
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde ‘Gezi Direnişi’ nedeniyle Osman KAVALA’YA yapılan hukuksuzluğu ve 2016 yılında İzmir’de ‘Bilimsel Laik Anadilde Eğitim ‘ hakkı için yapılmak istenen basın açıklamasında gözaltına alınan 90 kişiye verilen cezalarla ilgili açıklama yaptı. Açıklamayı KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Eğitimsen 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Ali Kılıç okudu.
Açıklama şöyle;
”
İçinde bulunduğumuz hafta, biri istanbul’dan, biri İzmir’den iki yargı haberi Türkiye’de yargının ne hallere düştüğünü ortaya çıkardı.
Gezi isyanının ne olduğunu anlamamakta ısrar eden AKP iktidarı, milyonlarca insanımızın özgürlük ve demokrasi talebiyle sokağa döküldüğü o günleri darbe teşebbüsü olarak görmekte ve göstermekte ısrar ediyor. Konuyla ilgili olarak uyduruk delillerle açılan davalar sürdürülmeye, sırf Gezi isyanına katıldı diye darbeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar darbecilikle suçlanmaya çalışılıyor. AİHM kararlarına rağmen Osman Kavala siyasi rehine olarak tutuluyor.
18 Şubat’ta gerçekleşen Gezi yargılamasında gerçek şu ki çoğumuzun ummadığı bir beraat kararı çıktı. Aslında dava dosyasında doğru dürüst bir kanıt olmadığını, Gezi’nin yargılanamayacağını hepimiz biliyorduk. Ama aynı zamanda artık yargının saraydan emir aldığını, zaten o olmasa davanın bu noktaya kadar gelmesine bile gerek olmadığını da biliyorduk. Buna rağmen verilen beraat kararına hepimiz sevindik, Osman Kavala’nın 840 günlük hukuksuz tutukluluğunu sona erdirecek tahliye kararına ayrıca sevindik. Ancak AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan hızla bir talimat geldi ve Kavala için “darbecilik” iddiasıyla gözaltı kararı alındı. Bunu takiben bu saçma gerekçeyle kendisinin tekrar tutuklandığı haberi geldi.
Aynı günlerde bir başka yargı garabeti İzmir’de yaşandı. 2015 yılında bilimsel, laik, anadilde eğitim talebiyle İzmir’de yapmak istediğimiz basın açıklaması polis tarafından engellenmiş, 90 arkadaşımız darp edilerek gözaltına alınmıştı. İktidar yargısının başlattığı yargılama sürecinde, basın açıklaması yapma hakları engellenen ve darp edilen arkadaşlarımızın davacı olduğu kolluk kuvvetleri yerine gözaltına alınan 90 arkadaşımızdan 81’ine geçtiğmiz günlerde hapis cezası verilmiştir. Hatırlatmak isteriz ki, kolluk kuvvetlerinin başında olan ve arkadaşlarımızın darp edilmesinde birinci derecede sorumluluğu olanlar daha sonra FETÖ ile ilişkilendirerek tutuklanmışlardı. İktidar yargısına, verdikleri bu karar ile iktidarın eski ortağı FETÖ üyelerinin bir icraatını daha onaylamış olduklarını, “istediklerini vermeye” devam ettiklerini hatırlatmak isteriz.
Değerli dostlar, İzmir’de yaşanan davaya ilişkin bir şeye daha değinmek istiyoruz. O gün sokağa çıkanlar bilimsel, laik, anadilde eğitim talep ettikleri için bugün cezalandırıldı. Hepimiz biliyoruz ki; yaşadığımız coğrafya çok dilli, çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya sahip olmasına rağmen cumhuriyet tarihi boyunca izlenen tekçi politikalar yüzünden farklılıklarımız her geçen gün yok edilmektedir. Bu coğrafyada yaşayan farklı diller, yasaklar ve asimilasyonun kıskacına alınarak yok edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de konuşulan bazı diller yok olmuş, bazıları ise yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır. UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre, Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altındadır.
Bugün aynı zamanda UNESCO tarafından Anadil Günü ilan edilmiştir. Hepinizin Anadil Günü’nüzü kutlamak isterdik ama Türkiye’de birçok kadim dil için anadilde eğitim yasak. Hatta binlerce yıldır halklarımız tarafından kullanılan diller başta TBMM olmak üzere birçok resmi kurum tarafından “bilinmeyen dil” olarak tanımlanmaktadır. Bu yaşadığımızı hukuksuz ve adaletsiz düzenin bir başka yüzüdür.
Sevgili dostlar;
Yukarıda açıkladığımız hukuksuzluk ve adaletsizlikler birer istisna değil, artık Türkiye’de kural haline gelmiştir. Türkiye’de yargı, muhalifler için bir güvence olmaktan çoktan çıkmıştır. Kimsenin yargıya güveni kalmamıştır. Ama bizler hiçbir zaman insanca yaşam, demokratik, özgür Türkiye, bilimsel, laik anadilinde eğitim mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Hepimiz biliyoruz ki; gün gelecek bugün bu hukuksal dayanağı olmayan, tamamen siyasi olan kararları veren yargıçlar, onları bu kararı vermeye zorlayan siyasiler ve onların yandaşları yargılanacaklardır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu vesileyle tüm yurttaşları, despotların, demokrasi düşmanlarının, despotlara maşa olanların hesap verecekleri o günün bir an önce gelmesi için aralıksız mücadele etmeye davet ediyoruz.”