Basın açıklamasını İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz okudu. Basın açıklaması yapıldıktan sonra katılımcılar Gündoğdu Meydanı’na yürüyerek denize üç fidan adına karanfiller bırakıldı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
“Değerli halkımız,
İnsanların, toplumların hafızasında yer etmiş ve asla unutulmayacak bazı tarihler vardır. Halkları derinden etkileyen, yaralayan tarih hafızamız ise ne yazık ki çok fazladır. Bunlardan bir tanesi, 6 Mayıs 1972’dir.
Bir kuşak düşünün ki bilincini, canını, tüm hünerini hiçbir kişisel menfaat düşünmeden halkın mutluluğu ve ülkesinin özgürlüğüne versin. Bir kuşak düşünün ki en iyi okullarda okuyan, birkaç yabancı dil bilen, edebiyatla, şiirle, sanatla, sporla, bilimle; kısacası insanlığı ileriye götürecek her şeyle hemhal olan, en temiz, en saf, en dürüst, en kararlı, en devrimci duygularla ülkesinin ve halkının kaderini değiştirmek için yollara düşsün. Bir kuşak düşünün ki düzenin insanı olsalar sorun ve sıkıntı yaşamadan bir ömür sürebilecekken tüm bunları ellerinin tersiyle itip halkı için kavgaya girişsin. Bir kuşak düşünün ki, Denizler, Mahirler, İbrahimler, Sinanlar diye anılsın, bilinsin, bu isimler çocuklarda yaşasın, hiç unutulmasın…
İşte o kuşağın en yiğit evlatlarından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin yıldönümünde, aradan geçen yarım asırdan fazla süreye rağmen binlerce insan hala sokaklarda onları anıyor, mezarları bir çiçek bahçesinden farksız, ellerde resimlerini taşımaya devam ediyor.
Egemenler, o gencecik insanları asan faşistler bilmiyor ki, aslında halkımız kendisi için savaşan, dövüşen, bedel ödeyen insanları unutmuyor. Sinan Cemgiller Nurhak’ta öldürüldüğünde naaşlarının başında ilk ağıt yakanlar Adıyaman’ın köylü kadınlarıydı. Hala yüzbinlerce insanın ismi Deniz, Ulaş, Mahir… Hala her mitingde, her eylemde resimleri taşınanlar onlar… Asarak, katlederek yok edebileceğini sanan egemenlerin isimlerini ise hatırlayan bile yok.
Denizler bir hukuk faciası ile idam edildiler. Ne ceza hukuku ne de usulü hiçbir şekilde dikkate alınmadan, cezayı eyleme uydurmaya çalışarak Denizleri katlettiler. Verilen kararın ne hukuki bir yanı vardır ne de vicdani… Zaten idamlar halkın gönlünde yok hükmünde olduğundan bugün yine, ellerimizde onların fotoğrafları, dilimizde onların isimleriyle buradayız. İdamlar hiçbir zaman meşru olmadı, hukuki olmadı. Öldürdüler ancak yok edemediler.
Denizlerin cesareti, yurt ve halk sevgisi, kararlılığı, bilinci, inancı bugün hepimize hala yol göstericidir. 25’li yaşlarında üç gencin tüm varlıklarını bağımsızlık ve devrim kavgasına adaması, bu adanmışlığı idam sehpasında son sözleriyle haykırmaları halen en önemli miraslardan bir tanesidir.
Ülkemiz bugün hala emperyalizmin sömürgesi bir durumdadır. Ülkemiz hala yoksulların, işçilerin, köylülerin, emekçilerin ağır sömürü şartları altında yaşamak zorunda bırakıldığı bir coğrafyadır. Ülkemiz hala en ağır baskı dönemlerinden birisini yaşamaktadır. Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm bugün halen ekmek gibi, su gibi en acil ihtiyaçtır. Bu nedenle de Denizler, onların şahsında 68 kuşağının sarıldığı değerler ve verdikleri mücadele bugün halen geçerlidir.
Bizler Denizlerin manevi mirasını devralmak, o mücadele bayrağını yere düşürmemek, ülkemizi bağımsızlığa, halkımızı özgürlüğe kavuşturmak zorundayız. 6 Mayıs’tan 6 Mayıs’a anma törenleri düzenlemekle yetinmeyip onları hayatın her alanında, mücadelenin her zerresinde yaşatmaya devam etmek zorundayız. Halkımız insanca yaşayacak bir düzene kavuşana kadar mücadeleyi büyüterek sürdürmek zorundayız.
Denizlere sözümüz, ülkemizin bağımsızlığı, halkımızın özgürlüğü olmalıdır.
Onların son sözlerinde söylediği gibi; yaşasın halkların kardeşliği, kahrolsun faşizm”.
