Almanya’da Hessen kasabasındaki ırkçı, faşist katliamı lanetliyoruz.

Almanya’da Hessen eyaletinin Hanau kasabasında nargile kafeye yapılan ırkçı saldırıda onbir kişi öldü. Ölenlerin beşinin Türkiyeli olduğu açıklandı.

Saldırganın ırkçı, milliyetçi, yabancı düşmanı olduğu Alman devlet yetkilileri tarafından da açıklandı. Almanya’da ırkçılık giderek ivme kazanmakta. Almanya Hükümetinin ve medya kurumlarının milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı her alanda bir mücadele yürütmesi gerekli.
Bu saldırılardan en fazla Almanya’da yaşayan göçmen azınlıklar zarar görmekte. Günümüzde, dünyanın farklı ülkelerinde, farklı kültürlerde ırkçı milliyetçilik giderek yükselmekte. Yabancı düşmanlığı günümüzde göçmenlere yönelik. Avrupa’da göçmenlere yapılan saldırılarda faşist siyasi partilerin, faşist grupların ve devletin güvenliği ile ilgi kurumların bu hareketlerle işbirliği ve yönlendirme politikaları da geçtiğimiz süreçte açığa çıkmıştı.

Avrupa’daki ekonomik kriz derinleşiyor. İşsizlik yoğunlaşıyor, yaşam süresi uzuyor, genç nüfus azalıyor, sosyal güvenlik sisteminin sorunları artıyor. Göçmenler düşük ücretlerle, büyük bir bölümü giderek merdiven altı çalıştırılıyor. İşsizlik, ekonomik sosyal haklardaki gerilemenin, çalışma sürelerinin kısaltılmamasının, ücretlerin yükseltilmemesinin nedeni olarak yabancı işçiler görülüyor. Kapitalizmin sınır tanımaz sömürü hırsını perdeleyen, görünmez kılan bu durum, ırkçı faşizmin ideolojik argümanına dönüşüyor. Göçmenlere karşı ırkçı gruplar bu sorunlar üzerinden ideolojik saldırılarını güçlendiriyor ve fiziksel olarak ta saldırılarını artırıyorlar. Gündelik yaşamda ülkemizde olduğu gibi göçmenler aşağılanıyor, horlanıyor, kimlikleri kişilikleri ezilmeye, ötekileştirilmeye çalışılıyor. Tüm ülkelerde siyasi iktidarların gerici-faşist uygulamalarına karşı göçmenlerin örgütlenmesi ve aşağılayıcı, ayrıştırıcı politikalara karşı demokrasi güçlerinin birlikte mücadele çok daha fazla önem kazanıyor.

AB ülkelerinde genellikle Almanya’da, Hollanda da ırkçı-milliyetçi, yabancı düşmanı çevrelerin, göçmen kökenlileri cadde ortasında öldürdüğünü görüyoruz.. Mölln ve Solingen’de insanların ve çocukların uykusunda iken evlerinin ateşe verilerek yakıldığını hepimiz hatırlıyoruz ve bugün hayatta olanlar, ölenlerin çığlık seslerinin halen kulaklarında olduğunu söylüyor, yaşadıkları travma süregenleşiyor.
AB ülkelerinde ırkçılığa, milliyetçiliğe, yabancı düşmanlığına karşı önlem alınmadığı sürece, saldırılar artacaktır. Avrupa’yı saran ekonomik kriz, buna paralel olarak artan işsizlik, sosyo-ekonomik haklardaki gerileme bu saldırıları arttıracaktır.

