AHMET DEMİR

                                                                                   AHMET DEMİR (10.01.1954-07.06.2020)

Ahmet Isparta Şarkikaraağaç Yakaemir köyün’den çok topraklı bir köylü ailenin çocuğudur. Babası Emin, ilkokul mezunudur, annesi Behiye de ilkokul üçüncü sınıfa kadar kadar okumuştur. Aile, Ahmet on yaşındayken Nazilli’ye göç ederler. .Babası Emin, Nazilli Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğün’de çalışmaya başlar. Beş kardeştirler; Yıldız, Gönül, Ahmet, Yusuf ve en küçük Emir Ali. Çocuklardan Ahmet, Emir Ali ve Yusuf derslerinde çok başarılı, çalışkan, zeki öğrencilerdir. Ahmet ilkokulu Yakaemir Köyü ilkokulunda 4. Sınıfa kadar okur.  Ailenin Nazilli’ye göç etmesi nedeniyle Fatih İlkokulu’nda öğrenimine devam eder, ortaokulu  Nazilli Yenimahalle Ortaokulu’nda bitirir.  Aydın Fen Lisesi sınavını kazanır  ve  yatılı olarak okur.  1972-1973 öğrenim yılında Ege Üniversitesi Maden Fakültesi’ni kazanarak kayıt yaptırır.

Lise yıllarında  1968 gençlik eylemlerinden  ve devrimci demokrat düşüncelerden; 68’in özgürlük, demokrasi, bağımsızlık mücadelesinden, gençliğin isyan ve başkaldırısından etkilenir. 68’in en önemli özelliklerinden biri insanlığın tüm acılarını, açlığı, yoksulluğu, ekmek, aş ve iş  kavgasını kendi acıları olarak sahiplenmesidir.  Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da, Ortadoğuda, ezilen ulusların ve halkların acılarına ve mücadelelerine omuz vermesi, destek olması, anfilerde, meydanlarda, “kahrolsun emperyalizm “, “6.Filo defol”, “yanke go home”  diyebilmektir.

68 Ruhu tekelci kapitalizmin dayattığı burjuva yoz, bireyci yaşamı ve burjuva-feodal kültüre karşı mücadele etmek,  15-16 haziranda işçilerin fabrikalardan çıkarak sokakları alanları doldurmasıyla dayanışma içerisinde olmak, örgütlenmek, önleri kesildiğinde direnmek, sömürüye, zora, baskıya karşı barikatlarla karşı çıkmaktır, dişe diş mücadele etmektir. İşte Ahmet tüm bunları gören, anlamak için okuyan, okudukça anlayanlardandır.

Üniversite’ye başladığı yıllarda kendini devrimci-demokat gençlerin arasında, 1974 Yılından başlayarak özel okulların kapatılması, üniversitelerde, okullarda ve KYK yurtlarında faşist işgale karşı mücadelede içerisinde bulur. Bu süreçte kurulan İzmir Yüksek öğrenim derneği faaliyetlerine katılır.1976 öğretim yılında, İzmir’de İzmir Yüksek Öğrenim Derneği (İzYÖD) faşist MC iktidarı tarafından kapatılmış, faaliyetleri yasaklanmıştır. Tutuklanan yöneticileri hapse mahkum edilirler. Ahmet Demir dostumuz bu süreçte Mahir Çayan’ın siyasi görüşlerini savunur, üniversiteye devam etmez. Devrimci Kurtuluş grubunda yer alır. Sonraki yıllarda Devrimci Savaş grubunda yer aldığını Ege Üniversitesi Hastanesin’de sağlık sorunları nedeniyle yatarken ziyaretine gittiğimizde öğreniyoruz.

Seçimini yaptığı zamandan başlayarak savunduğu siyasi görüşlerin propagandasını yaparak örgütlenme çalışmalarına başlar, Antep, Maraş, Urfa, Mardin-Kızıltepe, Diyarbakır ve bölge illerini ana çalışma alanı olarak belirler.

1979 Mart ayında Urfa, Mardin, Kızıltepe, Antep il, ilçe ve köylerinde  Devrimci Savaş adlı siyasal örgütün  ”Kürt Sorunu ve Ortadogu Devrimci Çemberi” başlıklı broşürlerle çalışma yürütürken Viranşehir de bir arkadaşıyla birlikte sahte kimlikle gözaltına alınır, yaklaşık bir buçuk ay gözaltında kalırlar, ardından Urfa Cezaevi’ne gönderilirler. Urfa Cezaevindeyken “mahpus kaça kaça biter” düşüncesini düstur edinerek firar hazırlığına girişirler, yaz aylarının birinde firar edecekken başarısızlığa uğrayınca, bu firarda kaçmaya çalişan Ahmet ve arkadaşlarının kötü muamele görmemesi için başta Kemal Pir ve farklı bir örgüt davasından  yargilanan Cuma Cihan ve arkadaşlari ile hapisteki diğer mahkumlar  cezaevinde isyan çıkarırlar. Bu isyan sonrasında  Adıyaman Cezaevi’ne sürgünleri çıkar; Adıyaman Cezaevinde de boş durmazlar, Ahmet’in planlama ve girişimiyle yine bir kaçış planı hazırlanır ancak bu girişim de başarısız olur; bu kez o dönemde Mardin’in tepesinde kurulu olan cezaevine nakledilirler; Mardin Cezaevinde bilinen birçok isimle birlikte kalırlar, bunlardan biri de Acilciler örgütü davasından Eşber Yağmurdereli’dir. Bu cezaevinde sivil mahkumlar da çoktur, bir kısmı paralıdır, idareyle işbirliği yapmakta, hasad aylarında cezaevi “açık ya da yarı açık” olmamasına karşı dışarıya çıkıp topraklarıyla uğraşabilmekte, dolayısıyla cezaevi idaresiyle işbirliği ve uyum içerisinde yaşamaktadırlar.

