İzmir KESK-Eğitim-Sen 2 nolu Şube, Milli Eğitim Bakanlığı’nın cemaat vakıflarına destek olmasına, eğitimin ticarileştirilmesine, dinselleştirilmesine, öğrenci işçi emeği sömürüsüne, çocuk işçi cinayetlerine karşı laik demokratik eğitim , hak ve adalet talepleri için mücadele edeceğiz..

İzmir KESK-Eğitim-Sen 2 No’lu Şube  oturma eyleminin   278.  haftasında çocuk emeği sömürüsüne, çocuk işçi cinayetlerine , laik demokratik eğitim, KHK hukuksuzluğuna, adaletsizliğe karşı,   eşitlik, özgürlük, demokrasi, hak ve adalet  taleplerini  belirten basın açıklamasını Karşıyaka Çarşı girişinde  yaptı.

“Basına ve kamuoyuna

2023/2024 eğitim öğretim yılının ilk dönemini geride bırakmış bulunmaktayız. Geçen hafta çeşitli illerde yaptığımız basın açıklamalarında Milli Eğitim Bakanlığının eğitimde artarak devam eden problemlere yönelik rolünü vurgulamak üzere bir araya geldik ve Bakanlığa karnelerini ilettik. Cemaat vakıflarına destekten eğitimin ticarileştirilmesine, MESEM’ler ile çocuk emeği sömürüsünden öğrencilerin yeterli beslenememesine kadar yaşadığımız birçok sorunu dile getirdik. Eğitimde yaşadığımız sorunlar yapısal hale gelmekte ve kalıcılaşmakta fakat Milli Eğitim Bakanlığı sorunların giderilmesinde somut ve çözüme dayalı bir yaklaşım sergilememektedir.

İstanbul’da 14 yaşındaki Arda Tonbul meslek lisesindeki stajını yaparken kafasını sac büküm makinesine kaptırarak geçen hafta hayatını kaybetti. Güvencesiz ve denetimsiz koşullarda üç kuruş para karşılığında çocukların ucuz iş gücü olmalarını sağlayanlar Arda’yı aramızdan aldılar. Çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılıp kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları çarklarında öğüten bir sistem haline gelmiştir. Uygulama kapsamında çocuklara asgari ücretin üçte biri oranında staj ücreti verilirken, bu ücretin üçte ikisi kamu kaynaklarından karşılandığı için çocukların emeği, patronlara bizzat siyasi iktidar tarafından adeta peşkeş çekilmektedir. 16 yaş altı çocukların staj adı altında denetimsiz, kontrolsüz, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılması yasakken, çocuklarımız iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye sorumluların gözleri önünde devam etmektedir.

Eğitimdeki dinselleşme hızı dozajını arttırarak devam etmektedir. Okullarda mesai saatlerinin ve okul ders planlarının cuma namazı saatlerine göre düzenlenmek istenmesi, öğretmenlere yönelik tek tip kıyafet dayatması, okullarda dini faaliyetlerin eğitimin önüne geçmesi ve karma eğitim ilkesinin ihlal edilmesi gibi girişimler, eğitim sistemini dini kurallara göre biçimlendirme uygulamalarının sadece birkaçıdır. Laik ve bilimsel eğitime yönelik açık bir tehdit olan bu uygulamalara karşı geçen hafta kuruluşunu ilan eden Laik Eğitim Demokratik Yaşam platformu eğitimdeki dinselleştirme ve gericileştirme politikalarına karşı verdiğimiz mücadelemizin yeni mevzisidir.

Son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle çocuklarını okula aç göndermek zorunda bırakılan halkın   cebinden yaptığı eğitim harcamalarındaki artışı durdurabilmek mümkün değildir. Kamu kaynaklarının devlet okulları için kullanılması yerine özel okullara teşvik adı altında aktarılması, eğitimde yaşanan eşitsizlikleri ve okullar arasındaki nitelik farklarını daha da derinleştiren bir işlev görmektedir. Bu durum okulları sadece devlet okulu-özel okul şeklinde ayrıştırmakla kalmamış, aynı zamanda zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmıştır. Bu tabloyu daha net açıklamamıza yardımcı olan verilere göre Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bulunan 75 bin 19 okulun 14 bin 281’ini özel okullar oluşturmaktadır. Bir diğer deyişle, ülkemizdeki her 5 okuldan biri patronlar tarafından yönetilmektedir.

Örgütlü mücadelemizi hedef alan her türlü yasadışı girişim ve saldırıya rağmen 278. kez toplandığımız bu meydandan dile getirdiğimiz tüm bu yaşananları kabul etmediğimizi ve asla kabul etmeyeceğimizi duyuruyoruz. Eğitimdeki bu içler acısı tablonun ortaya çıkmasını hızlandıran, hukukun en temel ilkelerini ayaklar altına alarak oluşturulan KHK’lar ile boyun eğdirilmeye çalışan eğitim emekçileri sözünü söylemeye devam ediyor ve ihraç edilen açığa alınan tüm üyelerimiz tekrar görevlerine dönene kadar da edecek. Tüm bu anti demokratik ihraç kararlarına, baskılara karşın bu ülkenin onurlu ve mücadeleci eğitim emekçileri olarak boyun eğmedik, boyun eğmeyeceğiz.”

 

 

 

 

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.