KHK ile İhraç Edilen Eğitim Emekçileri Oturma Eyleminin 337. Haftasında Direnişte

KHK ile İhraç Edilen Eğitim Emekçileri 337. Haftasında  Direnişte

Öğrenim döneminin başlamasıyla birlikte KESK’e bağlı Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine geri dönmesi talebiyle Karşıyaka Çarşı girişinde sürdürdüğü oturma eylemlerine devam ediyor. Bugün eylemin 337’ncisi gerçekleştirildi.

Eylemde basın açıklamasını Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Zeliha Danyeli okudu. Açıklamada, 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden geçen 9 yılı aşkın sürede OHAL’in kaldırılmış olmasına rağmen fiili OHAL uygulamalarının ve KHK rejiminin devam ettiği vurgulandı. Danyeli, KHK’ların emekçileri “ağaç kabuğuna muhtaç etme, ekmekle terbiye etme” anlayışıyla hayata geçirildiğini, on binlerce kamu emekçisinin hukuksuz biçimde ihraç edildiğini dile getirdi.

Açıklamada ayrıca, KESK üyelerinin barış talep ettikleri, parasız ve anadilinde eğitim istedikleri, kadın cinayetlerine karşı çıktıkları ve ekolojik yıkıma dikkat çektikleri için ihraç edildiklerinin altı çizildi. Barış Akademisyenleri örneği hatırlatılarak, Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü kararına rağmen iade süreçlerinin sürüncemede bırakıldığı belirtildi.

Danyeli, “İktidara bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Yargıyı araçsallaştırmaktan vazgeçin ve hukuksuz ihraç edilen tüm KESK’li KHK’lıların geriye dönük tüm haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesini sağlayın” ifadelerini kullandı.

Basın açıklamasının ardından Grup Susika müzik dinletisi sundu ve halaylar çekildi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

“Basına ve Kamuoyuna

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 9 yılı aşkın bir süre geçti. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun görev süresinin bitiminin üzerinden yaklaşık üç yıl, 7 kez uzatılan OHAL’in kaldırılmasının üzerinden ise 7 yıl geçti. Ancak fiili OHAL uygulamaları ve KHK rejimi hâlâ devam etmektedir. Askeri darbe dönemlerinde dahi görülmemiş yoğunlukta ve hukuksuzlukta hazırlanan KHK’lar, “ağaç kabuğuna muhtaç etme”, “ekmekle terbiye etme” anlayışıyla hayata geçirilmiş, emekçileri açlığa, yoksulluğa ve dışlanmaya mahkûm etmiştir.

Uzun yıllar iktidarın merkezinde yer alan Gülen cemaati ile AKP arasındaki ilişki 17/25 Aralık 2013’te gün yüzüne çıkmış, 2016’ya kadar devam eden bu çatışma 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanmıştır. Bu süreçte cemaatin nasıl devletin ortağı haline getirildiği, “Ne istediler de vermedik” sözleriyle bizzat itiraf edilmiştir. 300’e yakın yurttaşın hayatını kaybettiği darbe girişimi, iktidar tarafından “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirilmiş ve OHAL döneminde çıkarılan KHK’lerle muhalif  tüm kesimlere yönelik saldırılara zemin yapılmıştır.

OHAL boyunca Bakanlar Kurulu, 36 KHK yayımlamıştır. Bu kararnamelerle on binlerce kişi işten çıkarılmış, kadın ve çocuk dernekleri kapatılmış, kültür ve dil kurumları tasfiye edilmiştir. 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği referandumunun ardından ise uyum yasalarıyla bu düzenlemelere yenileri eklenmiştir.

Darbe girişimi ve OHAL, çalışma yaşamında da fırsata çevrilmiştir. Grevler yasaklanmış, kamu çalışanları gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan listelerle işlerinden edilmiştir. Oysa bu arkadaşlarımızın büyük bir kısmı hakkında daha önce hiçbir soruşturma dahi açılmamıştır.

Toplamda 125.612 kişinin ihraç edildiği bu süreçte, 4259’u KESK’e bağlı sendikaların üyesidir. KESK’liler, Gülen cemaatinin devletin her kademesinde etkin olduğu dönemde dahi cemaat baskılarıyla, tutuklamalarla ve sürgünlerle karşılaşmıştır.  KESK’li KHK’lılar, barış istedikleri için, parasız, bilimsel, anadilinde eğitim istedikleri için, hak, hukuk, adalet istedikleri için, sendikal hak ve özgürlükler için mücadele ettikleri için, ekolojik yıkıma dikkat çektikleri için, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan edilmesine hayır dedikleri için, kadın cinayetlerine son vermek için ve savaşa karşı mücadelenin unsurları oldukları için KHK ile ihraç edilmişlerdir. Kamu çalışanlarının büyük bir kısmı hakkında daha önce hiçbir soruşturma dahi açılmadan, gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan listelerle işlerinden edilmiştir.

En çarpıcı örneklerden biri de Barış Akademisyenleridir. Bugün Kürt sorununda yeniden barışa dair umutların filizlendiği bu dönemde, büyük bedeller ödemelerine rağmen duruşlarından taviz vermeyen Barış Akademisyenleri şahsında tüm ihraç arkadaşlarımızı selamlıyoruz.

Hatırlanacağı üzere, bölgede yaşanan hak ihlallerinin son bulması ve çözüm sürecine geri dönülmesi talebiyle 11 Ocak 2016’da 1128 akademisyenin imzasıyla “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri yayımlanmıştı. Ardından akademisyenler hakkında soruşturmalar açıldı, davalar yürütüldü, cezalar verildi. Ancak Anayasa Mahkemesi, bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu açıkladı. Buna rağmen OHAL Komisyonu, 2021 yılında verdiği kararlarda bu içtihadı dikkate almayarak başvuruları reddetti. Göreve iadeler ise üniversitelerin itirazlarıyla hâlâ sürüncemede bırakılmaktadır.

Yargının siyasallaşmasının en somut örneği, ihraçlarla ilgili çelişkili kararlarında görülmektedir. Aynı içerikteki dosyalar bir mahkemede reddedilirken, diğerinde kabul edilmiştir. 1800’e yakın dosya ise hâlâ beklemektedir. Bu durum açıkça “düşman hukuku” uygulandığını göstermektedir.

Çok yönlü bir iktidar kuşatması altında sendikal örgütlenme ve hak mücadelesi yürütüyoruz. Dayanışma ve mücadeleyle emeğin onurlu tarihinde yerimizi aldık. Biz, bu faşizan uygulamalar son buluncaya; emek, barış ve demokrasi mücadelemiz sonuç alıncaya kadar kesintisiz olarak mücadele edeceğiz.

İktidara bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Yargıyı araçsallaştırmaktan vazgeçin ve hukuksuz ihraç edilen tüm KESK’li KHK’lıların geriye dönük tüm haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesini sağlayın.

337 haftadır bu alanda söylüyoruz:

Savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı, tekçiliğe karşı çoğulculuğu, karanlığa karşı aydınlığı savunmaya devam edeceğiz.

KESK’li ihraçlar onurumuzdur.

 Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın KESK!

Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Zeliha Danyeli”

 

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.