İzmir Dersim Kültür ve Dayanışma Derneği, İzmir Demokratik Alevi Derneği, Alevi Bektaşi Federasyonu 1937-38 Dersim katliamının 88. yıldönümünde Karşıyaka Çarşı girişinde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Dem Parti, Yeşiller Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu, TÖP, HDK, Emek Partisi, Pirsultan Abdal Kültür Derneği, DKDER İmece-Der destek verdi. Açıklama Kürtçe ve Türkçe olarak okundu.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Basına ve Kamuoyuna
Bugün, Dersim’in fermanı anlamına gelen “4 Mayıs 1937 Tarihli Bakanlar Kurulu Kararı”nın 88. yıldönümüdür. Bu kararnameyle, makro düzeyde planlanan ve adına “Tunceli” denen bir soykırım projesinin startı verilmiş, kadim bir halk kendi yurdunda, kendi tarihsel yaşam alanlarında, tüm insani değerleri ve toplumsal varoluş biçimiyle yok ediliş sürecine konulmuştur.
Halklar, insanlık ağacının birer dalı ve insanlık tarihinin birer bileşkesidir. Bu somut halk gerçekliklerinin tamamı tarihsel yaşam alanları, toplumsal varoluş biçimleri ve haklarıyla var olmuştur. Halklar hiçbir hegomon yapıya hiçbir şekilde borçlu olmadığı gibi, halkların emeği, kanı ve canı üzerinden kendini var eden muktedirler ise, her çağda sayısız insanlık suçunun faili olmuştur.
Dersim soykırımı da bu insanlık suçlarından birini teşkil etmektedir. İttihatçı zihniyet ve hegomonya, kapitalist vahşetin bu topraklarda ki tek tipçi versiyonu ve kadim halklara karşı işlenen insanlık suçlarının failidir. Tek tip iktidar alanı inşa hedefiyle ve Hristiyan halklardan başlayarak bu toprakların birçok kadim halkı trajik biçimlerde tasfiye edilmiştir.
Gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet döneminde tutulan ve Dersim’in tasfiyesini esas alan raporlarda zihniyet ve pratik anlamda bir devamlılık vardır. Buna göre Dersim önce fiziki katliama uğratılacak, bu soykırım göçertme ve asimilasyonla tamamlanacaktır.
Tek tip ulus inşası kapsamında sıra Müslüman Kürt kardeşe gelmiş, hak talepleri ve direnişler ezilmiş, Koçgiri direniş ve kıyımıyla başlayan Dersim’in tasfiye süreci ise kapsamlı hazırlıkların ardından 1937 ve 38 süreçlerinde İç Dersim’in vurulmasıyla sürdürülmüştür.
Uçak filoları, büyük askeri birlikler ve zehirli gazlarla yürütülen bu Dersim Seferlerinde on binlerce insanımız katledilmiş, yerleşim birimlerimiz yakılmış, başta kız çocukları olmak üzere akıbetleri bir daha öğrenilemeyen binlerce çocuğa el konularak götürülmüş, binlerce insanımız yurtlarından koparılarak dilini dahi bilmedikleri uzak diyarlara sürülmüştür.
Dersim Raporları’nda öngörüldüğü üzere, fiziki kıyımın ardından kültürel asimilasyon süreci etkili biçimde devreye konulmuştur. Sekasor örneğinden de bilindiği gibi, Yolumuzun Rehberliğini yürütmekte olan Ocak evlatları katledilerek ve Ocaklar sistemi vurularak halkımız hem toplumsal çözülüşe hem de inanç kimliğinden koparılma sürecine konulmuştur. Yasaklar ve asimilasyonu esas alan politikalar ve eğitim müfredatlarıyla halkımızın tüm birikimlerinin ifadesi anlamına gelen dilimiz de yok oluş sürecine sokulmuştur.
Dersim, 16.yüzyılın başlarından beri kesintisiz ve sistematik biçimde kuşatma ve tecrit altında tutulmuş olup, toplumsal varlığımızı yok etmeye odaklı bu kuşatma ve tecrit günümüze kadar ve halen daha da derinleştirilerek sürdürülmektedir. Öyle ki asimilasyon ve göçertme politikaları tavan yapmış, sistematik bir şiddet sarmalıyla Dersim adeta insansızlaştırılmış durumdadır.
4 Mayıs Bakanlar Kurulu Kararı’nın 88. Yıldönümünde halkımıza çağrıda bulunuyor, bizi insan kılan, insanlık âlemi içinde ki yerimiz ve halk kimliğimiz anlamına gelen, soykırım sarmalında tüketilmek istenen Dersim gerçekliğinde ısrar etmeye, direnişi ve barış mücadelesini yükseltmeye davet ediyoruz.
88. yıldönümünde, “4 Mayıs Roza Şiyaye” vesilesiyle bir kez daha Seyit Rıza, Alişer ve Ana Zarife şahsında tüm mazlumlarımızın huzurunda dara duruyor, saygıyla anıyor ve halkımıza yaşatılan vahşeti insanlığın huzurunda bir kez daha lanetliyoruz. Bu toprakların kadim halklarından biriyiz, saygı ve kabul görmek istiyoruz. Ve dünyada ki benzer örnekleri üzerinden tarihle yüzleşme çağrısında bulunuyor, diyoruz ki:
Seyit Rıza ve idam edilen Dersim ileri gelenlerinin mezar yerleri açıklanmalı, cenazeleri ailelerine teslim edilmeli, Dersim’e nakline engel olunmamalıdır.
Arşivler açılmalı, Dersim ismi iade edilmelidir.
Sürgünler, kayıplar ve el konularak götürülen çocuklarımızın listesi ve akıbetleri açıklanmalıdır.
Toplumsal haklarımız tanınmalı, Anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır
Savaş, şiddet ve asimilasyon politikaları terk edilmeli, hak teslimi anlamına gelen “Barış Süreci” samimi ve hızlı bir biçimde işletilerek halklarımızın eşitlikçi, özgürlükçü demokratik birliği için gerekli adımlar atılmalıdır.”
