DİGEL Tekstil İşçileri 273. Gününde: DİGEL’de Mobinge, Tacize, Sermayeye Geçit Yok. Birleşe Birleşe Kazanacağız!

İzmir Ege Serbest Bölge’de (ESBAŞ) 273 gündür işe iade ve sendikal hakları için mücadele eden DİGEL Tekstil işçileri, fabrikada yaşanan hak ihlalleri ile özellikle kadın işçilere yönelik baskı, mobbing ve tacizlere dikkat çekmek amacıyla Teksif Sendikası İzmir Şubesi’nin çağrısıyla bir basın açıklaması düzenledi.

ESBAŞ önünde yapılan açıklamaya, sendikaların yanı sıra çeşitli siyasi partiler ve kitle örgütleri de katıldı. Açıklama öncesinde Ruhi Su’nun türküleri ve işçi marşları hep bir ağızdan söylendi, halaylar çekildi. Katılımcılar, “273 gündür direnen tekstil işçilerinin yanındayız” diyerek işçilerin birleşerek kazanacağı mesajını vurguladı.

Eyleme, iş çıkışı Serbest Bölge içindeki fabrikalardan çıkan işçiler de yürüyerek katıldı. İşten atılan arkadaşlarına destek veren işçiler, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganıyla mücadeleye güç kattı.

Basın açıklaması sırasında sık sık “DİGEL işçisi yalnız değildir”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “DİGEL’de mobinge, tacize, sermayeye geçit yok”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Direnen işçiler yalnız değildir” sloganları atıldı. Katılımcılar, bölgeden çıkan işçi servislerini alkış ve sloganlarla selamladı.

Etkinlikte İmece-Der Başkanı Günseli Kaya, Nazım Hikmet’in “Türkiye işçi sınıfına selam” şiirini okudu.

Basın açıklamasını ise direnişçi işçilerden  Rümeysa Kişi yaptı.

Açıklamanın tam metni şöyle:

“Basın emekçileri, sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, kadın örgütleri ve dayanışma için burada olan herkese merhaba. DIGEL TEKSTİL işçilerinin maruz bırakıldığı haksızlıkları, hukuksuzlukları dile getirmek, onların adalet taleplerini büyütmek için düzenlediğimiz basın açıklamasına hepiniz hoşgeldiniz.

Basına ve kamuoyuna

17 Ocak 2025 tarihinde, DIGEL TEKSTİL işçilerinin büyük çoğunluğu; düşük ücretler ve insan onuruna yakışmayan çalışma koşullarını protesto ederek DIGEL TEKSTİL yönetimine karşı ses yükseltmiştir. DIGEL TEKSTİL işçileri insanca bir yaşam ve onurlu bir çalışma için TEKSİF Sendikası’na üye olma kararı almıştır. Ve aynı gün genel çoğunluğu sağlayarak Çalışma Bakanlığına yetki başvurusu yapmıştır. Ancak DIGEL TEKSTİL işvereni, işçilerin anayasal hakkı olan sendikal örgütlenmeye karşı açık bir saldırı başlatmıştır. İzmir’de açması gereken yetki itiraz davasını bilerek Ankara’da açarak süreci uzatmaya, işçilerin iradesini kırmaya çalışmıştır. Bu açık hukuk tanımazlık nedeniyle DIGEL TEKSTİL’e idari para cezası kesilmiştir, bu işçilerin örgütlenme hakkına yapılan bir saldırının tescilidir.

DIGEL TEKSTİL yönetimi, işçilerin anayasal hakkına karşılık olarak 17 Ocak 2025 tarihinde sendikal örgütlenmede öncülük eden 4 işçiyi tazminatsız şekilde işten çıkarmıştır. Bu baskı süreci 6 Şubat 2025 tarihinde yeni işten atmalarla devam etmiştir. Daha önce işten çıkarılan arkadaşlarının geri alınması ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları talebiyle paydos sonrası açıklama yapan 3 öncü işçi daha, aynı şekilde tazminatsız olarak işten çıkarılmıştır. 13 Haziran 2025 tarihinde de üyelerimize yönelik haksız işten çıkarmalara bir yenisi eklenmiştir: DIGEL TEKSTİL yönetimi, 8 öncü işçiyi gün boyunca çalıştırmış; ardından mesai bitiminde işçiler evlerine gittikten sonra, her birini telefonla arayarak işten tazminatsız şekilde çıkarıldıklarını bildirmiştir.

Sonuç olarak, sendikalaşma süreci boyunca; öncülük eden, işverenin hukuksuzluklarına karşı tanıklık eden ve yalnızca anayasal haklarını kullanan toplam 15 TEKSİF Sendikası üyesi işçi, DIGEL TEKSTİL işvereni tarafından haksız, hukuksuz ve tazminatsız şekilde işten çıkarılmıştır. Bu açıkça işçi düşmanlığıdır, sendika düşmanlığıdır, adalet düşmanlığıdır. DIGEL TEKSTİL patronu sendikalaşmak isteyen işçileri cezalandırarak diğer işçilere gözdağı vermeye çalışmıştır. Ama bizler KORKMUYORUZ, BOYUN EĞMİYORUZ, SUSMUYORUZ.

