Karşıyaka’da 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Yürüyüş ve Barış Zinciri

Karşıyaka’da 1 Eylül Dünya Barış Günü Eylemi

Karşıyaka Emek ve Demokrasi Platformu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Karşıyaka İZBAN önünde basın açıklaması yaptı. “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır” pankartının açıldığı açıklamada, çok sayıda dilde “Barış” dövizleri taşındı.

Açıklama sırasında “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Suriye’de Alevi katliamı var”, “Yaşasın halkların kardeşliği” ve “Bijî aşitî yaşasın barış” sloganları atıldı. DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın’ın da katıldığı eylemde basın metnini platform adına Zeliha Danyeli okudu.

Basın açıklamasının ardından kitle, sloganlar eşliğinde Karşıyaka Çarşı girişine yürüyüş gerçekleştirdi. “Jin Jiyan Azadî”, “Filistin halkı yalnız değildir”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” ve “Savaşa değil halka bütçe” sloganlarının atıldığı yürüyüş, çarşıda oluşturulan barış zinciriyle sona erdi.

Basın açıklamasının tam metni şöyle:

“EMPERYALİST SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ SAHİPLENİYORUZ!

1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlayan, insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşı olan, büyük çoğunluğu siviller olmak üzere milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanan II. Dünya Savaşının üzerinden 86 yıl geçti. Emperyalizmin bu kanlı paylaşımında en az 70 milyon insan yaşamını yitirdi ve o dönem, Dünya nüfusunun %3’ne denk gelen bu kayıpların tamamına yakını emekçi ve yoksul insanlardı.

Aradan geçen bunca zamana rağmen emperyalistler daha fazla kar elde etme adına sermaye ihracına, tekelleşmeye, silahlanmaya hız kesmeden devam ediyorlar. Finans kapitalin ve sanayi kapitalin neo liberal politikalar eliyle sınırsız sömürüyü derinleştirmeleri yeni çatışmaların ve savaşların da önünü açıyor.

Savaşın olduğu coğrafyalarda insanlığın tüm kazanımları yok edilirken 21. yüzyılın ilk çeyreğinde kadınlar ve kız çocukları köle pazarlarında satılmakta, tecavüz, işkence, mal varlıklarına el koyma, talan ve doğa katliamları işgalci güçlerce yaygınlaştırılmaktadır. Savaşın çıkmasında hiçbir rolü olmayan coğrafyanın emekçi yoksul halkları zorla yerlerinden edilerek sürgün yollarında tarifsiz acılar yaşamakta, sığındıkları ülkelerde insanlık dışı şartlar nedeniyle yaşayan ölüler haline gelmektedirler.

Maalesef geldiğimiz aşamada ‘savaş suçları’ dahi dava konusu yapılmamaktadır! Nitekim Gazze’de BM’nin resmen ilan ettiği kıtlık nedeniyle toplu ölümlerin an meselesi olduğu bugünlerde bırakalım savaş suçlarının yargılanmasını Gazze’nin işgal ve ilhak edilmesi “çare” diye sunulur noktaya gelinmiştir. Savaşta dahi hedef olmaması gereken sağlıkçıların,  gazetecilerin öldürülmesi ve uluslararası kamuoyunun buna sessiz kalışı nasıl vahim bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzun da göstergesidir.

Suriye’de demokrasi, barış, eşit yurttaşlık, laiklik, kadın ve çocuk hakları, ekoloji mücadelesi veren tüm toplumsal güçlerin reddini temsil eden bir rejimin uygulayıcısı olan HTŞ eliyle Alevilere, Dürzilere karşı gerçekleştirilen savaş suçlarına karşı da aynı kesimlerin ve ideolojik birliktelik yaşayanların ses çıkarmaması katliamların kanıksanmasına ve duyarsızlaşmaya yol açmaktadır. Şundan eminiz ki, bu kanlı rejime ve katliamlarına dolaylı dolaysız destek veren, sessiz kalan tüm güçler tarih önünde hesap verecektir.

Ülkemizde de silahlanmaya ayrılan paylar her yıl katlanarak devam etmekte, alt emperyal yayılmacı heveslerle ülkemiz sonu belirsiz maceralara sürüklenmek istenmektedir. “Stratejik derinlik” adına girilen bazı kirli ilişkilerin ülkemizin de vekalet savaşı yürüten ülkeler arasına girmesine neden olmaktadır.

Dünyada ve ülkemizde 1 Eylül, savaşa karşı barış ve demokrasi taleplerinin yükseltildiği bir gün iken; geldiğimiz siyasi ve ekonomik zeminde ülkemizde, ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı bu politikalarda ısrarın bedelini emekçiler ve ezilenler olarak ülkenin %99’u ödemektedir. Ekmeğimize, geleceğimize, aşımıza, ormanımıza, suyumuza göz dikenler ile halkların bir arada yaşama iradesini hedef alanlar geriye kalan %1’lik sömürü odaklarıdır. Savaştan nemalananlar ile emekçileri açlık ve yoksulluğa mahkûm edenlerin aynı çıkar çevreleridir.

Başta Ortadoğu olmak üzere, savaş ve militarizmin; emperyalizmin tüm yıkıcı işgaline karşı, ancak tüm ezilen halkların ve emekçilerin kendi özgür iradesini, taleplerini ifade edebileceği, güvence altına alınacağı demokratik düzenlerin, bu coğrafyalarda kalıcı barışı sağlayacağını biliyoruz.

Dolayısıyla barış ve demokrasi talebi emek ve demokrasi güçleri için ekmek ve su kadar temel ihtiyacı haline gelmiştir.

Karşıyaka Emek ve Demokrasi Platformu olarak savaşa karşı, barışın ve demokrasinin örgütlü sesi olmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Bugün bu tarihsel kavşakta, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden kaynaklı yüreğimizde derin acılar bırakan çatışmalı dönemin tekrarlanmaması adına, devam eden sürecin emek, barış ve demokrasi lehine, halkların kardeşliğini ve bir arada yaşam zeminini güçlendirecek şekilde kalıcı barışla sonuçlanması için çaba göstermeye, süreci sahiplenmeye devam edeceğiz. Biz, kalıcı bir barışın halkların doğrudan katılımı ve sürecin sadece parlamentoya sıkıştırılmayan, demokratik kitle ve emek-meslek örgütlerinin de sözünü kurabildiği bir demokratik işleyişle; toplumla birlikte açık ve şeffaf şekilde paylaşılarak ilerlemesini önemsiyoruz.

Karşıyaka Emek ve Demokrasi Platformu olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle; tüm saldırılara, savaş ve kutuplaştırma, tek tip yaşam tarzı dayatmalarına karşın ısrarla ve örgütlü, kararlı bir mücadele ile dünyada, Ortadoğu coğrafyasında ve ülkemizde, barışı savunmaya devam edeceğiz. 2. Dünya savaşının yıkıcı mirasının önünde emekçilerin ve ezilen halkların, sermaye tarafından cephelere sürülmesine ve yok edilmesine izin vermeyeceğiz.

Adaletin, eşitliğin, özgürlüğün, laikliğin, dayanışmanın, insanca bir yaşamın kalıcı hale getirildiği bir dünya ve ülke kuruncaya kadar barış mücadelesinden bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. ”

 

 

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.