Çiğli’li kadınlar, Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin çağrısıyla çocuk istismarına karşı, Çiğli eski belediyesi önündeki meydanda bir araya geldiler. Son dönemde görsel ve sosyal medyada gündeme gelen çocuk yaştaki kız çocuklarının istismar ve tecavüzüyle gündeme gelen insanlık onuruyla, bilimle, vicdanla, akılla bağdaşmayan yaşananlara karşı seslerini yükselttiler. Açıklama sırasında “erkek adalet değil, gerçek adalet”, “kadın, yaşam, özgürlük/ jin jiyan azadi”, “Öldüren sevgi istemiyoruz” sloganları atıldı.
Açıklamayı Çiğli kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Kızbes Seyhan Aydın okudu.
Açıklama şöyle:
“Ülkemizin yakın tarihi çocukların tarikat ve cemaatlerin yatılı okullarında, yurtlarında maruz
bırakıldıkları istismar ve yaşam hakkı ihlalleriyle doludur. En değerli varlığımız olan çocuklarımız ne yazık ki kimi zaman en güvenli olmaları gereken evlerinde de cinsel istismara maruz bırakılmaktadır. Bizler, çocuklara yönelik cinsel istismarın iktidar tarafından gösterilmeye çalışıldığı gibi “münferit” olmadığını, toplumsal, politik bir sistem sorunu olduğunu çok iyi biliyoruz.
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfında yaşanan son olay ise cemaat ve yargı arasındaki suç
ortaklığını açıkça ortaya koymuş, bu olayı iktidarın meşru gösterme çabaları ise toplumsal
muhalefetin itirazları sonucunda ,haberin ortaya çıkmasından günler sonra , Aile ve Sosyal Hizmet
Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanlığınca kerhen yapmış oldukları açıklamalar ile bir kez daha
anlaşılmıştır.
Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşında kız çocuğunu cemaatin mensubu olan
ve o zaman 29 yaşında olan Kadir İstekli ile imam nikâhı kıyıp evlendirmesi kesinlikle münferit bir
olay değildir. Tam aksine iktidarın laiklik karşıtı politikalarının, cemaatler ve tarikatlarla girdiği çıkar ilişkilerinin, bu yapılar eliyle toplumsal ilişkilerin dinsel referanslarla yeniden şekillendirilmesi girişimlerinin bir sonucudur.
Çocuk her gün cinsel işkence görürken , istismarcının evliliği ve cinselliği bir oyun gibi gösterdiğini, çocuğun annesi ve babasının ise bu işkencenin devam etmesi için, istismarcıyla suç ortağı olduğunu, henüz 14 yaşındayken 2012 yılında muayene için götürüldüğü hastanede bir doktorun fark edip ihbar etmesi ve yapılan soruşturma gereği yaş tespiti sırasında yaşı büyük başka birinin muayene edilmesi sağlanarak, suçun üstünün örtüldüğü, eğitim çağında okulda arkadaşları ile olması gerekirken tüm ailenin ve çevresinin göz yumması ile istismarcısıyla yıllarca bir arada yaşatıldığı ortaya çıkmıştır.
İki yıldır sürdürülen bu soruşturmada , yıllarca bu istismarı yaşamış ve hayatta kalmayı başarmış olan
kadının beyanı, doktor raporları, fotoğraflar, ses kaydı, şüpheli ikrarları dikkate alınarak; suçlular ve bu suça yardım ve yataklık eden anne ve babası hakkında tutuklama kararı verilmesi gerekirken ,
delilleri karartma ve kaçma ihtimaline rağmen başka hiçbir adli kontrol kararı verilmemiş, iddianame
tamamlanarak İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 2023 yılı Mayıs ayına duruşma
verilmiştir.
Türkiye’nin hemen her yerinde kadın örgütleri, sendikalar,meslek odaları, siyasi partiler, barolar ve
diğer STK lar ile spor kluplerinin protesto ve baskıları sonucunda ,iki yıldır H:K:G.nin devlet
korumasında olduğunu beyan eden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı davaya müdahil olduğunu
açıklayabilmiştir. Kamuoyundaki infiali bastırmak için duruşma günü 30 Ocak 2023 tarihine
alınmıştır. Kızı, H. K. G.yi 6 yaşındayken, müridiyle “evlendiren” ve çocuğunun istismarına rıza
gösteren Yusuf Ziya Gümüşel ile istismarcı Kadir İstekli haklarında mahkemece 14.12.2022 tarihinde
tutuklama kararı verilebilmiş ve her ikisi için de yakalama emri çıkarılmıştır. Aynı dava kapsamında
suçlanan anne Hatice Kübra Gümüşel’in ise ruh sağlığının yerinde olup olmadığına ilişkin tıbbi
muayene ve rapor aldırılması kararı verilmiştir.
