmalarının ve toplu pazarlık özgürlüklerinin tanınması gerektiğini savunmaktadır.

“1‐ Örgütlenme Özgürlüğü ve Çalışanların Temsili

Tedarikçilerin çalışanların istedikleri bir derneği kurma ya da katılmalarına ve çalışanların haklarına saygı duymaları gerekir (işçi konseyleri, sendika veya işçi birlikleri gibi). Örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık haklarının kanunen kısıtlandığı durumlarda işveren bağımsız, özgürce gelişebilecek toplu pazarlığa engel olmamalı, bunu kolaylaştırmalıdır. İşçi temsilcilerinin işyerinde görevlerini yerinegetirme imkânları vardır ve bu nedenle ayrımcılığa maruz bırakılamazlar.

2‐ Ayrımcılık yapılamaz

İşe alım sürecinde; ırk, kast, milliyet, din, yaş, engellilik, cinsiyet, medeni durum, cinsel yönelim, sendika veya siyasi üyelik, eğitime erişim, terfi, işten ayrılma konularında ayrımcılık yapılamaz.”

Firmanın açıkladığı kriterlerden başlıcaları  bunlardır. SF Leather Deri aynı zamanda müşterisi Mulberyy markasının işçilere yönelik kriterlerine de uymamaktadır.

Deriteks İzmir Şubesi ve işçiler de SF Deride’ki  tüm faaliyetlerini  yasal  ve meşru güvencelerini hatırlatmak ve SF Deri’yi  işçilerin yasal  haklarına uymaya davet etmek istemektedir. Firmanın mal sattığı şirketlerin kriterlerine uygun davranmasını istemek ve işten attığı işçilerin geri almasını ve iş yaşamını sürdüren işçilerin üzerindeki baskıların ve sendikal örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını talep etmektedir.

Demokratik  Hakların Kullanılması Yasaklanamaz

Deritekas İzmir Şubesi’nin sendikalı olan işçilerin işten çıkarılmasına, çalışan işçilere baskı uygulanmasına karşı demokratik barışçıl tepkilerini göstermeleri, pankart açmaları, basın açıklaması yapmaları, sosyal medyada paylaşmaları, sendikal faaliyetin ve temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarının bir biçimidir. Mahkemenin pankarta icra  yoluyla el koyması, sosyal medyada ve internette paylaşmalarını yasaklaması aynı zamanda temel hak ve özgürlüklerinin yasaklanması ve kısıtlanması ya da hakların uygulanmasının engellenmesi anlamına gelmektedir.

İşveren ve yargı düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, işçilerin toplu pazarlık haklarının engellenmesi yönündeki hak ihlallerini durdurmalı ve evrensel hukuk ilkelerinin gereğini yapmalıdır.

İşçiler, Emekçiler, Sendikalar, Meslek Örgütleri,  Emekten  Yana Tüm Örgütler  SF Deri İşçilerini Yalnız Bırakmayacaktır. GÜN DAYANIŞMA ve HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKMA GÜNÜDÜR.

SF Leather Deri’nin düşük ücretlerle çalıştırmave ücret köleliğine karşı Deriteks İzmir Şubesinde örgütlenmeye çalışan ve işverenin ağır politikalarıyla karşı karşıya kalan işçilerin davası hepimizin, tüm işçilerin, emekçilerin davasıdır. Eğer SF Deri işçisi kazanırsa, tüm emekçiler kazanacak!

İşten atılmalara, sendikasızlaştırmaya, asgari ücret köleliğine, sendikal hakların, ifade ve düşünce özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yapma hakkının, örgütlenme özgürlüğünün sosyal medya ve internet paylaşımlarının yasaklanmasına karşı ve tüm  iş kazaları ve işçi cinayetlerine, sömürüye ve baskıya karşı SF deri işçileriyle dayanışmaya!

Yaşasın Emekçilerin Sınıf  Dayanışması!

20.06.2015

İmece-Der

 

İşte Deniz, Yusuf, Hüseyin

Ölülerimiz .İşte Deniz, Yusuf, Hüseyin

Bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm fidanları

Emperyalizmin, faşizmin işbirlikçileri kuşatmış çeveresini

Sehpadalar

Boyunlarında faşizmin ipi

Ve Onlar son nefeslerinde

Yırtıyor inançları  hançerelerini

haykırıyorlar..

”Kahrolsun faşizm, kahrolsun emperyalizm

Yaşasın işçiler köylüler ve devrimciler”

Onlar devrim ve sosyalizm mücadelesinin

Onurun bekçisi

Direnmenin..

Üniversitelerde, kampüslerde

Beyazıtta, Kızılayda, Cumhuriyet meydanlarında, alanlarda

Zapsuyunda

Fabrikalarda,atelyelerde

Grevlerede,direnişlerde

Toprak işgallerinde

Üreticilerin eylemlerinde

Köy meydanlarında,

Miting alanlarında,

Yürüdükleri gibi

Omuz omuza

Emperyalizme ve faşizme karşı

Sonsuzluğa yürüdüler

Devrim ve sosyalizm mücadelesinin kızıl gelinliğiyle…

İşçiler,yoksul köylüler, tüm emekçiler , gençlik

Yürüyorlar elele….

Kahrolsun faşizm…

Yaşasın devrim ve sosyalizm mücadelemiz…

ANIYORUZ..

 

ANIYORUZ..

1976 yılında Milliyetçi Cephe(MC) hükümeti döneminde öğrencilere yönelik saldırılar artmıştı.

Hakan Yurdakuler Siyasi Bilimler Fakültesi (SBF)  öğrencisiydi. Faşistlerin 8 Nisan 1976 tarihinde

SBF’ne silahlı saldırısı sonucu öldürüldü. İki öğrenci de yaralanmıştı. Hakan Yurdakuler’in

katledilmesi üzerine aynı gün öğrenciler Kurtuluş’a doğru yürüyüşe geçti, Hacettepe Köprüsü

altına mevzilenmiş polisler kitlenin üzerine yaylım ateşi açtılar. Açılan ateş sonucu devrimci öğrenciler

Burhan Barın ve Eşari Oran  yaşamını yitirdi.  En az, 50 kişi yaralanmıştı.

Onları saygıyla anıyoruz. Unutmadık..

Kahrolsun Faşizm..

Halil Sekan Öz Ölümsüzdür

Değerli öğretmenlerimizin onuru ve kişiliğine saldıranlar onur abidelerinin karşısında

her zaman ezilecek ve değersizlikleri ile tarihin çöp sepetine atılacaklar..

Çürümüş düzenin direnç çiçekleri ve onurlu öğretmenleri hiç unutulmayacak..

Yaşarken öğrettikleri kadar, ölümsüzleşirken de öğretmeye devam ediyorlar.

Onların öğrencileri de onların onurlu ve dirençli yolundan gidecek..Ülkemizin

sömürülen, ezilen halkı onurlu öğretmenlerini unutmayacak..

Halil Serkan Öz  hep yaşayacak ve yaşatacaktır..

Halil Sekan Öz Ölümsüzdür..

Yalova Valisi istifa etmelidir.

Kahrolsun faşizm.

Yaşasın mücadelemiz !