İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri; Beyazıt, Gazi Mahallesi ve Halepçe katliamlarına ilişkin Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaptı. “Katliamların üzerinden yıllar geçmiş olsa bile unutmadık, unutturmayacağız” pankartını açıldığı eylemde sık sık ” beyazıt katliamını unutmadık”, “Halepçe katliamını unutmadık”, “Gazi katliamını unutmadık” , “Savaşa hayır barış hemen şimdi”, “Gün gelecek devran dönecek katiller halka hesap verecek”, “Yaşasın hakların eşitliği” , “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.
Açıklamayı, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Necip Vardal yaptı.
Açıklama şöyle;
“Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan ve hepimizin yüreğinde derin yaralar açan kitlesel katliamlar nedeniyle her yıl Mart ayı, hafızalarımızda hep ‘acılar ve katliamlar ayı’ olarak bilinmektedir. 1978 Beyazıt, 1988 Halepçe, 1995 Gazi katliamının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, kaybedilen canlar ve yaşanan acılar hiçbir zaman unutulmamıştır
Bundan tam 41 yıl önce 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi öğrencisi yedi devrimci genç kontrgerilla tarafından katledilmiştir. Günler öncesinde katliam hazırlığı yapıldığı yönündeki istihbarata rağmen hiçbir önlem alınmamış, katliama açıkça göz yumulmuştur. Sorumlular bilinmesine rağmen yıllar süren davanın üstü kapatılmış, katliamın arkasındaki güçler açığa çıkartılmamıştır. Tetikçilerden kimisi bugün ortalıkta rahatça gezmekte, derneklerde pozlar vermekte, kimisi geçmiş yıllarda seçimlerde aday olma cüretini gösterebilmektedir.
Tarihe Beyazıt Katliamı olarak geçen bu katliamdan 10 yıl sonra ise tüm dünya Halepçe vahşetine tanıklık etmiştir. 16 Mart 1988 tarihinde gerçekleşen Halepçe katliamı ise başlı başına bir insanlık dramı olarak tarihe geçmiştir. Saddam Hüseyin rejiminin Kürtleri, Asurîleri ve Halepçe’de yaşayan diğer milletlerden halkların hedef alındığı katliamda, tüm dünyanın gözleri önünde, 5 binden fazla çocuk, kadın ve erkek kimyasal silahlarla acımasızca katledilmiştir. Bölgeye ilişkin hesapları olan emperyalist ülkeler ve gerici bölge yönetimleri yaşanan bu vahşeti seyrederek en az Saddam Hüseyin rejimi kadar büyük bir insanlık suçuna imza atmıştır.
Katliamlar tarihimize 12 Mart 1995 tarihinde Gazi katliamı eklenmiştir. Alevi yurttaşlarımızın gittikleri kahvehanelerin ve cem evinin hedef alındığı silahlı saldırılarda bir kişi hayatını kaybetmiştir. Saldırıları protesto etmek için toplanan halkın üzerine ateş açılması sonucunda yaşanan olaylarda 22 kişi katledilmiştir. Katliamın gerçek faillerinin ve arkasında yer alan güçlerin değil, birkaç tetikçinin yargılandığı davada hukuk, devlet şiddeti karşısında bir kez daha suskunluğa gömülmüş, katliamcılar aklanmıştır.
Beyazıt, Halepçe, Gazi katliamları üzerlerinden onlarca yıl geçmesine rağmen hafızalarımızdaki canlılığı, yüreğimizdeki acısını koruyor.
Beyazıt katliamı faillerini yakalamak için peşlerinden giden polislere “dur” emri verenler ile Gazi katliamında 22 vatandaşımızın katlinde “vur” emri verenler aynı insanlık dışı zihniyetten beslenmektedir. Halepçe`de çocuk, kadın demeden katledenlerle Roboski katliamına imza atanlar, IŞİD çeteleri tarafından gerçekleştirilen katliamlara zemin hazırlamaktan geri durmayanlarla Suruç’ta 33, Ankara Tren Gar’ında 103 canımızı aramızdan koparan katliamların faillerinin açığa çıkarılarak cezalandırılmasını engelleyenler halkları düşmanlaştırmada sınır tanımayan aynı zihniyetin ürünüdür.
Ne yazık ki, yaşanan katliamların utancıyla yüzleşmek yerine inkârı yüceltenler, sorumlularından hesap sormak yerine üstünü kapatanlar yeni katliamlara, cinayetlere davetiye çıkarmaya devam ediyor. Ölümleri, katliamları sıradanlaştıran nefret ve kin söyleminin yarattığı şiddet sarmalı daha da derinleşiyor. Sürekli pompalanan şoven ve ırkçı söylemle barıştan ve kardeşlikten yana saf tutanlar hedef olarak gösteriliyor.
Yeni katliamlar yaşanmasını engelleyebilecek tek şey demokrasinin, laikliğin, adaletin barışın ve kardeşliğin hâkim olduğu, hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin eşit yurttaş olarak kabul edildiği, farklılıklarımızın zenginlik olarak görüldüğü bir ülke mücadelesini yılmadan, usanmadan sürdürmekten geçiyor.
Emek ve Demokrasi Güçleri olarak en başından beri barış ve kardeşliğin tesis edilmediği bir ülkede demokrasinin gelişmeyeceğini, bunun da emeğin hakları mücadelesi önünde önemli bir engel teşkil edeceğini her zaman vurguluyoruz.
Halkların birlikte yaşama umudunu yok etmeye çalışanlara karşı bundan sonra da birbirimize daha fazla kenetlenmeye devam edeceğiz. Yaşadığımız katliamların hesabını bir arada yaşam zeminlerini güçlendirerek, barış ve kardeşliğin ülkesini kurarak soracağız.
Bunun için her zaman savaşa karşı barıştan şovenizme, ırkçılığa karşı halkların kardeşliğinden, emperyalizme karşı tam bağımsızlıktan yana saf tuttuk, saf tutmaya devam edeceğiz.
Beyazıt, Halepçe, Gazi Katliamlarında hayatını kaybedenler şahsında bugüne kadar yaşadığımız tüm katliamlarda hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, tüm insanlığın barış içerisinde yaşayacağı bir dünya ve ülke mücadelemizi sürdüreceğimizin altını çiziyoruz.
Her fırsatta savaş çığırtkanlığı yapan, sürekli ölümü ve öldürmeyi kutsayanlara karşı yaşamı ve yaşatmayı savunmaya devam etmek zorundayız. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak sadece Mart ayında yaşananları değil, bugüne kadar gerçekleşen bütün katliamları lanetliyor, kaybettiklerimizi saygıyla ve özlemle anıyoruz.
Unutmayacağız, unutturmayacağız”
