İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri; Uğur Mumcu onurumuzdur..

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, katledilişinin 30.yılında gazeteci-yazar Uğur Mumcu’yu andı.

Alsancak Havagazı Fabrikasında bulunan İzmir Gazeteciler Cemiyeti önünde yapılan anmaya İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi de katıldı, ortak açıklamayı İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz okudu.

Ortak açıklamaya geçmeden önce, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi söz alarak; “Hasan Tahsin’in yaktığı bağımsızlık meşalesini, Uğur Mumcu’nun yaktığı özgür habercilik ateşini asla söndürmeyeceğiz. Karlı sokaklarda yürümeye devam edeceğiz” dedi.

İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Süleyman Kaynak söz alarak, “Sevgili Uğur Mumcu sadece bir gazeteci değildi, bir bilim insanı idi, bir filozoftu…

Neden bilim insanı idi, hayatını kaybettiği 30 yıllık dönem içinde yıllarca oluşmaması için çaba sarfettiği, savunduğu ilkelere karşı gelişen ve aslında büyük bilgi birikimi ile öngördüğü sorunların hepsi, tek tek önümüze geldi. Siyasal islamı onyıllarca önce analiz eden bir bilim insanı idi , çok güçlü bir sosyal bilimci idi , yeni düşünceleri en anlaşılır şekilde yazan, duyuran bir filozof idi…

Siyasal islamın aslında din kisvesi altında , tam bir aldatmaca , tam bir ticari ilişkiler ağı ve rant odaklı tarikatlar bütünü , insanları ekonomik olarak, sosyal olarak, düşünsel ve bedensel olarak köleleştirmeye çalışan, adaletten ve insanlıktan uzak bir mekanizma olduğunu yıllarca anlattı. Ve ne yazık ki bu yüzden karanlık güçler tarafından katledildi.

Karanlık güçler eliyle katilleri ve katillerin içinde yeraldığı duvar saklandı, tuğlalarına dokunulmadı ve bu duvar giderek bugün hepimizin üzerine yıkılıyor…. Ve ne yazık ki biz bunları adım adım yaşayarak gördük… Ama bugün hala ne yazık ki tarikat – siyaset – ticaret üçgeni bu ülkeyi, bu insanları köleleştirmeye , bu toplumu teslim almaya çalışıyor…

Sivil toplum örgütleri olarak İzmir Tabip Odası olarak, bu gerçekleri görerek , insanlarımızı ve toplumumuzu uyarmayı ve Uğur Mumcu’nun mirasını ve vasiyetini koruyup canlı tutmayı bir and olarak devam ettiriyoruz. Bu nedenle uygar , laik , demokratik bir ülke için haklıdan yana bu mücadelemiz sevgili Uğur Mumcu’nun meşalesi altında , Büyük Önder Atatürk’ün bayrağı altında devam edecektir. Hep demokrasiden yana , laiklikten yana , uygarlıktan yana ve halktan , haklıdan yana olacağız. Çünkü Uğur Mumcu şöyle söylemişti ; Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.

Sevgili Uğur Mumcu, düşündüklerini, yazdıklarını ve bıraktığın mirasını koruyacağız, yaşatacağız ve geliştireceğiz…

Sözümüz sözdür…” dedi.

Disk Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, araştırmacı gazeteciliğin ve demokrasi mücadelesinin unutulmaz ismi, Uğur Mumcu’yu 30.yılında saygı ile anarken, cezaevlerinde bulunan gazetecileri ve Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Namık Tarancı ve diğer öldürülen gazetecileri unutmayacağız dedi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına ortak açıklamayı İzmir Barosu Başkanı Av.Sefa Yılmaz yaptı.
Açıklama şöyle;

“Sevgili Dostlar,
İzmir’in demokrat insanları,
İzmirli Devrimciler,

Muammer Aksoy ve Hrant Dink gibi yine ülkemiz tarihinin karanlık ocak ayında kaybettiğimiz bir değerimizi, Türkiye’yi çevreleyen karanlıklar sarmalından çıkarıp toplumu aydınlık yarınlara kavuşturmayı amaçlayan Uğur Mumcu’yu anmak için bir aradayız.

