Kamu emekçileri Karşıyaka iskelesi karşısında oturma eyleminin 136.sını yaptı. Kanun Hükmünde Karanamelerle işlerinden atılan kamu emekçileri işlerine geri dönmek istedi.

KHK ile ihraç edilen on binlerce kişi aileleriyle birlikte ‘sivil ölüm’e terk edildi. Bir günde işsiz bırakılanlar aileleriyle birlikte açlığa, işsizliğe, her türden ekonomik, demokratik, siyasal haklarını kullanamaz hale geldiler. Onbinlerce insan derin ekonomik kriz koşullarında sosyal haklarını da kullanamıyor. Kamu emekçileri işlerini istemelerine karşın, sorunun çözümü için siyasi iktidar tarafından hiçbir adım atılmamaktadır. Fiilen işsizliğe, açlığa, mesleksizliğe, sağlık haklarından yoksunluğa terkedildiler. Hergün intiharların yaşandığı ülkemizde işinden atılan kamu emekçilerine ‘yaşamayın’ diyorlar.

Kanun hükmünde kararnamelerle işinden atılan kamu emekçileri Karşıyaka iskelesi karşısında her Çarşamba günü saat 17.00 de yaptıkları oturma eyleminin 136.sini gerçekleştirdi. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri de oturma eylemine destek verdi.

İzmir Kamu Emekçileri Dönem Yürütmesi adına Eğitimsen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Ali Kılıç açıklama yaptı. Açıklama şöyle:

“Bu ülkenin vatandaşları olarak kullandığımız çalışma ve vatandaşlık haklarımıza müdahale AKP iktidarı tarafından devam ediyor. 42 aydır bu meydanda bize yaşattıkları hukuksuzluğun boyutlarını tekrar tekrar ifade etmemize hiç de aldırmıyorlar. Yeni saldırılarla, baskılarla, cezalarla korku iklimini yaymaya çalışıyorlar.

İzmir’de laiklik ve anadil ile ilgili eşit yurttaşlık hakkı talepli yapmak istediğimiz basın açıklaması engellenerek 90 arkadaşımız darp edilerek gözaltına alınmıştı. Başlattıkları yargılama süreçlerinde basın açıklaması yapma hakları engellenen ve darp edilen arkadaşlarımızın davacı olduğu kolluk kuvvetleri yerine 90 arkadaşımıza da ceza verilmiştir. Hatırlatmak isteriz ki kolluk kuvvetlerinin başında olan ve arkadaşlarımızın darp edilmesinde birinci derecede sorumluluğu olanlar FETÖ ile ilişkilendirerek tutuklamışlardı. Gün gelecek Bu gün bu hukuksal dayanağı olmayan tamamen siyasi olan bu kararı veren yargıçlar da yargı önünde yargılanacaklardır. Hukuk adına verilen bu siyasi kararın da insanlığın vicdanında kabul görmediğini belirtmek istiyoruz.

Baskıyla şiddetle savaşla ülkede yaşanan ekonomik krizin, yandaşa aktarılan kaynakların ve hukuksuzluğun üstünün örtülmek istendiğini biliyoruz. Suriye’ye, Libya’ya asker göndermenin bu ülke halklarının ihtiyaçlarından kaynaklanmadığı da açıktır.

Bu gün Suriye’ye karşı ilan edilen ve Rusya ile İran’ı da karşısına alan savaşın emekçilere, insanlığa ve halklarımıza hiçbir yararı yoktur. Öne sürülen gerekçelerin hiçbiri başka bir ülkenin topraklarında bulunulduğu ve tüm dünyanın lanetlediği çetelerin resmi garantörlüğüne soyunduğu gerçeğini değiştirmemektedir.

Biliyoruz ki, savaş koşullarında ilk öldürülen gerçeklerdir. Nitekim daha birkaç gün öncesinde toplumun her kesiminin vicdanını derinden yaralayan işsizlik nedeniyle kendini yakan ve asan vatandaşımız özgülünde büyüyen işsizlik, Kızılay-Ensar-AKP üçgeninde ortaya çıkanlar, kamu kaynaklarının yağma ve talanı, yolsuzluklar, deprem vergilerinin deprem dışında her şeye harcanmış olması, çığın altında sadece vatandaşlarımızın değil sosyal devlet vasfını kaybeden devletin kalması, uyuşturucu patronunun tahliyesi için devreye giren Cumhurbaşkanı başdanışmanı hakkındaki mahkeme ifadeleri, doların yeniden tırmanışa geçmesi ve ekonomik krizin derinleşerek devam etmesi gibi tartışmaların üzerine İdlib şalı örtülerek konuşulamaz hale getirilmek istenmektedir!

Bütün bu yaşananlara karşı çıktığımız için ihraç edildik. İdlip şalını kaldırma istemimizdendir ihracımız. Ve bundan dolayıdır ki hukuksal hiçbir karşılığı olmayan OHAL inceleme komisyonu üç buçuk yıldır bizleri oyalıyor, dosyalarımızı incelemiyor. AKP’ nin talimatlarını eksiksiz uyguluyor. Halkın vicdanında kabul görmeyen bu hukuksuzluğa fazla dayanamayacakları ortadadır. Tıpkı gezi direnişinin yargılanamayacağı gerçeği gibi… gezi direnişinde hukuksuzluğu fazla sürdüremedikleri gibi. Gezi direnişi şahsında Osman Kavala’ya yaşatılan bütün hukuksuzlukları da asla kabul etmiyoruz.

Buradan tekrar yineliyoruz. Emeğimize ve ülkemizin kaynaklarına, doğasına, parkına sahip çıkacağız. İktidar güçlerinin ideolojik ve politik çıkarları doğrultusunda uzun süredir can simidi olarak sarıldıkları milliyetçilik, din ve mezhep istismarcılığı ve militarizm üstünden yürütülen kara propagandaya ve savaş politikalarına karşı barış talebinde ısrar etmeye devam edeceğiz.

Hukuk kazanacak, biz kazanacağız, geri döneceğiz!”

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.