12 Eylül Askeri Faşist Darbesinin 45. Yılında
Faşizmi Lanetliyor Faşizme Karşı Mücadelede Direniş Çiçeklerini Saygıyla Anıyoruz
12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen faşist askeri cunta darbesinin üzerinden tam 45 yıl geçti. Darbe, yalnızca ülkemizin demokratik kurumlarını yok etmekle kalmamış, işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar, gençler ve ilerici güçler üzerinde kalıcı bir baskı ve terör rejimi oluşturmuştur. Bu nedenle bugün bir kez daha haykırıyoruz: Faşizme karşı mücadele, demokrasi ve özgürlük mücadelesidir.
12 Eylül: Halkın Mücadelesine Karşı Amerikancı Darbe
45 yıl önce, Türkiye’de işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin ve ilerici güçlerin yükselttiği özgürlük, demokrasi ve eşitlik mücadelesi, ABD ve NATO desteğiyle bastırıldı. Darbe ile:
TBMM, siyasi partiler, sendikalar ve ilerici kurumlar kapatıldı,
Grevler ve direnişler yasaklandı, toplu iş sözleşmeleri askıya alındı,
Yüz binlerce kişi gözaltına alındı ve işkence gördü. İşkenceyle öldürüldü.
Yüzlerce insan idam edildi, kaybedildi, akibeti, gömülü olduğu yerlerin hala nerede olduğu bilinmeyenler var;
Askeri cezaevleri, emniyet müdürlükleri, “gayrıresmi” mekanlar sınırsız, pervasız ve sistematik işkence merkezlerine dönüştürüldü.
Darbenin bilançosu resmi belgelerle sabittir:
Araştırmalara göre 12 Eylül Askeri Darbesi’nin toplumsal ve siyasal bilançosu şöyledir:
1 milyon 683 bin kişi ‘fiş’lendi.
650 bin kişi gözaltına alındı.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi idam istemiyle yargılandı.
517 kişiye idam cezası verildi.
259 kişinin idam dosyası Yargıtay’ca onandı.
49 kişi idam edildi
71 bin kişi 141, 142 ve 163’den yargılandı.
98 bin 404 kişi ‘örgüt üyesi’ olmak suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
300 kişi ‘kuşkulu bir şekilde’ öldü.
171 kişinin ‘işkenceden öldüğü belgelerle kanıtlandı.
14 kişi cezaevindeki uygulamaları protesto etmek için yaptıkları ‘açlık grevi’ sonucu yaşamını yitirdi.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
1402 sayılı yasa nedeni ile 3 bin 854 öğretmenin ve 120 öğretim görevlisinin işine son verildi.
1402 sayılı yasa nedeniyle 9 bin 400 kişi kamu görevinden atıldı ya da sürüldü.
47 yargıç görevden atıldı.
7 bin 233 devlet görevlisi bölgeleri dışına sürüldü.
937 film ‘sakıncalı’ bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 667 derneğin faaliyeti durduruldu.
İstanbul’da gazeteler toplam 300 gün yayımlanmadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
31 gazeteci cezaevine konuldu.
Gazeteciler hakkında toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere toplam 3 bin 715 yıl hapis cezası verildi.
300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci öldürüldü
49 ton gazete ve dergi imha edildi, Yüzbinlerce yayına el konuldu ve imha edildi. Sadece Bilim ve Sosyalizm yayınlarına ait 113.607 kitap yakıldı. Sol yayınlarına el konuldu ve yakıldı. Yayınevi sahipleri gözaltına alındı, tutuklandı, işkence gördü. İlhan Erdost işkence yapılarak öldürüldü.(1)
Tüm bu rakamlar, 12 Eylül’ün toplumsal belleğimizde yarattığı derin ve kalıcı yaraları gözler önüne sermektedir.
Ekonomik ve Sosyal Etkiler; 24 Ocak Kararları ve Sendikal Baskı
12 Eylül darbesi, 24 Ocak 1980 kararlarının uygulanması ve neoliberal ekonomik dönüşümün önünün açılması için bir araç olarak kullanıldı. Darbe ile işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış hakları sistematik olarak tasfiye edildi;
Sendikal faaliyetler durduruldu, grevler yasaklandı, toplu iş sözleşmesi hakkı askıya alındı, mücadeleci konfederasyon DİSK kapatıldı; yöneticileri gözaltına alındı, tutuklandı.
