Eğitim-Sen: Akademi Biat etmez! KHKlar Gidecek, Biz Döneceğiz! Yaşasın Özgür, Özerk ve Bilimsel Üniversite!

Eğitim-Sen 3 ve 2 No’ lu Şube Karşıyaka Çarşı girişinde oturma eyleminin 319. haftasında, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı, KHK ile ihraç edilen barış akademisyenleri ve kamu emekçilerinin işlerine dönmesini , Katip Çelebi Üniversitesi’nde hızını kesmeden süren akademisyen kıyımına ve araştırma görevlileri üzerindeki  baskısının  kaldırılmasına ve tüm emekçilerin güvencesiz çalışma koşullarına son verilmesini  istedi.

Basın açıklamasını Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şube Sekreteri Efem Bilgiç okudu.

“Basına ve Kamuoyuna,

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde akademisyen kıyımı hız kesmeden devam etmektedir. 2024 yılında bir araştırma görevlisi, maruz kaldığı mobbing nedeniyle istifa etmiş; 5 ay önce ise ODTÜ’den ÖYP kapsamında gelen bir başka araştırma görevlisi, “hizmetine gerek duyulmadığı” ve “görevi talep etmediği” gibi keyfi gerekçelerle işten çıkarılmıştı. Son olarak, 13 Şubat 2025 tarihinde, sendikamız üyesi ve Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Felsefe Bölümü’nde ÖYP kadrosunda araştırma görevlisi olarak görev yapan Bulut Yavuz hocamızın, “azami süre içinde doktorasını tamamlayamama” gerekçesiyle üniversiteyle ilişiği kesilmiştir.

Doktora eğitimine Dokuz Eylül Üniversitesi’nde devam eden Bulut Yavuz hocamız, “azami süre içinde çalışmalarını tamamlama” kriterine uygun olarak tezini hazırlamış ve savunma öncesinde Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne teslim etmiştir. 17 Ocak 2025 tarihinde, tezini teslim ettiğine dair belgeyi ve YÖK’ün, tez teslim sürecinden sonraki aşamaların azami süre kapsamında değerlendirilmeyeceğine ilişkin yazısını İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi yönetimine sunmuştur. Ancak, tüm bu somut belgelere rağmen, hocamızın tezini tamamladığı gerçeği göz ardı edilmiş ve işine son verildiği kendisine bildirilmiştir. Oysa hocamız, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden tez savunma tarihi için yanıt beklemektedir. Kendi kontrolü dışında gelişen bu durum nedeniyle işten çıkarılması adil değildir ve kabul edilemez!

Bilim emekçileri üzerinde “Ben yaptım oldu” mantığını pervasızca uygulayan İKÇÜ yönetimi, bu keyfi ve hukuksuz tutumundan en ufak bir rahatsızlık dahi duymamaktadır. Bu kararın arkasındaki gerekçenin keyfilik, hoyratlık ve liyakatsizlik olduğunun farkındayız. Zira, Üniversite yönetimi, uzun süredir eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarına çözüm bulmak bir yana, sorunun kendisi haline gelmiştir.

Tek sorunu güvencesizlikle sınırlı olmayan araştırma görevlileri; angarya iş yükü, görev tanımlarının belirsizliği ve maruz kaldıkları mobbing gibi pek çok sorunla mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) yönetimi, yıllarını akademiye adamış eğitim ve bilim emekçilerinin iş barışını hiçe sayarak baskı düzeni oluşturma konusunda başat bir rol oynamaktadır. Nitekim, İKÇÜ yönetimi, Bulut Yavuz hocamızın işini sonlandırmadan önce, yalnızca bir yıl içinde kendisine dört farklı disiplin soruşturması açmıştır. Açılan ilk soruşturma, idari ve hukuki açıdan vahim hatalar içerdiğinden sendikamızın verdiği hukuki destek sonucu söz konusu ceza iptal edilmiştir. Ancak bu süreçle birlikte hocamıza yönelik sistematik bir bezdiri süreci başlatılmıştır. Üniversite yöneticileri, asli görevlerini bir kenara bırakarak sosyal medya üzerinden adeta bir “hafiyelik” faaliyetine girişmiş ve hocamızın yalnızca bir retweetini gerekçe göstererek yeni bir soruşturma daha açmıştır. Diğer soruşturmalarda ise “dekana hakaret”, “tehdit” ve “şantaj” gibi gerçeklikten uzak, temelsiz ve absürt iddialar ileri sürülmüştür.

Tüm bu akıl almaz soruşturmalar özgür ve demokratik üniversitelerin yerini baskı, ceza ve mobbingin temel alan anlayışın egemen olduğunun en bariz göstergeleridir. Biliyoruz ki bu süreçte yalnızca Bulut Yavuz değil, söz söyleyen tüm eğitim ve bilim emekçileri susturulmak ve cezalandırılmak istenmektedir. Ancak, bu cezaları verenler de yasalar karşısında sorumludur. Hukuk ve adalet herkes için gereklidir; bugün keyfi uygulamalara göz yumanlar, yarın kendilerinin de adalete ihtiyaç duyabileceğini unutmamalıdır. Bilimle uğraşması gereken ve öğrencileriyle birlikte olması gereken genç akademisyenler, temelsiz iddialarla açılan soruşturmalara verilen savunmalarla, mahkemelerle zamanlarını harcamak zorunda kalmaktadırlar. Araştırma görevlilerinin haklarını korumak ve geliştirmek için Eğitim Sen’liler olarak tüm gücümüzle hareket edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Haksızlık ve hukuksuzluğa karşı, KHK ile ihraç edilen barış akademisyenleri ve kamu emekçilerinin işlerine dönmesi için 319. haftada bir kez daha buradayız. Bu son tasfiyeler, akademiyi susturma çabalarının ve KHK zulmünün sistematik bir şekilde devam ettiğinin göstergesidir. Ancak biliyoruz ki, dayanışma ve kararlılıkla yürüttüğümüz ortak mücadelemiz sayesinde hocalarımız ve KHK mağduru kamu emekçileri işlerine geri dönecektir. Her türlü baskıya karşı omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz. KHK’larla haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen kamu emekçileri işlerine iade edilene kadar; Araştırma görevlileri üzerindeki azami süre baskısı kaldırılana; ve tüm emekçilerin güvencesiz çalışma koşullarına son verilene kadar SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ!

YAŞASIN ÖZGÜR, ÖZERK VE BİLİMSEL ÜNİVERSİTE!

ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ KIYIMINA SON!

İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şubesi”

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.