24 Ocak 1993, Türkiye’de araştırmacı gazetecilik anlayışından taviz vermeyip, aynı zamanda hukuk ve demokrasiden yana olmak demenin ne olduğunu bütün Türkiye’ye inat ve ısrarla anlatan araştırmacı gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun; alçakça bir saldırı sonucu katledildiği tarih olarak Türkiye tarihinin kara kaplı suikastlar defterinde yerini almıştır.

Yedek subay olarak başladığı askerlik görevini Patnos Dağlarında “Sakıncalı Piyade Er” olarak tamamlayan, 12 Mart’ın zindanlarında tutuklu kalan Mumcu, Türkiye toplumunun demokrasi mücadelesinin etkin bir öznesi olmuştur.

Onu, 12 Eylül Darbesinden sonra kapatılan Barış Derneği davası devam ederken, tutuklu yönetici ve üyeleri yazılarıyla savunurken görürüz.

Faşist Cunta liderinin vatan hainliğiyle suçladığı, Aydınlar Dilekçesini hazırlayanlar arasında o da vardır.

Abdi İpekçi cinayetinden, Papa suikastine giden yolda, silah kaçakçılığı – terör – mafya bağlantılarının düğümlerini o çözmüştür.

Siyasal iktidarların gözlerden uzak tutmaya çalıştığı kirli ilişkilerini gün yüzüne çıkarmaya çalışırken; 12 Eylül 1980 darbesinden 1984 yılına kadar yurtdışına gönderilen din görevlilerinin maaşlarının, Körfez sermayesi tarafından fonlandığını açığa çıkararak, laik görünümlü askeri vesayetin özünü de tarihe mal etmiştir. Din – siyaset – ticaret üçgeninin tüm belgeleriyle ve kanıtlarıyla ifşasını o gerçekleştirmiştir.

Faili meçhul cinayetlerin yaşandığı, Kürtlerin yaşam hakkının ihlal edildiği; muhafazakarlaşmaya, din temelli, gerici ve baskıcı bir rejim kurma çabasının gündemde olduğu sürecin güç odaklarına karşı, laiklikten yana, özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren bütün toplumsal kesimlere ayar verilmeye çalışıldığı bir dönemde Mumcu; Türkiye Hizbullahı, İBDA-C gibi silahlı örgütlerin sahiplendiği bir suikast sonucu katledilmiştir. Aynı derin yapılar bu defa 24 Ocak 2001 tarihinde; işkence ve kitlesel korku yaymayı yöntem olarak benimsemiş Türkiye Hizbullah’ının çökertildiği operasyonu yöneten Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ ı Diyarbakır’da katletmiştir.

Bu iki suikastın arkasında olduğu, güçlü argümanlarla öne sürülen Türkiye Hizbullahı’nın siyasi kanadı olan parti ve liderleri ise bugünün siyasetinde muteber bir müttefik muamelesi görmekte; suçlarının hesabı sorulmadan Türkiye’nin geleceğinde rol sahibi olmaya çalışmaktadır.

Bu cinayetin arka planını bilenler, ülke tarihinin karanlık operasyonlarının özneleri, “O tuğla çekilirse duvar yıkılır” “Bu işi devlet yapmıştır. Siyasal iktidar isterse bu olayı çözer.” diyerek gerçeği açıkça ifade ettikleri halde, yürütme ve yargı, geçen 30 yılda bu cinayetin planlayıcılarını, azmettircilerini, asli failleri ortaya çıkarmaktan imtina etmiş, aksine bu ve benzer olayların etrafına örülen karanlık duvarı daha da güçlendirmişlerdir.

Bugün Mumcu’nun mirasına sahip çıkmak basın özgürlüğüne, eleştirel ve araştırmacı gazetecilik anlayışının ürettiği toplumsal faydaya, hukuk devletine, laikliğe, barışa ve demokrasiye sahip çıkmaktır.

Mumcu’nun mirasına sahip çıkıyor, bütün karanlıkta kalmış suikastlerin yalnızca tetikçilerinin değil o tetikçilerin arkasındaki kirli ilişkilerin de açığa çıkmasını, yetki ve iktidarı fiilen kullananlardan talep ediyoruz.

Susmayacağız!

Vazgeçmeyeceğiz!

Teslim olmayacağız!

Uğur Mumcu Onurumuzdur!

Uğur Mumcu Ölümsüzdür!

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri”

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.