Olaylar yaşandığında verilen demeçler sorunu çözemez. Tarihlerinde sömürgecilik, faşist diktatörlüklerin, gerici iktidarların kıyamları olan bu ülkeler tarihten çıkarılan gerekli dersleri unutmamalıdırlar. Ölümler yaşanmadan önce toplumun tüm kesimlerinde, sosyal mekanlarda, çocuk yuvalarında, okullarda göçmenlere, azınlıklara saldırıları engellemek üzere tarihsel kazanımlar, evrensel insanlık değerleri canlı tutulmalıdır. Irkçılık, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının verdiği zararlar, yarattığı uzun süreli travmalar, faşist ideolojilerin insanlık düşmanı gerçek yüzünü filmler, belgeseller ve diğer tüm araçlarla hatırlanmalı, hatırlatılmalıdır. Bu çalışmalara kapitalizm karşıtı, sistem muhalifi siyasal partiler, çevreler, işçi ve kamu emekçileri sendikaları, göçmen işçi-emekçi dernekleri, kadın örgütleri, demokratik yapılar öncülük etmeli ve siyasi iktidarları zorlamalıdır.

Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde güvenlik teşkilatlarından tutun, politikacısına kadar yabancı düşmanlığının, toplumun tüm kesimlerine sinmiş olduğunu kimse red edemez.
Tüm Avrupa ülkelerinde (elbette ABD’de de) yaşayan göçmen azınlıklara karşı burjuva iktidarların yurttaşlık haklarının kısıtlanması ya da yasalarda var olan hakların yaşam bulmaması, aykırı uygulamalar hatta güvenlik güçlerinin zaman zaman uyguladığı ölçüsüz şiddet, göçmenlere ve azınlıklara karşı ırkçı-milliyetçi, yabancı düşmanı saldırıları da artıracaktır.

Avrupa ülkelerinde yeni milliyetçi, ırkçı, yabancı düşmanı akımların politik yükselişi faşist ideolojiye dayanmaktadır. İnsanları, işçileri, emekçileri, işsizleri birbirinden ayrıştıran, güçlerinin, seslerinin birleşmesinin önünde engel olan bu akımların önü kesilmelidir. Birleşik, güçlü ve sistematik çalışma ve mücadelelerle bu mümkündür.

Yeni Nazi partileri kurulması yasaklanmalı; yasak olan ülkelerde bu insanlık düşmanı akımların varlığı, güçlenmesi engellenmelidir.

Avrupa ve diğer ülkelerde yeni nazi partileri ırkçı-milliyetçi akımların yükselişi durdurulmalı, tarihi derslerin sonuçları göz önünde bulundurularak, faşist saldırılara ve katliamlara karşı, insanlık ailesinin yüzlerce yıllık mücadele birikiminin sesi yükseltilmeli, dil, ırk, renk, din, mezhep..vb ayrımları aşılmalı,mücadele birlikte yükseltilmelidir.

Tüm ülkelerde milliyetçiliğe, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı farklılıkları, sınırları, aşan güç birlikleri hak mücadelesinin yolunu açacak, güçlendirecektir.
Otobüste, vapurda, sokakta, yaşam alanlarında gördüğümüz göçmenlere yönelik yer yer saldırıları önlemenin yolu faşizmin kültürüne karşı demokratik halk kültürünün toplumun tüm kesimlerinde etkin olmasıdır.

Ülkemizde de milliyetçi, ırkçı siyasi partiler, çevreler kendi gibi düşünmeyen herkese karşı düşmanlık politikaları izliyor. Düşünce- ifade etme; bu yöndeki barışçıl toplantılar, gösteriler yapma özgürlüğü engellenmektedir. Milliyetçiliğin, ırkçılığın, siyasal İslamcı politikaların devletin kurumlarına yerleşmesi yoğunlaşmıştır. Ulusal, etnik köken; din, mezhep ayrımcılığı, ötekileştirme, kapitalizme karşı mücadele eden muhaliflere ve sosyalistlere karşı politikalar devletin tüm kurumlarına nüfuz etmiştir.

Yasal ve yaşamsal düzlemde eşit haklar temelinde kardeşlik mümkündür. Eşit, kardeşçe, özgürce yaşanacak bir dünya ve toplum mümkündür, yeter ki isteyelim ve gerçekliğine inanalım.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.