DIGEL Teksil’de kadın işçilere yönelik sistematik ayrımcılık, taciz , mobing
Sendikalaşma haklarını kullandıkları için işten çıkarılan 15 DIGEL tekstil işçisinin direnişi 210 gündür devam ediyor. Teksif Sendikası’nda düzenlenen basın toplantısında, fabrikada özellikle kadın işçilerin maruz kaldığı mobing ve taciz olayları gündeme taşındı. Bir eylem planı hazırlanması ve uygulanması için kadın örgütlerinden, ve kurumlardan dayanışma ve destek istendi.
Toplantıya İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Zöhre Dalkıran, Emekçi kadınlar derneği, TMMOB İKK Kadın Çalışma Grubu, EMO Kadın komisyonu, Bekev, İmece-Der, Dostluk ve Kültür Derneği, İşçi Dayanışması Derneği, Kadın İşçi gazetesi, İzmir Kadın Dayanışma Derneği, Ekmek ve Gül Dergisi Temsilcisi, Mor Dayanışma, Feminist Gece Yürüyüşü Temsilcileri, Sol Feminist Hareket ve Siyasi Partilerin ve Sendikaların Temsilcileri katıldı. Konuşmalarda, geçmişten bugüne süren taciz vakalarına karşı kadın işçilerin birlikte ve dayanışma içinde mücadele etmesi gerektiği vurgulandı.
Basın metnini DİGEL işçisi Pelin Vuruşaner okudu. Basın metninin tamamı şöyle
“BASINA VE KAMUOYUNA: 17 Ocak 2025 tarihinde, DIGEL TEKSTİL işçilerinin büyük çoğunluğu; düşük ücretler, insan ve kadın onuruna yakışmayan çalışma koşullarını protesto ederek DIGEL TEKSTİL yönetimine karşı ses yükseltmiş ve aynı gün TEKSİF Sendikası’na üye olma kararı almıştır. TEKSİF Sendikası, yasal çoğunluğu sağlayarak Çalışma Bakanlığı’ndan aynı gün yetki belgesi almıştır.
Ancak DIGEL TEKSTİL yönetimi, işçilerin bu anayasal hakkına karşılık olarak aynı gün (17 Ocak 2025) sendikal örgütlenmede öncülük eden 4 işçiyi tazminatsız şekilde işten çıkarmıştır. Bu baskı süreci 6 Şubat 2025 tarihinde yeni işten atmalarla devam etmiştir. Daha önce işten çıkarılan arkadaşlarının geri alınması ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları talebiyle paydos sonrası açıklama yapan 3 öncü işçi daha, aynı şekilde tazminatsız olarak işten çıkarılmıştır. 13 Haziran 2025 tarihinde de üyelerimize yönelik haksız işten çıkarmalara bir yenisi eklenmiştir: DIGEL TEKSTİL yönetimi, 8 öncü işçiyi gün boyunca çalıştırmış; ardından mesai bitiminde işçiler evlerine gittikten sonra, her birini telefonla arayarak işten tazminatsız şekilde çıkarıldıklarını bildirmiştir.
Sonuç olarak, sendikalaşma süreci boyunca; öncülük eden, işveren aleyhine şahitlik yapan ve anayasal hakkını kullanan toplam 15 TEKSİF üyesi işçi, DIGEL TEKSTİL işvereni tarafından haksız, hukuksuz ve tazminatsız şekilde işten çıkarılmıştır.
Bizler, yaklaşık 210 gündür İzmir Ege Serbest Bölge önünde; her türlü zorluğa, baskıya ve engellemeye rağmen kararlılıkla direniyoruz. Bu direniş yalnızca işe geri dönme mücadelesi değil, aynı zamanda kadınların ve tüm emekçilerin insan onuruna yaraşır bir yaşam ve çalışma hakkı için verdiği bir mücadeledir.
