İmece Dostluk “Tarihe Yolculuk Maria Suphi ve Onbeşler”i anma, söyleşi-imza etkinliği yaptı.

Fotoğraf: İsmail Hakkı, Ethem Nejat, Mustafa Suphi

İmece Dostluk  Mustafa Suphi , Onbeşler ve Maria Suphiler ‘in  katledilmelerinin 101.yılında  anma ve söyleşi düzenledi.  101 yıl önce katledilen Türkiye Komünist  Partisi Kurucu Yöneticilerinin  anıldığı  toplantıda önce İmece Dostluk adına   aşağıda ki metin ve Nazım Hikmetin ” 28 Kânunisânî’yi Unutma!”  şiiri  okundu.  Onbeşler, Maria Suphi ve devrim sosyalizm mücadelesinde yitirdiklerimiz adına saygı duruşu yapıldı.

Fotoğraf: katılımcılar, Onbeşler ve devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirdiklerimize saygı duruşu 

Fotoğraf; Kenan Karabağ    “Maria Suphi Bir Direnişin Öyküsü” romanının yazarı

Kenan Karabağ  on  yıllık bir araştırma ve emek sonucu kaleme aldığı “Maria Suphi  Bir Direniş öyküsü” kitabını anlattı. 101 yıl önce öldürülen onbeşleri ve Maria Suphi’yi anlatan  Kenan Karadağ,  onbeşleri ve Maria Suphi’nin  Anadolu’daki zor günlerini , abluka altındaki ölüm yolculuklarını, Ankara hükümetinin bilgi onay ve talimatıyla hunharca öldürülerek, ağırlık bağlanarak Karadeniz’in derin sularına atılmalarının öyküsünü anlattı. Katliam gecesi darp edilerek  elleri ayakları bağlanarak Çömlekçi sahilinde bir eve kapatılan Maria Suphi iki buçuk yıl zincirlenerek hükümetin çete başlarından Yahya Kaptan, Nemlizade Ragıp  ve Rizeli çeteciler tarafından tecavüz edilen, ve direndiği için öldürülen ve Karadeniz’e atılan Maria Suphi’nin hazin olduğu kadar öfkelendirici  hikayesini  anlattı.

Fotoğraf : Demet Çalışkan, İmece dostluk adına  konuşma yaptı..

“Sevgili dostlar, yoldaşlar  hoş geldiniz, İmece Dostluk Dayanışma Derneği olarak hepinizi selamlıyoruz.

Hoş geldiniz Kenan Karabağ, MARİA’nın  varlığını araştırıp yazarak bilinir kılan yazar dostumuz, hoş geldiniz, iyi ki araştırdınız, yazdınız, iyi ki geldiniz! Teşekkür ederiz.

10 Eylül 1920’de Baku’ da kurulan TKP Kurucu Merkez Komitesi’nin, 28-29 Ocak 1921 tarihinde kara bir kış gününde katledilmesinin üzerinden 101 yıl geçti.

Karadeniz’in karanlık sularında,  gerçekleştirilen bu katliamın 101. Yılında, bizler, bugün, Mustafa Suphileri, Ethem Nejatları ve 15’leri ve bugüne de yeterince bilinmeyen, adı anılmayan 15 lilerin YANINDA VE ONLARDAN BİRİ  olan Maria Suphi’yi unutmadık, unutmayacağız.

Emperyalist işgal ve saltanat yıllarında  Baku’da kurulan TKP’nin  kurucu merkezi, emperyalist işgale karşı işçileri köylüleri  örgütleyerek bağımsızlık mücadelesine katılmak  için  Anadolu’ya geçme kararı almıştı. Ancak  Anadolu’ya geçer geçmez burjuvazinin temsilcileri tarafından  geleceğin alternatifi sosyalist bir iktidar seçeneği olarak görüldükleri için “yılan küçükken ezilir” bakışıyla katledilmişlerdi.

Mustafa Suphiler’in TKP’sinin  kurucu merkezinin katliamıyla eşitliğinin, özgürlüğün, anti-emperyalizmin, emeğin-emekçinin  yoksul köylülerin ve farklı milliyetlerin eşitlik mücadelesinin,  tasfiye edileceğini düşünen burjuvazi, 101 yıldır iktidar mücadelesinde aynı zor ve katliam yöntemlerini sürdürmekten hiç geri durmadı. 101 yıl boyunca komünistlere, devrimci-demokratlara  ve farklı miliyetlere karşı şiddet, kırım, kıyım ve zor, katliam politikaları sürdürdü.

Mustafa Suphiler in TKP’sinin sarayın saltanatına , emperyalist işgale, işbirlikçilerine, sömürücülere, zalimlere  karşı  yaktıkları  ateş bugün yanmaya devam ediyor. Sermayenin iktidarı ve faşizm bu ateşi söndüremeyecek!

Mustafa Suphileri anmak demek yeni sömürgeciliğe, işbirlikçi tekelci burjuvaziye ve kapitalist sisteme karşı mücadele etmek demektir.  İşçi sınıfının  sendikal  ve siyasi örgütlülüğünü yaratmak, güçlendirmek, desteklemek  demektir. Tüm ezilenlerin örgütlenme ve direnme hakkını savunmak demektir.

