Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atanmasına karşı yapılan eylemler sırasında işkence ile gözaltına alınan üç insan hakları savunucusunun davasında iki kişiye ceza verildi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliğinde tıbbi sekreter olarak çalışan Aytül Uçar beraat etti. Gözaltına alındıktan sonra araç içerisinde Cumhurbaşkanına hakaret ettiklerini beyan eden iki polis memurunun tanıklığı üzerine ve araç içerisindeki görüntüler gizlenmesine ve dosyaya delil olarak sunulmamasına karşın, Emine Akbaba ve İrem Çelikbaş’a 11 ay 20 gün ceza verilerek cezanın ertelenmesine ve bir yıl denetim altında bulundurulmaları cezası verildi.
İzmir Adliyesi önünde duruşma öncesi hak örgütleri, İmece Dostluk Dayanışma Derneği, İzmir Halkevleri ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. ‘Hak savunuculuğu yargılanamaz’ yazılı pankartın açıldığı açıklamaya HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ve İnsan Hakları Derneği eski Genel Başkanı, eski parlamenter Akın Birdal da katıldı. Basın metnini İmece Dostluk Dayanışma Derneği Başkanı Günseli Suna Kaya okudu.
Açıklama şöyle;
“Bugün burada hak savunucusu üç kadın, Emine, İrem ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) çalışanı Aytül, hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla sürmekte olan dava nedeniyle bir araya geldik.
Arkadaşlarımız, Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri ile dayanıştıkları, başta işkence ve diğer kötü muamele olmak üzere insan hakları ihlallerine karşı çıktıkları için yargılanıyorlar.
Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanı tarafından kayyum rektör atanması üzerine Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenleri, çeşitli barışçıl toplantı ve etkinlikler yaparak akademik özgürlüklere ve kurumsal özerkliğe sahip çıkmışlardı. Maalesef bu etkinliklere, özellikle de öğrencilerin gerçekleştirdiği barışçıl toplantı ve gösterilere kolluk güçleri tarafından, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı ve denetimsiz bir şiddet kullanılarak müdahale edildi. Bu süreçte işkence ve diğer kötü muamele yasağı başta olmak üzere pek çok hak ve özgürlük ağır biçimde ihlal edildi. Siyasal İktidarın kutuplaştırıcı söylemleri ve baskıcı uygulamaları, demokratik kamuoyunda büyük bir tepkiye yol açmış, yaşanan hak ihlallerini protesto etmek ve Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri ile dayanışmak için ülke sathında barışçıl toplantı ve gösteriler düzenlenmişti.
3 Şubat 2021 tarihinde İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yapılmak istenen basın açıklaması da bunlardan biriydi. Ne var ki, bu barışçıl toplantıya da kolluk güçler tarafından şiddet kullanılarak müdahale edildi. Kolluk güçleri, şiddetini bilhassa üniversite öğrencilerine ve gençlere yöneltti. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. İşkence ve diğer kötü muamele, özellikle gözaltı araçlarında tüm yoğunluğu ile devam etti.
İşte bugün haklarında muhtemel hüküm kurulacak olan insan hakları savunucuları, özellikle de uzun yıllardır TİHV’de işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonuna yönelik çalışmalarda aktif sorumluluklar üstlenen Aytül Uçar, kolluk güçlerinin bu şiddetine itiraz ederek, mutlak yasak olan işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarını önlemek için çaba harcamıştır.
Ancak insan hakları savunucularının tanıklığından ve uyarılarından rahatsız olan kolluk güçleri, hak ve özgürlükleri ihlal etmekten vazgeçeceklerine, hak savunucularını hukuka aykırı bir şekilde gözaltına almış ve hatta bizzat şiddet uygulamıştır. Daha sonra da gerçeğe aykırı tutanaklar hazırlayarak Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla haklarında dava açılmasını sağlamışlardır.
Bu durum, Türkiye’de kolluk güçlerinin adeta rutin hale gelmiş ihlallerini örtbas etmek, cezasızlıkla meşrulaştırmak ve hatta teşvik etmek üzere çok sık başvurulan bir idare tekniğidir. Nitekim uzun yıllardır pek çok olayda işkence görenler ya da işkenceye tanık olanlar hakkında derhal “memura hakaret etmek, mukavemet etmek, bu sırada yaralamak, kamu malına zarar vermek” gibi gerekçelerle karşı davalar açılmaktadır. İşkenceciler aleyhine açılan davalar cezasız kalırken, işkence görenler aleyhine açılan davalar kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabilmektedir.
Arkadaşlarımız hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla sürmekte olan bu dava da benzer şekilde ihlalleri görünmez kılmak ve cezasızlığı kalıcılaştırmak amacıyla yapılan bir karşı hamle girişimdir. Özellikle Cumhurbaşkanı’na hakaret iddialarıyla açılan davalarda son dönemlerde görülen artış bu anlamda oldukça dikkat çekicidir. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre sadece 2021 yılında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla 33 bin 973 kişi hakkında soruşturma başlatan Cumhuriyet Başsavcılıkları 9 bin 327 kişi hakkında kamu davası açmışlardır.
Aynı zamanda ifade özgürlüğünü hedef alan bu baskı ve sindirme politikası, Türkiye’nin ilk imzacılarından biri olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) de aykırıdır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kısa bir süre önce, 18 Ekim 2021 tarihinde karara bağladığı “Vedat Şorli v. Türkiye” davasında Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle cezai yaptırım uygulanmasını AİHS’nin 10. Maddesi’nin ihlali olarak değerlendirmiştir.
Kısacası haklarında bugün karar verilecek olan arkadaşlarımız demokratik toplum düzeninin temelin oluşturan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmışlardır. Başta işkence yasağı olmak üzere yaşanan hak ihlallerini görünür kılmaya ve önlemeye çalışmışlardır. Tüm bunlar hak savunuculuğu faaliyetinin doğası gereğidir. Bundan dolayı da hak savunuculuğu yargısal tacize maruz bırakılamaz. Bu vesileyle siyasal iktidarı ve diğer tüm yetkilileri, arkadaşlarımız şahsında Türkiye’deki tüm insan hakları savunucularına yönelik -yargısal da dahil- her türlü tacize derhal son vermeye çağırıyoruz.
Sonuç olarak, bugün haklarında beraat kararı verilerek hak savunucusu arkadaşlarımız aklanmalı, buna karşın başta işkence yasağı olmak üzere temel hak ve özgürlükleri ihlal eden kolluk güçleri hakkında etkin ve şeffaf bir şekilde soruşturma ve kovuşturma başlatılarak cezasızlığa son verilmelidir.
Evet, insan hakları savunucuları gücünü haklılığından, umudunu ise dayanışmadan alır. Bugün burada dayanışmayı büyüten tüm hak savunucularına ve dostlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz.
Hak savunuculuğu yargılanamaz!
Hak savunucuları üzerindeki baskı ve yargısal tacizlere derhal son verilsin!
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi
Hak İnisiyatifi Derneği
Halkevleri
Halkların Köprüsü Derneği
İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği
İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi
İnsan Hakları Gündemi Derneği
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği”
