İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, hukuksuzluğa, adaletsizliğe ve ‘yargı darbesi’ ne karşı ‘Demokrasi Yürüyüşü’ düzenledi. Konak Eski Sümerbank önünde toplanan emek ve demokrasi güçleri “Herkes için adalet, adalet için demokrasi” yazılı pankart açarak, Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de katıldığı yürüyüşte “Karanlığa teslim olmayacağız”, “yaşasın halkların eşitliği”, “Hak, hukuk, adalet”, “Baskılar bizi yıldıramaz”, ” Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, ” Birleşe birleşe kazanacağız”, “faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.
Disk Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ; “Gezi Parkı direnişi ve sonrasında yaşanılan protestolar sonucu hayatını kaybeden, Mehmet’i, Abdullah’ı, Ethem’i, Medeni’ yi, Ali İsmail’i, Ahmet’i, Hasan Ferit’i ve küçücük bedeniyle Berkin’imizi hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız, sorumlularından bir gün elbet hesap soracağız. Ülke öyle karanlık bir güç haline gelmeye başladı ki, Geziyi savunanlar tutuklanıyor, içlerinden bir tanesi Can Atalay halkın oylarıyla milletvekili olarak seçiliyor; ancak geziyi savunmanın suç sayıldığı ülkemizde, AYM kararlarına bile uymayan iktidar Canı serbest bırakmadı gerekirken AYM üyelerini hedef gösteriyor. Bizler buradan bir kez daha haykırıyoruz, Geziye Gezinin çocuklarına ve geçici savunanlara sahip çıkacağız. Çünkü gezi bizimdir, gezi onurumuzdur, gezi umuttur, gezi yargılanamaz….Bizi içine hapsetmeye çalıştıkları karanlığı yırtacağız. Şimdi, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, bilimsel bir ülke yönetimine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız ve bunun gerçekleşmesi için, Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, barış ve kardeşliğin hakim olduğu ,Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak sayılmadığı, Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
‘Demokrasi Yürüyüşü’ eylemine katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde, kadınlarımızın bir omuza mesafesinde yanında olmaya devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nin arkasında durmaya devam edeceğiz. Diyorum ki; Susma sustukça sıra sana gelecek! Diyorum ki; Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ Diyorum ki; Birleşe birleşe kazanacağız! Diyorum ki; Bu daha başlangıç mücadeleye devam! Bu güzelim topraklarda; emeğin hakkının verildiği, demokrasinin layık olduğu şekilde yaşandığı, insanların dayanışma ve huzur içinde yaşadıkları bir memleketi hep beraber kuracağız.” diye konuştu.
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına açıklamayı İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz okudu. Açıklama şöyle:
“Dostlar!
İzmir’in demokrat insanları!
İzmir’in emekçileri!
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdiğimiz şu günlerde, yine bir hak mücadelesi zemininde,
yine adalet arayışı içinde devam ettirdiğimiz bir adalet nöbetinin, bir yürüyüşün sonunda
buluşuyoruz, bir araya geliyoruz.
Ülkemiz hep, yargının yürütme tarafından tahakküm altına alındığı, evrensel hukuk ilkelerinin
göz ardı edildiği, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı bir ülke olageldi. Bizler, hep birlikte
böyle bir ülkede, güce boyun eğmeyi reddedip, daha güzel, daha yaşanabilir bir düzen için
mücadele ettik, ediyoruz.
Bizler, Anayasa’da yer alan “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir.” cümlesini kitaba sıkışmış, soyut bir ifade olmaktan çıkarıp bir gerçeğe, güçlü ve
vazgeçilmez bir gerçeğe dönüştürmeyi hedefliyoruz.
İzmir’in, Türkiye’nin hak savunucuları olarak, muktedirlerin haklara ve özgürlüklere yönelik
saldırıları karşısında, yılmadan, boyun eğmeden barışı, demokrasiyi, hukuk devletini savunduk.
Bundan hiç vazgeçmedik.
Ne yazık ki ülkemiz, insan hak ve özgürlüklerini geliştirmeyi, toplumsal yaşamı bunun üzerinden
biçimlendirmeyi hedefleyen değil, koydukları sınırlarla, getirdikleri yasaklarla, acımasız sertlikte
ve antidemokratik güvenlik politikalarıyla andığımız siyasal iktidarlar tarafından yönetildi,
yönetiliyor.
Artık hukuk devletinden, tarafsız ve bağımsız bir yargıdan bahsetmek mümkün değil.
Anayasal haklarını kullanan yüzbinlerce yurttaşın protestolarına, güvenlik güçleri tarafından
acımasız ve orantısız bir şiddetle müdahale edildiği, halkın evlatlarının öldürüldüğü, binlerce
yurttaşın yaralandığı Gezi Direnişi bahane edilerek açılan ve bugüne kadar devam eden tüm
yargılama sürecinde, hukuksal açıdan birçok garabetin yaşandığı davada, arkadaşlarıyla birlikte
tutuklanan, hapis cezasına mahkum edilen meslektaşımız, dostumuz Av. Can Atalay hakkında,
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararına uyulmamış, bununla da yetinilmemiş,
kararın altında imzası olan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda
bulunulmasına karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi verdiği kararda hak ihlalini tespit etmiş, dosyayı görevli İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesine göndermiş ve mahkemeye “ Can Atalay’ı yeniden yargıla, cezanın infazını
durdur ve tahliye et” demiştir.