Bugün  düşünce,  ifade, basın  özgürlüğü  ve örgütlenme özgürlüğü için mücadele,  yerel yönetimlere atanan kayyımlara, seçmen iradesini yok sayan politik tercihle yapılan milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına, üniversite ve fakültelere demokratik seçimi yok sayarak atanan kayyımlara karşı mücadelenin birleştirilmesinden geçiyor.

Politik duruşu ve ifadeleri, yazıları, konuşmaları nedeniyle sosyal medyada linç edilmeye çalışılan, tehdit edilen, hedef gösterilen, adli, idari baskı ve baskınlarla çembere alınan, özgürlüklerinden yoksun bırakılan  gazeteci, yazar ve sanatçılara sahip çıkmaktan geçiyor.

Bugün hak ve özgürlükler için mücadele, KHK ile atılan tüm kamu emekçilerine, işçi kıyımı ve cinayetlerine, kadınlara, farklı cinsel yönelimi olanlara  yönelik tecavüz, taciz ve her tür şiddette karşı mücadeleden geçiyor.

Bu mücadele, ajanlaştirilmak, muhbirleştirilmek için kaçırılan gençlere, devrimcilere, hak eşitliği temelinde kardeşlik isteyen Kürtlere; savaş-çatışma , zor ve baskı-diktatörlüklerden kaçan Suriyeli,  Afganlı, etnik, ulusal kökeni ne olursa olsun göçmen, mülteci insanların, işçilerin haklarına sahip çıkmaktan geçiyor.

Bu mücadele, sürdürülebilir ve geleceğe devredilebilir doğal yaşam ve çevre  haklarına sahip çıkmak üzere kapitalizme karşı mücadeleden geçiyor.

Çünkü tarih bize güçlerini birleştiren, mücadelesi ortaklaşan hiçbir gücün yenilemeyeceğini öğretti.

Bu mücadelenin bileşenlerinden biri olarak bir kez daha tekrarlıyoruz.

Birleşirsek mutlaka kazanacağız; biz kazanacağız, biz kazanacağız.”

Fotoğraf, Esengül Uzun  Nazım Hikmet’in  “28 Kânunisânî’yi Unutma!” şirini okudu

Nâzım Hikmet Ran

ta ata aa ta ta ha ta tta ta

tarih

sınıfların
mücadelesidir

1921

kanunisani 28
karadeniz
burjuvazi
biz

on beş kasap çengelinde sallanan
on beş kesik baş
yoldaş

bunların sen

isimlerini aklında tutma

fakat

28 kanunisaniyi unutma!
“siyah gece
“beyaz kar
“rüzgar
“rüzgar”.

trabzondan bir motor açılıyor
sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
motoru taşlıyorlar
son perdeye başlıyorlar!

burjuva kemal’in omuzuna binmiş
kemal kumandanın kordonuna
kumandan kahyanın cebine inmiş
kahya adamlarının donuna
uluyorlar

hav… hav… hak… tü
yoldaş unutma bunu burjuvazi

ne zaman aldatsa bizi
böyle haykırır:

– hav…hav…hak…tü

– gördün mü ikinci motörü?

– içinde kim var?

– arkalarından gidiyorlar.

– ikinci motör birinciye yetişti

– bordoları bitişti

– motörler sarsılıyor

– dalgalar sallıyor sallıyor dalgalar.

– hayır

iki motörde iki sınıf çarpışıyor

– biz onlar!

– biz silahsız onlar kamalı

– tırnaklanmız

– kavga son nefese kadar

– kavga

– dişlerimiz ellerini kemiriyor
kamanın ucu giriyor

– girdi…

– yoldaşlar, ey!

artık lüzum yok fazla söze:

bakın göz göze

– karadeniz

on beş kere açtı göğsünü,
on beş kere örtüldü.
onbeşlerin hepsi
bir komünist gibi öldü

(nâzım hikmet, moskova 1923)

 

Fotoğraf; Kemal Dağlı -Şair

“İçimden geldi…

Dalga dalga vurur başın taşlara
Derin de mi yaran oy Karadeniz
Gözümde çağlayan kanlı yaşlara
Söyle dertlerini say Karadeniz

Pusuya mı düştün tora takıldın
Yelkeni mi battı yere çakıldın
Sanki kerem gibi kora yakıldın
Çırpınır yüreğin vay Karadeniz

Yüreğimde nefer şanı Mustafa
Soy adı Supi’dir dedi bir tayfa
Tarih kan ağlıyor bir kara sayfa
Sır dediler bana duy Karadeniz

İster yıllar geçsin isterse asır
Gam yeme zincirin kıracak esir
Mihmanım dağlara döşeğim hasır
Demlenir közün de çay Karadeniz

Maksudi Maria dostu anarken
Kalleş karanlıkta fener sönerken
On altı yoldaşım sana kanarken
Beni de kalbine koy Karadeniz

Kemal Dağlı”


Bir cevap yazın

Your email address will not be published.