Kesk İzmir Şubeler Platformu ve İzmir Eğitim-Sen 2 No’lu Şube, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bir gecede hukuksuz haksız bir biçimde işinden olan kamu emekçilerinin işlerine geri dönebilmeleri için başlattığı mücadelenin 175 haftasında da, basın açıklaması ve oturma eylemini Karşıyaka Çarşı’da gerçekleştirdi.
Açıklamayı KESK İzmir Şubeler Platform Dönem Yürütmesi” adına BES (Büro Emekçileri Sendikası) İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven yaptı. Açıklama şöyle:
“İzmir’de geçen hafta HDP İl Binasına yapılan silahlı saldırıda Deniz POYRAZ siyasi bir cinayete kurban edildi. Aynı gün parti kapatma davası açılarak, toplumsal barışa ve bir arada yaşam iradesine atılan kurşunlardan sonra bir de hukuksal cinayet planlandığı aşikardır. Ülkeyi satıp soğana çeviren, kendi yolsuzluklarının üstünü kapatmaya çalışan, halka hesap vermekten korkan siyasi iktidar toplumu bir kez daha kutuplaştırılarak, kışkırtarak gemisini yürütmeye çalışmaktadır. Hem de bu gemide artık kokain vardır, kara para vardır, insanların mallarına çökme, emekçilerin haklarını yok etme, halkı yoksulluğa mahkum etme vardır. Yani ülkenin yeraltı yer üstü kaynaklarının emperyalist tekellere, mafyasal güçler aracılığıyla peşkeş çekilmesi vardır. Biz bu filmi çok izledik. Ve bu oyunlara karnımız tok. Tüm provokasyonlara, korku iklimi yaratma girişimlerine inat yolsuzlukların hesabını da soracağız, hukuksuzca işten atılan KHK’li ihraç arkadaşlarımızın hesabını da soracağız, Deniz POYRAZ’ın katillerinin arkasındaki karanlık güçlerden de hesap soracağız elbet bir gün !
Şimdi bu ülkenin üretenleri, emekçi halkları yani bu ülkenin gerçek sahipleri olarak demokrasiye, barışa, kazanılmış haklarımıza daha fazla sarılma, faşizme karşı ortak mücadeleyi yükseltme zamanıdır.
Sanki bir lağım patlamış gibi devletin her yerinden yolsuzluklar, rüşvet ilişkileri, ne kadar pislik varsa ortaya saçılmaktadır. Hukuksuzca işten atılmaları yetmiyormuş gibi yaklaşık 5 yıldır OHAL Komisyonu garabeti ile binlerce KHK’linin hak hukuk adalet arayışını yok edenlerin ne kadar şaibeli ilişkiler içerisinde olduklarını biz biliyorduk şimdi ise artık üstü örtülemez bir halde ortalığa saçılmıştır.
OHAL KOMİSYONU ARTIK LAĞVEDİLMELDİR TÜM KARARLARI GEÇERSİZ SAYILMALIDIR
Faşizan, hukuk dışı politikalarla on binlerce kamu emekçisi hukuksuzca ihraç edilmiş, iç ve dış kamuoyunun gözünü boyamak için hukuk dışı bir komisyon kurulmuş, böylece mağduriyet yıllara yayılmıştır. Özışık’ın ifşasından anlaşıldığı kadarıyla siyasal çıkara maddi çıkar da eklenmiştir.
İçişleri Bakanına Mafyasal ilişkilerde aracılık ettiği iddia edilen Süleyman ÖZIŞIK yaptığı açıklamada” Ben gerek Süleyman Soylu’ya, gerek OHAL işlemleri komisyonuna, gerek diğer mercilere masum olduğuna inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm. Dedim ki ‘Bu insanlar eğer masum çıkmazsa hesabını benden sorun’. Araştırmalar yapıldı, hepsinin bir iftiraya kurban gittiği ortaya çıktı ve hepsi görevlerine iade edildi.”
Sözün bittiği noktadayız!
