İstanbul’da ‘Onur Yürüyüşü’ sırasında boynuna basılarak gözaltına alınan ve ölümden dönen Bülent Kılıç’ın yaşadıkları ülke düzeyinde meslektaşlarını sokağa çıkardı. İzmir’de Konak Meydanı’nda bulunan Hasan Tahsin Anıtı önünde toplanan basın meslek örgütleri ve İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri alkışlarla saldırıyı protesto etti.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği, Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, Diplomasi muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Haber- Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Samsun Gazeteciler Cemiyeti’nin imzasının yer aldığı metni İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi okudu.
Açıklama sırasında, basın açıklamasına katılanlar “Basın emekçileri yalnız değidir”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “susmuyoruz, kormuyoruz, haber yapıyoruz”, “özgür basın susturulamaz” sloganlarıyla açıklamaya destek verdiler.
Açıklama şöyle;
“Anayasa ile güvence altına alınan protesto hakkı fiilen yasaklanmış durumda. Geçim sıkıntısı yaşayan, haksızca İşten atılan, mahallesine, ormanlarına, denizine sahip çıkmak isteyen, kimliklere saldırılmasına karşı çıkan insanlar, polis ve jandarma şiddetine uğruyor, seslerini duyuramıyor.
İşte, hakkını aramak için sokağa çıkan bu yurttaşları haberleştirmek gazetecinin kamusal görevidir.
Ancak meslektaşlarımız toplum adına görevlerini yürütürken ağır şiddetle karşı karşıya kalıyor. İçişleri Bakanlığı’nın gösteriler sırasında polislerin görüntülerinin alınamayacağına yönelik yasadışı genelgesinin ardından, bu şiddet çok daha tehlikeli bir hal almış durumda.
26 Haziran Cumartesi günü LGBTİ+ bireylerin ve onlara destek veren yurttaşların düzenlemek istediği onur yürüyüşüne müdahale eden güvenlik görevlileri uygulanan şiddeti kayda almak isteyen Ajans France Press foto muhabiri Bülent Kılıç’ı yere yatırıp boynuna bastırarak nefessiz bırakmak istediler.
Güçlükle “nefes alamıyorum” diyebilen Bülent Kılıç ölümden döndü.
Amerika’da bir polis tarafından aynı yöntem ve öldürülen George Floyd’un görüntüleri tüm dünyada infial yaratmışken, ülkemizdeki güvenlik güçlerinin bunu örnek alırcasına şiddet uygulaması hepimizi derinden endişelendirmektedir.
Aynı aynı gün başka meslektaşlarımızın da işlerini yapmaları engellendi. Darp edilen, taciz edilen, çektikleri görüntüleri silmek zorunda bırakılan meslektaşlarımız oldu.
Kolluk güçleri bu kanun tanımaz uygulamaları ile halkın gerçekleri öğrenme hakkını engellemektedir. Nefessiz bıraktıkları yalnız meslektaşımız değil, halkın haber alma hakkıdır.
En büyük özelliği, olanı biteni tüm çıplaklığıyla belgelemek olan fotoğraf makinesi ya da kamerayı kullanan meslektaşlarımız suçunu örtmek isteyenlerin ilk saldırdığı kişiler oluyor.
Bu şiddet dalgasının amacı medya çalışanlarını bezdirmek ve görevlerini yapmaktan uzak tutmak ise, bu amaca ulaşmanın mümkün olmadığını bir kez daha, gür bir sesle haykırıyoruz.
Gazetecilik suç değildir ve bizler gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Gazetecilere şiddet uygulanmasını kanıksamayacağız, asla kabul etmeyeceğiz!
Bu insanlık dışı yöntemlerde ısrar etmeyi düşünen memurları da uyarıyoruz: Cezasızlık zırhına güvenmeyin! Size bu kanunsuz emri verenlerle birlikte mutlaka yargılanırsınız!
Gazeteciliği boğmanıza asla izin vermeyeceğiz!”
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi’nin açıklamaları sonrasında gazeteciler, kalemlerini, defterlerini, kamera ve mikrofonlarını yere bırakarak tepkilerini ortaya koydu.

