izmir Emek ve Demokrasi Güçleri: Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!

 İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri,  Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i, ölümünün 18.yılında Türkan saylan Kültür Merkezi önünde andı.  Anmaya Karabağlar Belediye Başkanı Helin İnan Kıray ve Konak Belediye Başkanı Nilüfer Mutlu Çınar da katıldı. Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın açıklaması metnini İzmir Barosu Genel Sekreteri Zöhre Dalkıran okudu.

Açıklamanın tam metni şöyle:

“Değerli basın emekçileri, değerli halkımız,

Arkadaşımız, kardeşimiz Hrant Dink’in aramızdan kopartılışının yıldönümünde yine demokrasi, insan hakları, özgürlük ve adalet talepleri ile bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Kardeşlikten başka bir şey istemeyen, yazdıklarıyla, söyledikleriyle her zaman barışı öne çıkaran Hrant Dink, göz göre göre gelen bir cinayetin kurbanı oldu. Birçok siyasi cinayette olduğu gibi Dink suikastında da birtakım güç odakları Dink’i önce hedef tahtasına koydular, yalnızlaştırdılar, düşmanlaştırdılar ve ardından da faşist bir tetikçiye tetiği çektirerek Hrant’ımızı katlettiler. Bu göstere göstere gerçekleştirilen bir siyasi cinayetti. Cinayetin ardından ‘yakalanan’ katile düzülen methiyeler, cinayeti meşrulaştırmaya çalışan propaganda ve hatta cani ile sanki bir pop yıldızıymışçasına birlikte fotoğraf çektiren, sırtını sıvazlayan, onu cesaretlendirici sözler söyleyen polislerin varlığı ve tavrı bile bu cinayetin sorumlusunun sadece 17 yaşındaki cahil ve faşist bir tetikçi olmadığını gün gibi ortaya koymuştur.

Dink suikastının öfkeli bir gencin gidip bir insanı vurmasından çok öte olduğu hem yukarıda bahsettiğimiz hususlar hem de cinayetin siyasi yönünün aradan geçen onca yıla rağmen hiç araştırılmaması, soruşturulmaması; bunu yapmak isteyenlerin de çeşitli şekillerde engellenmesi ile bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Gerçekten de ne cinayet emrini verenler, ne onların bağlı olduğu güç odakları ne de aylarca hedef gösterilmiş bir gazeteciyi korumayan devletin sorumluluğu ne tartışılmış ne de adalet huzuruna çıkarılmıştır. Yakın tarihimizdeki devrimci, sosyalist, muhalif birçok aydın insanımızın katillerinin bulunmaması, tetiği çekenler bulunsa bile bunun arkasındaki örgütlü güç ve siyasi kuvvetin asla tespit edilip cezalandırılmaması, Dink cinayetinin de diğer siyasi cinayetlerle birlikte ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Musa Anterlerden Uğur Mumculara, Turan Dursunlardan Hrant Dink’e kadar düzene muhalif insanlarımızın katledilmesi bu coğrafyanın kaderi olmamalıdır. Bu coğrafya insanın, emeğin, doğanın, çocukların, kadınların özgürleşmesi ve hak ettiği yerde yaşaması için canını veren insanlar sayesinde halen bir ülke niteliğine sahiptir. Bu ülkeyi ülke yapan, onu ilerletmek, geliştirmek, özgürleştirmek için ömrünü cezaevlerinde veya idam sehpalarında feda eden insanların ürettikleri, bıraktıkları mirastır. Bu ülkeyi sevmekten vazgeçmememizi sağlayan şey milyonlarca yoksulun, ezilenin, dışlanan kesimlerin, emekçilerin yarattığı değerdir. Ve Hrant Dink, bu ülkenin demokratik değerlerinin bir toplamı ve bu toplamın sokak ortasında yüzükoyun yere serilmesine rağmen bir türlü yok edilememesidir.

Değerli basın mensupları, değerli halkımız,

Barış, kardeşlik, eşitlik, demokrasi, özgürlük gibi değerler bir gün herkesin ortak değeri haline gelecektir. 17 yaşındaki birine tetik çektirenlerin cezasızlık üzerine kurulu hükümranlığı bir gün elbet son bulacaktır. Ve bu son buluş, sihirli bir değnek vasıtasıyla olmayacaktır.

Değerli halkımız,

Bu ülkede politik cinayetler egemen sınıfların çıkarlarına çomak sokulmadan aydınlatılamayacaktır. Hiçbir siyasi cinayet kamuoyunun vicdanı rahat bir şekilde yargılanmamış, cezalandırılmamıştır. Kameraların gözü önünde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi’nin dosyasında tüm sanıklara beraat kararı verilmiş, dava bin türlü usulsüzlükler ile alelacele kapatılmıştır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. O yüzden toplumsal tepki ve baskı olmaksızın ne siyasi cinayetler önlenebilir ne de işlenen cinayetler aydınlatılabilir. Bunu sağlamak da toplumun demokratik tepkisini birleşerek ve en güçlü ve kararlı şekilde ortaya koymasıyla mümkün olabilir.

Türkiye’nin tüm emekçileri, işçileri,

Hrant’ı düştüğü yerden kaldırın. Kanını silin. Omuzlarından tutup kaldırın onu. Ne onu, ne de diğer Hrantları bir daha yere düşürmeyin. Bu ülkeyi canilerin, katillerin, faşistlerin at koşturduğu bir yer olmaktan çıkarın. İnsanların sokak ortalarında infaz edildiği, ekmek almaya giden çocukların katledildiği bir ülke yerine Berkin’le Hrant’ın el ele çocuk parkına gidebildiği bir ülke yaratın. Yaratın, çünkü bundan başka hiçbir çaremiz yok. Savaşmaktan, düşmanlıktan, vahşetten para kazanan, beslenen karanlık güçlerden kurtulmadıkça bu ülkenin çocuklarına gün yüzü ne yazık ki yok.

Bu duygu ve düşünceler ışığında bir kez daha haykırıyoruz:

Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!”

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.