Bu mücadelenin en önemli ayaklarından biri, kadın işçilerin DIGEL TEKSTİL yönetimi / yöneticileri tarafından uygulanan sistematik ayrımcılık, baskı, mobbing ve tacize karşı verdiği mücadeledir. Kadın işçiler DIGEL TEKSTİL’de toplumsal cinsiyet temelli sistematik baskı, taciz ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. TEKSİF Sendikamıza ulaşan kadın işçi beyanlarına göre, bunun bazı örnekleri şöyledir:
-DIGEL TEKSTİL yöneticileri, 2018 yılında gerçekleştirdikleri bir toplantıda kadın çalışanlara doğrudan “hamile kalmamaları” yönünde uyarılarda bulunmuş, hamileliğin iş akışını aksatacağı gerekçesiyle kadın bedenine ve yaşam hakkına müdahale etmeye kalkmıştır. Kadınlara “hamile kalmayın” deme cüretini gösterebilecek kadar pervasızlaşan bu yönetim anlayışı, kadın emeğini yalnızca itaat ettiği sürece var saymaktadır.
-DIGEL TEKSTİL’de hamile olduğunu öğrenen kadın işçilerin, işyeri hekimine sundukları kan testleri geçerli sayılmamaktadır. Kadınlar insan kaynaklarına yönlendirilmekte; hamile olduklarını belgeleyebilmeleri için ultrason raporu istenmektedir. Bir erkek yönetici, kadın çalışanlara doğrudan şu ifadeleri kullanacak kadar ileri gitmiştir: “Rahmine bakacağım, keseye düşmüş mü düşmemiş mi ona göre hamilelik haklarını kullanman için dosya açacağım.” Kadın işçilere bu uygulamanın “şirket kuralı” olduğu söylenmiş; doğurganlıkları denetlenmeye çalışılmıştır. Kürtaj ya da düşük yaşayan kadın çalışanların da yaşadıkları travma ve psikolojik yıkım hiçbir şekilde dikkate alınmamakta; aynı uygulamalar onlar için de geçerli kılınmaktadır.
-DIGEL TEKSTİL, “şirket kuralı” adı altında kendi keyfi yasalarını oluşturmuş ve bu kuralları baskı aracı olarak kullanmaktadır. Bunlardan biri de işbaşı saatinden sonra ve iş bitiş saatinden önce yarım saat süreyle tuvalet kullanımının kesinlikle yasaklanmasıdır. Bu yasak, fabrikadaki tüm çalışanlar için geçerli olmakla birlikte, %85’i kadın olan işyerinde özellikle kadın işçileri hedef almaktadır. Kadınlar regl dönemlerinde dahi ihtiyaçlarını giderememekte, zor durumda kalmalarına rağmen tuvalete gitmelerine izin verilmemektedir. Gittikleri taktirde ise yöneticiler tarafından herkesin içinde azarlanmakta, küçük düşürülmektedirler. Üstelik bu kurallar yalnızca sözlü baskıyla değil, fiziki varlıkla da desteklenmektedir: İşveren vekilleri işbaşı öncesi ve sonrası tuvalet önünde kollarını bağlayarak beklemekte; çalışanlar üzerinde doğrudan psikolojik baskı kurmaktadır.
-DIGEL TEKSTİL’de işe başvurup metot eğitmeni tarafından makinede denendikten sonra olumlu rapor almalarına rağmen, özellikle yeni evli veya nişanlı kadınlar “hamile kalma potansiyeliniz yüksek” gerekçesiyle işe alınmamaktadır. Bu açıkça cinsiyet temelli ayrımcılıktır. Bu şekilde kadınların çalışma hakları ihlal edilmektedir. Ayrıca, iki aylık deneme süresi içinde hamile kalan bir kadın işçi, işyeri yöneticisi tarafından önceden hazırlanmış istifa kağıdını imzalamaya zorlanarak, kendi isteğiyle ayrılmış gibi gösterilmiştir. Kadın, sonrasında çocuğunu kaybetmesi ve eşinden ayrılması üzerine, DIGEL TEKSTİL tarafından tekrar işe alınmıştır. Şirket, yeni işe başlayan kadın çalışanlara açıkça “Hamile kalırsanız sizi işten çıkaracağız” mesajı vermektedir.