Tam, 273 gündür İzmir Ege Serbest Bölge önünde; her türlü zorluğa, baskıya ve engellemeye rağmen kararlılıkla direniyoruz. Bu direniş yalnızca işe geri dönme mücadelesi değil, aynı zamanda kadınların ve tüm emekçilerin insan onuruna yaraşır bir yaşam ve çalışma hakkı için verdiği mücadeledir.

  • Bu direniş;
  • Kadınların sesini bastırmaya çalışan düzene karşı.
  • Emeğini görünmez kılmak isteyen patronlara karşı.
  • İnsanca yaşamak isteyen tüm emekçilerin yürekten haykırışıdır.

Yaklaşık 400 işçinin çalıştığı DIGEL TEKSİL fabrikasında işçilerin %85’ini kadın işçiler oluşturuyor. DIGEL TEKSTİL fabrikada kadın işçilere yönelik baskı, mobbing, sözlü ve yazılı taciz artık dayanılmaz bir hal almıştır. Biz, bu sessizliğe son vermek, kadın emeğine yönelik bu sistematik şiddete ‘dur’ demek için bir araya geldik.

Fabrika içerisinde yaşananları görünür kılmak amacıyla, 20’nin üzerinde kadın işçiyle birebir görüşme yaptık. Kadınlar yaşadıkları baskı ve tacizleri kendi el yazılarıyla beyan ettiler. Bu beyanlarla hazırladığımız raporu sizlerle paylaştık.

Bu rapor, yalnızca bir belge değil;

Kadın işçilerin sesi, tanıklığı ve adalet çağrısıdır.

Fabrika içerisinde yaşanan insanlık dışı uygulamaları hep birlikte konuştuk, tartıştık ve kadınların onurunu, emeğini, dayanışmasını koruyacak eylem planlarını hep birlikte kararlaştırdık. Bu karar doğrultusunda bugün buradayız.  Hepiniz tekrardan hoşgeldiniz.

Bizler DIGEL TEKSTİL’de insan onuruna ve kadın onuruna yakışmayan çalışma düzeni ile ilgili sizlere birkaç örnek vermek istiyoruz. Zaten bu yaşanan baskı, mobbing, taciz olaylarını sizlerle daha önce paylaşmıştık. Ve gerek Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere TBMM şikayetlerimizi dosya halinde bildirdik.

Digel Tekstil yönetimi, 2018 yılında işçilere düzenlediği bir toplantıda, kadın işçilere doğrudan “Hamile kalmayın” diyebilecek kadar pervasızlaşmıştır. Bu söz yalnızca cinsiyetçi bir söylem değil, kadın emeğine ve bedeni üzerindeki haklarına yönelmiş açık bir tehdittir. Digel yönetimi, kadın işçiyi sadece itaat ettiği, ses çıkarmadığı ve doğurmamayı kabul ettiği sürece var saymaktadır.

Kadın işçilerin hamilelik şüphesi olduğunda, erkek yönetici tarafından “Bebeğin keseye düşüp düşmediğine bakacağım, ultrason raporu getir” diyerek, kadınlardan hamile olduklarını ispat etmeleri istenmiştir. Bu uygulama, yalnızca ahlaki değil, insan haklarına ve iş hukukuna açık bir saldırıdır.

Hamile kadın işçiler, yasal hakları olan işten erken ayrılma hakkını kullandıklarında bile, Digel Tekstil tarafından yalnızca Serbest Bölge önüne bırakılmakta ve gerisi “ister dolmuşla gider, ister otobüsle” denilerek tamamen kendi kaderlerine teslim edilmektedir.

Fabrikada kreş bulunmaması ve kreş yardımı yapılmaması, kadın işçilerin çocuklarına bakarken çifte yük altına girmesine yol açmaktadır.

Bütün bu uygulamalar, kadın işçilerin çalışma hakkı, güvenliği ve annelik haklarını hiçe sayan sistematik bir sömürü düzenini ortaya koymaktadır.

Maalesef, bu insanlık dışı uygulamalar yalnızca Digel Tekstil işçilerini değil, Serbest Bölge adı altında Türkiye genelinde çalışan tüm işçileri etkilemektedir.

Baskı, mobbing ve taciz neredeyse sistematik bir hal almış, işçilerin temel hakları görmezden gelinmiştir.

Digel Tekstil’de yaşananlar, aslında Türkiye’deki işçi sömürüsünün ve hak gasplarının çarpıcı bir örneğidir.

Bizler, bu hukuksuzluğa karşı dayanışmamızı büyüterek, haklarımızı alana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”

 

Açıklamadan sonra  işçiler ve katılımcılar halaylar çekti ve eylem bitirildi,

 

 

 

 

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.