Bu istismar ilk değildir. 2012-2015 yılları arasında Karaman’da Ensar Vakfında defalarca cinsel
istismara maruz bırakılan 9-10 yaşlarındaki çocukların yaşadıkları için “büyütülecek bir şey değil, bu
nedenle vakıf suçlanamaz” diyen Aile ve Sosyal İşler Bakanını, Ocak 2022’de gördüğü baskıya
dayanamayarak yaşamına son veren Enes Kara’yı intihara sürükleyen cemaatleri, İstanbul’da,
Erzurum’da, Dikili’de, Çivril’de, Muş’ta, Fatsa’da, Gerger’de cemaat- tarikat yurtlarında, okullarında
cinsel istismara maruz kalan çocukları unutmayalım…
Açığa çıkan her çocuk istismarı vakasında iktidar toplumun aşina olduğu farklı bir gündem yaratma,
faili değil mağduru suçlama, normalleştirme, münferit bir olay gibi yansıtma vb politikalarla istismarın üzerini örtmeye çalışmaktadır. İstanbul Sözleşmesini bir gecede fesheden iktidar; çocuğu koruyan diğer ulusal ve uluslararası sözleşmeleri etkin olarak uygulamamakta; şiddet ve istismar faillerini cezasızlık politikalarıyla aklayarak bu çocuk yaşta evliliklerin ve istismarın suç ortağı olmaya devam etmektedir.
Son olay ve benzeri istismarlar çocuğa yönelik şiddet ve istismar vakalarının faillerini cesaretlendiren yasal düzenlemeler ve çocuk evliliklerinin önünün açılması gibi politikalarla birlikte ele alınmalı, değerlendirilmelidir. Zorla evlendirme hukuki, sosyal, toplumsal yönden mücadele edilmesi gereken bir insan hakkı ihlalidir.
On sekiz yaş altı evlilikler zincirleme olarak katılım, eğitim, sağlık gibi bir dizi çocuk hakkı
ihlalini doğurmakta ve bu çocuklar yaşamları boyunca da ekonomik, fiziksel, psikolojik şiddete ve
istismara maruz kalmaya devam etmektedirler. Milyonlarca kız çocuğu bu ülkede eğitim hakkından
ve sosyal haklardan yoksun bırakılmaktadır. Eğitimden uzak kalan kız çocukları ya ev içi emek
sömürüsüne ya da erken yaşta evlendirilerek cinsel saldırıya ve şiddete açık hale getirilmektedir.
Çocuklar bizim en hassas noktamız, en dokunulmaz olan varlıklarımızdır. Devletin ve yargının;
mağdur çocukları koruması gerekirken, istismarcısının eline bırakması kabul edilemez. Bu nedenle
ilk soruşturma dosyasının da itinayla incelenmesi ve sorumlular için kamuoyu baskısı sonucu
başlatılan hukuki sürecin derhal sonuçlanarak cezalandırılmaları gerekmektedir.
Eşitlik ve laiklik ilkelerine savaş açanlar, İstanbul Sözleşmesi’ne saldıranlar, “evlilik” kisvesi altında çocuk cinsel istismarına yol açanlardır. Aynı çevreler , çocukları cinsel istismar ve sömürüden korumayı amaçlayan Lanzorete Sözleşmesini de hedef almışlardır.
Dokuz yaşında kız çocukları ile evlenilebilir fetvası verenler, küçüğün rızası vardır, bir kereden bir
şey olmaz diyen bakanlar, birkaç oy uğruna cemaat ve tarikatlara ses çıkarmayanlara sözümüz var!
Bizler yaratmaya çalıştığınız karanlığa inat tüm kadınlar ve çocuklar için aydınlık bir Türkiye
istiyoruz. Çocuklara yönelik istismar insanlık suçudur. Çocuğun cinsel istismarının evlilik adı altında meşrulaştırma çabalarına son verilmelidir. Çocukların üstün yararı ve hukukun evrensel ilkeleri ile taraf olduğumuz BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi ve diğer uluslararası
sözleşmelere uygun iç hukuk düzenlemeleri ivedilikle yapılmalıdır.
Çocukların, kadınların, insan hak ve özgürlüklerinin güvencesi olan laiklikten asla taviz vermeyen
demokratik, sosyal hukuk devleti normları çağdaş, toplumsal düzlemde vücut buluncaya değin
mücadelemiz devam edecektir.
Hükümeti, muhalefeti, yargıyı, meslek odaları, sendikaları, Demokratik Kitle Örgütlerini ülkenin
geleceği, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin, istismarın önlenmesi için göreve davet ediyoruz.
Çiğli Kent Konseyi Kadın Meclisi Bşk.
KIZBES SEYHAN AYDIN”