-DIGEL TEKSTİL’de başka bir kadın işçi, o gün fazla mesaiye kalamayacağını bildirince, erkek ekip lideri tarafından açıklama yapmaya zorlanmıştır. Kadına ısrarla nedenini açıklatmaya çalışan ekip liderine, kadın işçi lazer epilasyona gideceğini söylemiştir. Bunun üzerine erkek ekip lideri, “Yat masaya, ben yapayım, gitmene gerek yok!” diyerek kahkaha atmış ve bir iş ortamında, otoritesini kullanarak kabul edilemez bir sözlü tacizde bulunmuştur. Kadın işçi bu durumu İnsan Kaynakları’na bildirmiştir. Ancak DIGEL TEKSTİL yönetimi her zamanki gibi sessiz kalmış; olay yalnızca bir şikâyet dilekçesiyle geçiştirilmiş, hiçbir soruşturma açılmamış, hiçbir yaptırım uygulanmamıştır. Tacizci erkek yönetici daha sonra başka gerekçelerle, tüm hakları ve tazminatı verilerek sessizce işten çıkarılmış, adeta ödüllendirilmiştir. Ancak mağdur kadın işçiye hiçbir açıklama yapılmamış, adalet yine yerini bulmamıştır. Diğer bir deyişle, DIGEL TEKSTİL’de kadınlar açıkça aşağılanıyor, tacize uğruyor, ama cezalandırılan kimse olmuyor.
-DIGEL TEKSTİL’de bir kadın işçi, beraber çalıştığı erkek çalışan tarafından sürekli sözlü tacize maruz kalmıştır. Bu erkek çalışan, kadına sistematik biçimde uygunsuz teklifler yapmakta ve etik dışı, taciz dili kullanmaktadır. Kadına yönelik, “Sen güzel bir kadınsın, senin gibi bir eşim olsa iş yaptırmam, uzatırım ayaklarını, masaj yaparım” gibi rahatsız edici ve baskılayıcı ifadeler sarf etmektedir. Zamanla bu erkek işçi, kadının diğer erkek çalışanlarla olan ilişkilerini kısıtlamaya çalışarak baskıyı artırmıştır. Daha sonra, bu çalışanın yalnızca tek bir kadına değil, fabrikadaki birçok kadın işçiye benzer taciz ve baskılarda bulunduğu ortaya çıkmıştır. Kadınlar bu durumdan çok rahatsız olmalarına rağmen, daha önceki örneklerde olduğu gibi fabrika yönetiminin şikayetlerini ciddiye almayacağını ve konuyu örtbas edeceğini düşündükleri için hareketsiz kalmışlardır. Söz konusu erkek çalışan, daha sonra şirket bünyesinde Almanya’ya gönderilmiş ve yönetim tarafından “örnek çalışan” olarak gösterilmiştir. Bu durum, DIGEL TEKSTİL yönetiminin kadın çalışanların maruz kaldığı bireysel ve sistematik tacizlere göz yumduğunu, hatta bazen tacizin kaynağı haline geldiğini açıkça ortaya koymaktadır.
-DIGEL TEKSTİL’de bir kadın işçinin işleri tamire gidince, erkek yönetici yanına gelip, “Kimlerle bakışıp kimlerle konuşuyorsun da bu işler tamir olarak geri dönüyor?!” diyerek hem suçlamış hem de alay etmiştir. Kadının hatasını işin teknik kısmına değil, sözde “ahlak dışı” davranışlarına bağlamıştır. Bu resmen kadına karşı “ahlaksızlık” imasıyla yapılmış bir saldırıdır. O kadın işçinin onuru ayaklar altına alınmış, işyerinde erkeklerle bakışıyor diye adı çıkarılmakla tehdit edilmiştir. Bu olay, sadece o kadına değil, bütün kadın çalışanlara verilmiş açık bir mesajdır: “Eğer hata yaparsan, seni erkeklerle anmaya başlarız, adını çıkarırız.” Bu apaçık bir baskı yöntemidir. Susturmak, sindirmek, yıldırmak için kullanılan bir dildir.
-DIGEL TEKSTİL’de kadın işçiler, erkek takım liderinin bir kadın çalışanla yöneticilik yetkisini kullanarak sürdürdüğü uygunsuz ilişkiden kaynaklı olarak çeşitli haksızlıklara, mobbinge ve baskılara maruz kaldıklarını ifade etmektedirler. Ayrıca, bu duruma diğer yöneticilerin sessiz kalmasından da rahatsızlık duymaktadırlar. Kadın çalışanlar tarafından dile getirilen başlıca haksızlıklar şunlardır:
- Daha basit operasyonlarda çalışan kadın işçilerin görev yerlerinin değiştirilip, yerine söz konusu kadın çalışanın yerleştirilmesiyle pozitif ayrımcılık yapılması. Bu duruma itiraz eden işçilere karşı ihtar, tutanak, görev yeri değişikliği ve çeşitli baskılar uygulanmaktadır.
