Genel-İş İzmir Şubeleri: Tutuklamalar Siyasi, Hukuk Sindirme Aracı Olamaz

 

Genel-İş Sendikası İzmir Şubeleri, tutuklanan sendika yöneticileri için Alsancak’ta basın açıklaması yaptı. Açıklamada, tutuklamaların siyasi olduğu belirtilerek, “Hukuk, baskı ve sindirme aracı olarak kullanılamaz” denildi.

Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Deniz Şahin Gümüştekin ve 3 No’lu Kadın Komisyonu üyesi Mine Bilir’in tutuklanmasına tepkiler sürüyor. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelen Genel-İş İzmir Şubeleri, tutuklamaları protesto etti.

Basın açıklamasına çok sayıda sendika üyesi işçi ve  kitle örgütü temsilcisi katılırken, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Deniz, Mine yalnız değildir” ve “Sendikal mücadele yargılanamaz” sloganları atıldı.

Açıklamayı Disk Genel Merkez Daire Başkanı Ali Haydar Kara okudu.

Açıklamanın tam  metni şöyle:

“Adalet ve Demokrasi Talebi Yargılanamaz!

Temel Anayasal Hakların Kullanılması Demokratik Tepkidir, Suç Değildir!

İzmir’de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanmasına yönelik bir basın açıklamasında, İzmir 8 No’lu Şube Başkanımız Deniz Şahin Gümüştekin ve Şube Kadın Komisyonu üyesi Mine Bilir “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklanmıştır.

Bu tutuklama sadece iki sendika yöneticisine değil, doğrudan sendikal hak ve özgürlüklere, ifade özgürlüğüne ve emek demokrasi mücadelesine yönelmiş açık bir gözdağıdır. Bu hukuksuz uygulama, ülkeyi yönetenlerin kendilerinden farklı düşünenleri bastırma ve örgütlü mücadeleyi sindirme çabalarının yeni bir örneğidir.

Genel-İş, Emek ve Demokrasi Mücadelesinin Adıdır

Genel-İş Sendikası, tarihi boyunca yalnızca ekmek ve ücret için değil; adalet, eşitlik, özgürlük ve demokrasi için mücadele etmiştir. 19 Mart sonrası artan baskılar, yargının siyasallaşması ve toplumsal muhalefetin hedef haline getirilmesi karşısında sendikamız demokrasi için sesini yükseltmeye devam etmiştir.

Bugün yaşananlar, bu direngen duruşun cezalandırılmasıdır. Arkadaşlarımızın talebi yalnızca adalet ve demokrasi olmuştur. İfade ettikleri düşünceler Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin tanıdığı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak siyasi iktidar, bu temel hakları dahi yok saymakta; muhalif olanı, örgütlü olanı cezalandırmak istemektedir.

Bu Tutuklama Hukuki Değil, Siyasidir!

Sendikamız, konuyu bütün normların üstünde olması gereken Anayasamızda yer alan ve 24 ve 25. maddelerinde düzenlenen düşünce kanaat hürriyeti ile düşünce ve kanaat açıklama hürriyeti bakımından ele almaktadır. Bu tutuklama sözünü ettiğimiz bu temel hürriyetlerin ihlali anlamına gelmektedir. Yerleşik yargı kararlarında siyasi kişiliklere yapılan eleştirilerin çok sert nitelikte olsa bile hakaret olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmektedir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan demokratik ve çoğulcu bir siyasal düzenin temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğü artık kullanılamaz hale getirilmiştir.

Üstelik tutuklama için gereken hiçbir koşul bulunmamaktadır:

Ortada kaçma şüphesi yoktur, ama 12 yaşındaki kız çocuğuna tek başına bakmakla yükümlü olan Mine Bilir tutuklanmıştır. Bir çocuğun annesinden ayrı büyümesi, en temel insan hakkının ihlalidir. Bugün siyasi nedenlerle tutuklanan arkadaşlarımız, aynı zamanda annedir, evlattır, kardeştir ve toplumun vicdanıdır. Siyasi fikirleri, hak talepleri ya da barışçıl eylemleri nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılan arkadaşlarımız, sadece kendileri değil, çocuklarıyla birlikte cezalandırılmaktadır. Kadınlar, çocukları için daha adil ve özgür bir gelecek inşa etme arzusuyla seslerini yükseltirken buna şiddetle ve cezayla karşılık verilmesi geleceğimizin de cezalandırılması anlamını taşır.

Hukuk, bir sindirme aracı değil, adaletin güvencesi olmalıdır. Delil karartma ihtimali ve kaçma şüphesi yokken Deniz Şahin Gümüştekin tutuklanmıştır. Biz biliyoruz: Bu bir tesadüf değildir, bu bir politikanın ürünüdür.

Bu olsa olsa Şube Başkanımızın kadın olması ve bir kadın olarak itiraz etmesiyle ilgilidir.

Kadınların iş yerinde, alanlarda, hak mücadelelerinde aktif olmaları, emekten yana, eşit ve özgür bir toplum için mücadeleleri bastırılmaya çalışılıyor. Bu bir yargı kararı değil, bu bir siyasi mesajdır. “Kadınlar susmalı, geri durmalı, boyun eğmeli” diyen zihniyetin yargı eliyle verdiği bir gözdağıdır.

Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri kapsamında hakkını kullanan, düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünü kullanan Şube Başkanımız ve temsilcimizin tutuklanmasını kabul etmiyoruz.

Susturamayacaksınız!

Bu hukuksuzluk, yalnızca Genel-İş’e değil; tüm emekçilere, sendikalara, demokratik kamuoyuna verilmek istenen bir gözdağıdır. Ama bilinmelidir ki; bu baskılara boyun eğmeyeceğiz.

Genel-İş Sendikası olarak hukuka aykırı bir biçimde tutuklanan yöneticilerimizin yanındayız. Bu hukuksuzluklar sendikal hak ve özgürlüklere yönelik müdahaledir.

Çağrımızdır!

Bu karanlık düzeni, birlikte dayanışmayla aşacağız.

Demokrasiyi, adaleti ve özgürlüğü savunmak, hepimizin görevidir.

Tüm kamuoyunu, demokrasiye, hukuka ve sendikal haklara

sahip çıkmaya çağırıyoruz.”

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.