Nisan 1981–Eylül 1983 arasında 148 toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlandı;
1980–1987 arasında reel ücretler yüzde 40 geriledi,
Emekçilerin örgütlenme oranı yüzde 40’tan yüzde 10’lara düştü.
Bu süreç, işçilerin önce örgütlerini, sonra özlük haklarını, giderek iş güvenliklerini kaybetmelerine yol açtı. 12 Eylül ile başlayan ve Özal dönemiyle derinleşen özelleştirme politikaları, bugüne kadar kesintisiz şekilde sürdürülmekte; uluslararası sermaye ve çokuluslu şirketlere tam açılma, toplumsal zenginlik ve doğal kaynakların talanını hedeflemektedir.
Siyasal ve İdeolojik Dönüşüm
12 Eylül darbesi, yalnızca emekçileri değil, toplumun ilerici birikimini, kazanımlarını de hedef aldı. ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesi doğrultusunda Türk-İslam sentezi resmi ideoloji haline getirildi:
Tarikatlar, cemaatler ve gerici yapılar devletin merkezine taşındı,
Din dersleri zorunlu hâle getirildi, toplumsal yaşamın dincileştirilmesinin önü açıldı.
Bu ideolojik dönüşüm, bugün hâkim olan siyasal İslamcı rejimin temellerini attı ve toplumun eğitim, kültür ve sosyal yaşamını doğrudan etkiledi.
Kürt dili, kimliği yok sayıldı, düşmanlaştırıldı; kürt olmak sorgu merkezleri ve cezaevlerinde işkence ve vahşetin ayrı bir nedeni olarak görüldü. Toplumda ayrıştırma, düşmanlaştırma politikaları uygulandı.
Darbenin Kurumsallaşması ve Günümüzdeki Sürekliliği
1982 Anayasası, cunta tarafından tekelci burjuvazinin iktidarını pekiştirmek için yapıldı. Bugün hâlâ, AKP iktidarıyla birlikte yeni mekanizmalar da devreye sokularak, hukuk tanımaz uygulamalarla faşizmin varlığı sürmektedir.
2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleri ile kuvvetler ayrılığı fiilen yok edildi,
Parlamenter sistem tasfiye edilerek tek adam rejimi kuruldu,
Belediye başkanları, seçilmişler kayyımlarla görevden alındı, muhalefet susturulmaya çalışıldı;
OHAL ve KHK rejimiyle binlerce kamu çalışanı ihraç edildi,
Eğitim, sağlık, adalet ve medya-habercilik alanlarında gericilik ve sermaye çıkarları hâkim kılındı.
Bugün uygulanan politikalar, 12 Eylül’ün kurumlaşmış ve kalıcı sonuçlarıdır. AKP iktidarı, dincileştirilmiş, toplumsal cinsiyetçi uygulamaları yoğunlaştırarak, eğitim sistemiyle “dindar ve kindar gençlik” yetiştirmekte; doğa ve yaşam alanlarını çokuluslu şirketlerin talanına açmaktadır.
Faşizme Karşı Mücadele Günceldir
12 Eylül darbesi, işçi sınıfı ve emekçilerin yükselen mücadelesine karşı yapılmış bir saldırıdır. Bugün de emekçiler iş ve örgütlenme güvencesi, iş güvenliği olmaksızın düşük ücretle, işsizlik tehdidi altında, yoksullukla mücadele etmektedir; kadınlar ve gençler gericiliğin baskısı altında, gelecek belirsizliği içerisinde umarsızlaştırılarak ezilmektedir.
Tarih bize göstermiştir ki kaybedilen her şey yeniden kazanılabilir. Emekçilerin, kadınların ve gençlerin birleşik örgütlü mücadelesi, faşizmin karanlığını dağıtacak tek çıkış yoludur.
Sonuç
12 Eylül karanlığının 45. yılında bir kez daha haykırıyoruz:
Faşizme karşı mücadele, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik mücadelesidir.
Direnen, bedel ödeyen, hayatını kaybeden devrimci, ilerici ve demokratları saygıyla anıyoruz.
Yaşasın emek, özgürlük ve demokrasi mücadelesi.
(1) Tihv Dökümantasyon