- Söz konusu kadın çalışanın verimlilik primi alabilmesi için takım liderinin yöneticilik görevini bir kenara bırakıp saatlerce makine başında çalışarak, barkodları yönetmeliklere aykırı şekilde bu çalışana vermesi ve onun daha fazla kazanç elde etmesini sağlaması.
- Mobbing, ayrımcılık ve psikolojik baskılar kadın çalışanlar üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açmakta ve ruhsal sağlıklarını tehdit etmektedir. Bu sorunlar defalarca ilgili yöneticilere bildirilmiş olmasına rağmen, herhangi bir çözüm üretilmemiş, aksine söz konusu davranışların dolaylı olarak teşvik edildiği gözlemlenmiştir. Bu da diğer yöneticilerin benzer ilişkileri açıkça sürdürmelerine zemin hazırlamış ve mobbing, baskı ile taciz vakalarının artmasına neden olmuştur.
-DIGEL TEKSTİL’de işe yeni başlayan bir kadın çalışan, her yarım saatte bir farklı operasyona verilmiş, işi öğrenmeden sayı istenmiş, sayı tutturamadığında ise erkek yönetici tarafından “Bıktım senden! Nereye versem yapamıyorsun! Bir BOK beceremiyorsun!” sözleriyle aşağılanmıştır. Ağlayarak tuvalete gitmek zorunda kalan kadın işçi, ertesi gün “Burayı beceremedin, seni başka birime gönderiyorum. Orayı da yapamazsan… bilemiyoruz artık.” tehdidiyle başka bölüme sürülmüştür. Yeni bölümdeki erkek yönetici ise “Olmuyor, yapamıyorsun. Sen fiziksel olarak zayıfsın, bu işi kaldıramazsın.” diyerek sistematik baskıya devam etmiştir. İki erkek yönetici tarafından sürekli toplantı odasına çekilip dakikalarca azarlanmış, “her yerde sorun çıkarıyorsun” denerek yıldırılmaya çalışılmıştır. İnsan Kaynakları’na başvurduğunda ise, “Yeni çalışansın, tazminat hakkın yok. İstersen istifa et, çık.” yanıtıyla karşılaşmış ve baskılar sonucu istifa etmek zorunda kalmıştır. Tüm bu süreçten sonra aradan 1,5 sene geçmesine rağmen kadın çalışan, “Ettikleri hakaretler hâlâ kulağımda çınlıyor.” diyerek yaşadığı travmayı TEKSİF’e bildirmiştir.
-Bir kadın çalışan 2023 Şubat’ta işe başlamış, Temmuz ayında evlenmiş ve aynı ayın sonunda hamile kaldığını öğrenmiştir. Hamile olduğunu insan kaynaklarına bildirdiğinde ise “Bekardın, nişanlı olduğunu öğrendik, sonra evlendin, şimdi de hamilesin” diye tepkiyle karşılaşmıştır. İnsan kaynakları, kadına işi bırakması için teklifler sunmuş; “İstersen çıkışını ver, bebeğini büyüt, sonra geri gelmek istersen seni alırız” ya da “Anlaşmalı şekilde ücretsiz izin verelim, sonra tekrar çalışabilirsin” gibi seçenekler önerilmiştir. Kadın, maddi ihtiyaçları nedeniyle bu teklifleri kabul etmeyerek çalışmaya devam etmiştir. Ancak bu konuşmanın ardından hamilelik haklarını kullanamamış; haklarını talep etmeye çalıştığında ise mobbing ve baskıya maruz kalmıştır. Çocuğunu doğurduktan sonra, nikah hakkı henüz bitmediği için nikahtan ayrılarak tazminat almak istemiştir. Bu talep üzerine, şirket yöneticisi tarafından “Burada toplamda 6 ay bile çalışmadın, evlendin, hamile kaldın, şimdi tazminat mı istiyorsun? Vicdanın bunu kabul edecek mi?” gibi ağır sözlere maruz kalmıştır. Bu şekilde psikolojik baskı kurarak kadınların yasal haklarını kullanmalarının önüne geçilmeye çalışılmakta, çalışmaktan doğan haklara saldırılmaktadır.