Böyle bir ülke böyle bir hukuk düzeni olabilir mi? Devletin her işinin rüşvete, yandaş ilişkilere bağlandığı yargının ortadan kaldırıldığı bir ülkede hukuk düzeninden bahsedilebilir mi? O zaman bizim arkadaşlarımızın dosyaları neden bekletiliyor, Mafyasal ilişkilerle aracılık ettiği ortaya çıkmış bu gazeteci müsveddesinin kefilim sözü yeterli ise yıllarca süren güya araştırmalara, OHAL Komisyonuna, kurum kanaatlerine, mahkemelere, TBMM ne gerek var? Biz 174 Haftadır bu ülkenin aydınlık yüzleri dürüst namuslu insanları olarak arkadaşlarımıza haddimiz olmadığı halde kefiliz diyoruz. Bu gazeteci görünümdeki şahıs mı bu ülkenin onurlu vatandaşı yoksa bu ülkede halka nitelikli kamu hizmeti verirken, bu ülkenin yarınları yetiştirirken, laik bilimsel anadilde eğitimi savunduğu için demokrasi ve özgürlükleri savunduğu için hukuksuzca işten atılarak ağaç kökü yesinler denilen KHK’li arkadaşlarımız mı bu ülkenin onurlu vatandaşı ?
Bir gazeteci düşününki kendini hakim yapmış, savcı yapmış, hatta cumhurbaşkanı yapmış ve demiş ki “ben bu arkadaşlara kefilim” sonra bu insanlar OHAL Komisyonu kararı ile işlerine iade olmuşlar. Böyle bir süreç olabilir mi o zaman buradan komisyona sesleniyoruz biz arkadaşlarımıza kefiliz derhal tüm arkadaşlarımızın işlerine dönmesini sağlayın öyleyse aksi takdirde iki elimiz yakanızda olacak ve elbet bir gün bu hesap size sorulacaktır. Bunu unutmayın. Tüm bu kirli ilişkiler bize OHAL Komisyonunun anlamsızlaştığını, hiçbir anlamda geçerliliğinin kalmadığını ortaya koymuştur.
Eğer bir terörist vatan haini aranıyorsa onlar maalesef devlet koruması altındadır. Deniz Poyraz’ın güvenliğini sağlayamayanlar, bizim vergilerimizle bu gazeteci müsveddelerine devlet koruması vermektedir. Üçkağıtçılara, mafyaya koruma, emekçiye işten atma, sefalete mahkum etme. Yok öyle yağma. OHAL Komisyonu derhal lağvedilmeli ve tüm sonuçlarıyla dosyası reddedilen arkadaşlarımız da dahil olmak üzere işlerine geri dönmesi derhal sağlanmalıdır.
Ortada bir suç varsa tüm toplumun gözü önünde Gazeteci Süleyman Özışık ile İçişleri Bakanı koltuğunda hala aymazca oturan hesap vermekten korkan Süleyman Soylu ile tüm OHAL Komisyonu üyeleridir. Bu kurum ve kişiler görevi kötüye kullanma suçu işlemişlerdir ve hala işlemektedirler.
Değerli Basın Emekçileri Sevgili Mücadele Arkadaşlarım;
Ülke artık yönetilemez bir duruma gelmiştir. Binlerce insanı işinden edenler, bir çok gazeteciyi, siyasetçiyi cezaevlerine atanlar, ülkede hepimizin kazanımı olan demokratik haklarımızı yok etmekle kalmıyor, emekçileri sefalete, küçük esnafı kredi borcuna, üretici köylüyü tekellerin insafına işçi emekçileri açlığa mahkum ediyor. Bu kirli mafya siyaset-rant üçgenini dağıtacak güç de yine işçi emekçi yoksul halk olarak, bu ülkenin üretenleri gerçek sahipleri olarak bizleriz. O zaman çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak, iş yerimizde, mahallemizde yaşamın her alanında emek, barış, demokrasi ve özgürlüklerimiz için halkımızı ortak mücadeleye çağırıyoruz. Faşizme karşı omuz omuza. İşimizi mutlaka geri alacağız.
KESK İzmir Şubeler Platform Dönem Yürütmesi”