Burada da Ahmet ve arkadaşı rahat durmazlar, kaçış için çalışırlar ancak “işbirlikçi ve idareye uyumlu” mahkumların kaçışı haber verdiklerini fark eder ve vazgeçerler; aldıkları duyuma göre çıkışta kolluk güçleri hazırda bekleyerek kaçanları oracıkta infaz edecekler ve “kaçarken “çatışmada” vurulduklarını belirterek cinayete “meşruiyet” kazandıracaklardır; iki gün bu planın işlemesini bekleyen, gerçekleşmeyince kaldıkları koğuşa baskın düzenleyen kolluk güçleri kaçış yolunu saptarlar ancak Ahmet ve arkadaşları kaçış girişini bilmediklerini söyleyip sahiplenmeyince idarenin planı boşa çıkar.

Mahkemelerde THKPC- Devrimci Savaş davası olarak geçen ve İzmir’de kurulduğu iddia edilen siyasal yapının bir de İstanbul ana davası açılmıştır daha sonraları dosyalar İstanbul Sıkıyönetim Mahkemelerinde birleştirilecektir. İzmir’de açılan davada Ahmet Demir’ in ismi geçtiğinden ve sanık durumunda olduğundan Şirinyer Askeri Cezaevi’ne sevk edilirler. Burada da işkenceli sorulardan geçirilirler. Sıkıyönetim sonrası Şirinyer Cezaevi’nde askeri dayatmalar, marş okutma, nutuk kitabını okutma, yemek duası gibi dayatmalar, havalandırma sırasında mahkumları onursuzlaştırma, kişiliksizleştirme uygulamaları vardır; arkadaşı bir gün manga çavuşunun bir siyasi mahkuma karşı aşağılayıcı zorlayıcı tutumuna karşı çıkıp manga çavuşuna yumruk atınca Urfa da Siverek te başlayan birliktelik son bulur. Arkadaşını savcılığa çıkarırlar, bu dosyadan tutuklama çıkarılınca da Buca Cezaevi’ne gönderirler.

Arkadaşının gidişinden bir süre sonra Ahmet’in adı, birlikte çalışma yaptığı iddia edilen ve Maraş’ta gözaltına alınan birçok sanık tarafından örgüt lideri olarak verilir. Sorgu için tekrar Maraş’a götürülür; bu kez “örgüt kurmak ve lideri olmak” la suçlanmakta, Maraş katliamı sırasında halkın devrimcilerle oluşturmaya çalıştığı savunma hattında “devletin kolluk güçleri”ne karşı silah kullanmak, “kurulu düzeni silah zoruyla devirmek” iddiasıyla ağır biçimde ve sistematik olarak işkence yapılarak sorgulanır; foseptik çukur filistin, kasap askısı, sırıkta ters askı falaka, elektrik ve yoğun kaba dayak, aç susuz, uykusuz bırakma….vb işkence biçimlerinin uygulandığı ve sorgulamanın üçbuçuk ay kadar sürdüğü biliniyor; o dönemde yaşayanlar Ahmet’in sorguda yöneltilen hiçbir suçlamayı kabul etmediğini, dönemin Sıkıyönetim Komutanı Yusuf Haznedaroğlu’nun bu direngenlik karşısında,kişiyi merak edip görmek istediğini ve Ahmet ile aralarında şu konuşmanın geçtiği anlatılıyor: Ahmet diyor ki “siz bu bu bölgenin sıkıyönetim komutanı olarak beni, bizleri konuşturmak için görevlendirildiniz, siz bu görevinizi yapıyorsunuz, ben de kendimi hiçbir konuda size cevap vermeyip susmakla görevlendirdim; hodri meydan! işkencelerinizi de suçlamalarınızı da reddediyorum.”

Yaşadığı işkence sürecinin Ahmet’in sağlığını ciddi bir biçimde bozduğunu onu tekrar Şirinyer Cezaevi ne getirdiklerinde, o dönemde cezaevinde olanlar açıkça görüyorlar ve anlatıyorlar. Sekiz yıl devam eden mahkumluktan sonra 1988 yılı ekim ayında tahliye olup dışardaki yaşamla buluşan Ahmet Demir ’in abisi ve yakınları sağlığının fazlasıyla bozulduğunu gözlemler ve ellerinden geleni yapar, dayanışma içerisinde olurlar. Ahmet bir tekel bayii  açıp çalıştırır daha sonra oyuncakçı dükkanıyla genişletir. 1991 Yılında kısa süre sonra evleneceği Isparta Senirkentli Keziban ile tanıştırılır; bu evlilikten 1992 yılında Özcan isimli bir oğulları olur. Ahmet yüksek tansiyon hastasıdır, 2017 yılında beynine pıhtı atar, Nazilli Devlet Hastanesinde tedavi görür, iyileşir ancak bir süre sonra da beyninde tümör saptanır; Ege Üniversitesi Tıp fakültesi Hastanesi’nde  ameliyat olur, ardından tedavi görür, hastalık zaten yıpranmış, örselenmiş bedenden yok edilemez ve 7 Haziran 2020 de yaşama veda eder. Naaşı kendi istemi üzerine Isparta Senirkent Yassıören Mahalle gömütlüğü’ne götürülür.

Direngenliğine, anısına saygıyla..

 

 

 

                                                                                  

 

 

 

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.