-DIGEL TEKSTİL’de bir erkek yönetici, üretim alanında bir kadın işçinin yanına gelerek onu baştan aşağı süzmüş ve ardından şu cümleyi kurmuştur: “Sen böyle giyinirsen bu erkekler tellere tırmanır, ben seni koruyamam.” Bu söz, yalnızca ayrımcı bir uyarı değil, doğrudan bir tehdittir. Kadın işçinin giyimine cinsiyetçi biçimde müdahale edilmiş; olası şiddet ve taciz durumlarında kadını suçlayarak, ona yönelik şiddeti meşrulaştırmıştır. Kadınları tacizden korumakla yükümlü olması gereken yönetici, bizzat tehdidi dile getiren, gözleriyle aşağılayan ve asıl tacizi gerçekleştiren kişidir.
-DIGEL TEKSTİL’de polikistik over sendromu olan bir kadın işçi, regl döneminde yaşadığı ağır sancılar yüzünden çalıştığı ütü makinesinin başında baygınlık geçirmiş, revire kaldırılmıştır. Kadın işçi revirde ağrıları yüzünden uzanırken, peş peşe içeri giren iki erkek yönetici durumu gayet iyi bilmelerine rağmen, “İyi mi böyle?” diyerek alay etmiş, kadın işçinin utanmasına, sıkılmasına neden olmuştur. Yetmezmiş gibi, ertesi gün aynı erkek yöneticilerden biri kadının yanına gelerek, “Her ay bu böyle mi olacak? Seninle mi uğraşacağız?” demiştir. Bu söz, bir kadının yaşadığı regl sancısını küçümseyen, onu işyerinde bir yük gibi gösteren, özel ve mahrem bir durumu açıkça aşağılayarak baskı aracına dönüştüren açık bir zorbalık ve cinsiyetçi şiddettir.
-DIGEL TEKSTİL’de bir kadın işçi, kötü çalışma koşulları ve işyerindeki yoğun stres nedeniyle fiziksel rahatsızlık geçirmiş, hastaneden aldığı 2 günlük raporu ekip liderine bildirmiştir. Ancak ekip lideri bu durumu saygıyla karşılamak yerine, açıkça taciz içeren, aşağılayıcı ve cinsel imalarla dolu mesajlar göndermiştir. “Yanına geleyim, stres yönetimi yapalım” diyerek kadının zor durumda oluşunu fırsat bilmiş, karşılık alamayınca da dozunu artırarak, “İstersen gelip sana masaj yapayım” diyerek tacizini sürdürmüştür. Bu olay, DIGEL TEKSTİL’de kadınlara yönelik tacizin ne kadar sistematik ve pervasız olduğunu, yöneticilerin kendi güçlerini nasıl kötüye kullandığını ve bu düzenin, alınacak önlemlerle derhal sona erdirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
-2017 yılında DIGEL Tekstil’de bir kadın işçi, üst düzey bir yönetici tarafından sistematik olarak taciz edilmiştir. Yönetici, işçiyi duygusal manipülasyonla etkisi altına alıp, ardından hamile bırakmıştır. Kadına bebeği aldırması yönünde baskılar yapmış, kadın kabul etmeyince de tehdit etmeye başlamış ve sonunda da kadın işten atılmıştır. Olay ortaya çıkınca, yönetici apar topar gönderilmiş, fakat şirket, bu ağır skandal karşısında tek kelime etmemiştir: ne bir açıklama, ne bir özür, ne de başka kadınlar için güvenli bir çalışma alanı oluşturma çabası söz konusu olmamıştır.
Ve aradan yıllar geçti. O yönetici gitti ama onu besleyen zihniyet yerli yerinde duruyor. DIGEL’de kadınlar hâlâ tacize, mobbinge, aşağılanmaya açık hedef. Çünkü bu düzende erkek korundu, kadın susturuldu. Bugün hâlâ DIGEL’de kadın işçilerin yaşadığı her şey bize şunu gösteriyor: Tacizciyi göndermek yetmez. Bu düzen değişmeden hiçbir kadın güvende değil.