Anayasa’nın 153. maddesi; “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.” ve “Anayasa
Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” hükümlerini içermektedir.
Anayasa ve Anayasa’nın emredici hükümleri ve bağlayıcı nitelik taşıyan hukuksal düzenlemeler
ve kesin nitelikteki kararlar, istenildiğinde uygulanacak, istenilmediğinde göz ardı edilecek
metinler değildir.
Yaşanan süreç, tam anlamıyla bir yargı darbesidir!
Bir davada hakkında tahliye kararı verilen, başka bir dosyada tutukluluk süresi azami süreyi aşan
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, haksız ve hukuksuz biçimde
halen tutuklu bulunmaktadır.
Bir yandan ülkemiz aydınları, gazeteciler, yazarlar düşüncelerini ifade ettikleri için, halkın haber
alma hakkını kullanmasını sağladıkları için gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, bir yandan örtülü af
niteliğindeki infaz değişiklikleri ile kardeşimiz, dostumuz Hrant’ın katili serbest bırakılıyor.
Siyasi rehine olarak tutulan ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının gerekçesi olan, adalet
ve vicdandan uzak bu kararların, bağımsız ve tarafsız bir yargı düzeninin ürünü olduğuna
inanmamızı bekliyorsunuz. İNANMAYACAĞIZ!
Konuşmamızı, yazışmamızı, iletişim kurmamızı, bir araya gelmemizi engellemeye ve bütün
hayatımızı kontrol altında tutmaya çalışıyorsunuz. BAŞARAMAYACAKSINIZ!
Yürütmenin yargıya müdahalesini eleştirmemize, yargı bağımsızlığı olmayan bir ülkede hiç
kimsenin hukuk güvenliğine sahip olmayacağını haykırmamıza engel olmaya çalışıyorsunuz.
ENGEL OLAMAYACAKSINIZ!
Ali İsmail Korkmaz’ın, Abdullah Cömert’in, Ethem Sarısülük’ün, Mehmet Ayvalıtaş’ın, Medeni
Yıldırım’ın, Ahmet Atakan’ın, Hasan Ferit Gedik’in demokratik protesto haklarını kullanırken
öldürülmelerini, Berkin Elvan’ın katledilmesini doğal kabul etmemizi, unutmamızı, “Emri ben
verdim” diyenlerin sorumluluğunu yok saymamızı, onların katillerini saklamanızı, yargıdan uzak
tutmanızı, cezasız bırakmanızı kabul etmemizi istiyorsunuz. KABUL ETMEYECEĞİZ!
İkizdere’de, Kazdağları’nda, Yılmazköy’de, Akbelen’de ve daha bir çok yerde havamızı,
suyumuzu, toprağımızı, ormanımızı, tüm kamusal alanlarımızı kendi çıkarlarınız için halkın
ihtiyaçlarını hiçe sayarak, rant talan ve yağma düzenine kurban etmenize rıza göstermemizi
bekliyorsunuz. İZİN VERMEYECEĞİZ!
Laik cumhuriyetin tüm kurum ve kurallarını yok etmenize, eğitimin ve öğrencilerin
barınmalarının tarikatlere, cemaatlere bırakılmasına, ÇEDES projesiyle okullara imam ve vaiz
atanmasına, cumhuriyet değerlerine ve ilkelerine karşı saldırılarınıza sessiz kalacağımızı
düşünüyorsunuz. İZİN VERMEYECEĞİZ!
Bizler, Aladağlar’da tarikat yurdunda yanarak ölen çocuklarımızın, Soma’da, Ermenek’te,
Bartın’da iş cinayetlerinde katledilen maden emekçilerinin, Gezi’nin ve Gezi direnişçilerinin,
katledilen Emine Bulut’un, Özgecan Aslan’ın, Ebru Gültekin’in ve öldürülen yüzlerce kadının,
LGBT bireylerin acılarının hesabını soruyoruz.
Bizler, halkın avukatlığını yapan Selçuk Kozağaçlı’nın, Dört Ayaklı Minarenin önünde
katledilen barışın sesi Tahir Elçi’nin, kentlerimizin yağmalanmaması için mücadele eden Can
Atalay’ın, Mücella Yapıcı’nın ve Tayfun Kahraman’ın dostlarıyız.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için,
Bağımsız ve tarafsız yargı için,
Cumhuriyet değerlerini savunmak için,
Haklar ve özgürlükler için,
Emekten, haktan yana bir bütçe için,
Savaşa karşı barış için,
Özerk demokratik üniversite için,
Parasız eğitim ve parasız sağlık için,
Gericileştirme politikalarına karşı laiklik için,
Sendikal hak ve özgürlükler için,
Tüm işçiler ve direnişçiler için,
Emek meslek örgütlerine yapılan baskılara karşı,
Kadına yönelik şiddet politikalarına karşı,
Mücadelemizde Susmadık, Susmuyoruz, Susmayacağız
Bağımsız ve tarafsız yargı istiyoruz.
Özgürlük istiyoruz.
Demokrasi istiyoruz.
Adalet istiyoruz.
Hiçbir karanlığa teslim olmayacağımızı, vazgeçmeyeceğimizi, biat etmeyeceğimizi yeniden ve
yeniden haykırıyoruz!
Geçit Yok Biz Varız!
İZMİR EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ”