Açıklamamız boyunca yer verdiğimiz yaşanan örnekler yaklaşık 7 yıllık bir süreye yayılmıştır. Bu süreçte baskı, mobbing ve bazen de tacizin hiyerarşik üst pozisyonundaki amirlerden geldiği, diğer durumlarda ise bunları engellemek için işverence kurumsal olarak hiçbir tedbirin alınmadığı, işletilmediği koşullarda kadın işçiler bu saldırıları tek başına göğüslemek, bu nedenle de çoğu durumda sessiz kalmak zorunda kalmıştır. Ancak işyerinde gerçekleşen örgütlenme sürecini takiben birlikte daha güçlü olduklarının ve haklarını örgütlü biçimde arayabileceklerinin bilinciyle kadın üyelerimizden çok sayıda vaka ve şikâyet Sendikamıza bildirilmiştir. Tarafımıza ulaşan şikayetlerin çokluğu ve içeriği işyerinde yaşanan sorunların sistematik hale geldiğini, işverence ya hiçbir önlem alınmadığını ya da alınan önlemlerin yetersiz kaldığını göstermektedir. Digel işçilerinin sendikalaşma mücadelesi zaferle sonuçlanıp işyerinde işçilerin disiplin kurulu da dahil olmak üzere temsiliyetinin sağlanacağı, işçinin de söz hakkı olacağı toplu iş sözleşmesi düzeni kurulduğunda bu sorunların çözümü için büyük yol alınmış olacağı açıktır. Ancak Digel işçilerinin halihazırda işverenin haksız işten çıkarmalarının hedefi olduğu, toplu iş sözleşmesi masasının kurulmasının işverence türlü yollarla geciktirilmeye çalıştığı ve işyerinde bir SENDİKASIZLAŞTIRMA operasyonu yürütüldüğü gözetildiğinde, açıklamamızda yer verdiğimiz kadın üyelerimizin yaşadığı sorunların tüm kamuoyuna ivedilikle duyurulmasında yarar görülmüştür.
DIGEL TEKSTİL’de çalışan kadın işçilerin iş hayatında karşılaştığı baskı, mobbing, taciz ve ayrımcılık ne yazık ki hâlâ yaygın ve sistematik bir sorun olmaya devam ediyor. Bizler bu sorunlara sessiz kalmamak, mücadelemizi kamuoyunun bilgisine sunmak için bir araya geldik.
Siz değerli katılımcılara, DIGEL TEKSTİL’de kadın işçilerin yaşadığı baskı, mobbing ve tacizin sesi olmak, hak ihlallerini ve adalet taleplerini kamuoyuna duyurmak için düzenlediğimiz bu basın toplantısına geldiğiniz için teşekkür ediyoruz.
DIGEL TEKSTİL’de çalışan, özellikle kadın işçiler olmak üzere tüm arkadaşlarımız ve üyelerimiz, sendikalı olma haklarını kullandıkları için işten atılmanın yanı sıra, kadın çalışanlara yönelik şiddet, cinsel taciz ve mobbing gibi kabul edilemez uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Kadın işçilerin maruz kaldığı şiddet, taciz ve mobbing ifadeler, dilekçeler ve tanıklıklarla tarafımızca detaylı şekilde belgelenmiştir.
DIGEL TEKSTİL işçilerinin sendikalaşma kararlarının bu sorunlar çerçevesinden anlaşılması çok önemlidir. İşçiler sadece ekonomik hakları için değil, aynı zamanda insan ve kadın onuruna yaraşır eşit koşullarda çalışmak ve şiddetsiz, tacizsiz ve demokratik bir iş yaşamı için sendikalaşmıştır. Bu bağlamda, DIGEL TEKSTİL yönetimini bir an evvel bu koşulları sağlamaya, işçilerin en temel yasal hakkı olan sendikalı olma hakkına saygı duyarak sendikamızın yetki belgesini kabul etmeye ve bu süreçte haksız ve hukuksuz biçimde işten atılan işçileri işe geri almaya çağırıyoruz.
İnsan onuruna yakışmayan bu hukuksuz uygulamaların derhal sonlandırılması gerekmektedir. Yaşanan bu etik dışı olayların küresel ölçekte açığa çıkarılması ve paylaşılması konusunda sizlerin destek ve katkıları hayati önem taşımaktadır.
Bu nedenle, bu özeti sizlerle paylaşıyor, acilen bir aksiyon planı hazırlanması ve uygulanması için sizlerden kurumsal dayanışma ve destek bekliyoruz.”
TEKSİF SENDİKASI